- Haberler
- Kültür Sanat
- İlimizde Bilinmesi, Gezilip Görülmesi Gereken Tarihi ve Turistik Yerler
İlimizde Bilinmesi, Gezilip Görülmesi Gereken Tarihi ve Turistik Yerler
Siirt'te bilinmesi, gezilip görülmesi gereken çok sayıda tarihi ve turistik yerler olmasına karşılık, maalesef bu zengin potansiyelimizi yeterince tanıtabildiğimiz kanaatinde değiliz.Mezopotamya ve Anadolu'nun tam kesiştiği noktadaki Siirt, farklı medeniy
Siirt’te bilinmesi, gezilip görülmesi gereken çok sayıda tarihi ve turistik yerler olmasına karşılık, maalesef bu zengin potansiyelimizi yeterince tanıtabildiğimiz kanaatinde değiliz. Mezopotamya ve Anadolu’nun tam kesiştiği noktadaki Siirt, farklı medeniyetlerin uğrak noktası olmuş ve uzun yıllar boyunca köklü bir tarihi gelişim göstermiştir. Şehrin adı ise Keldani dilinde “şehir” anlamına gelen “Keert” kelimesinden gelmektedir. Bizans, Pers, Roma gibi medeniyetlerin hakimiyeti altında kalan şehir, en parlak dönemlerini Abbasiler döneminde yaşamıştır.
Siirt’te ilk yerleşimin MÖ 3.000 yıllarında gerçekleştiği düşünülmektedir. Bazı kaynaklarda ise şehrin geçmişinin 12.000 yıl öncesine kadar dayandığı belirtilmektedir. Bölgeye yerleşen topluluklara en cazip gelen ise hayvancılığa elverişli iklimi olmuştur. İlk olarak Süryaniler tarafından yerleşim yeri olarak kullanılan şehir, Hristiyanlığın önemli merkezlerinden biri olmuştur. 640 senesinde ise İslami ordular tarafından keşfedilerek İslamlaşma yolunda önemli yol kat etmiştir. 1515 senesinde Osmanlı’nın hakimiyetine girmesi ile gelişimi hızlanan şehir, özellikle İslam alimlerinin çokluğu nedeniyle birçok dini ziyaret noktasına ve türbeye ev sahipliği yapmaktadır. Bu nedenle şehir
“Azizler Diyarı”
olarak da bilinmektedir.
Siirt’in en ünlüleri; Siirt denince ilk akla gelen nokta şüphesiz Ulu Camii’dir. Bunun dışında şehirde evliyalara ve erenlere ait birçok türbe de bulunmaktadır. Kentin merkezinde bulunan Ulu Camiin Büyük Selçuklu döneminde, MS 1129 senesinde inşa edildiği tahmin edilmektedir. Camide 1260 senesinde onarım çalışmaları yapılmış ve camiye bazı eklemelerde bulunulmuştur.
Ulu Camii, çevresindeki yattığı bilinen kırk şehit nedeniyle “Kırk Şehitler Camii” olarak da bilinmektedir. Oldukça görkemli bir dış tasarıma sahip olan caminin iç tasarımında oldukça sadelikten yana tercihlerde bulunulmuştur. Ulu Camii, Siirt’in simge yapılarından biridir ve bunun en büyük sebeplerinden biri ise çini mozaiklerle bezenmiş Anadolu’nun ilk minaresine sahip olmasıdır. Minare, dikdörtgen prizma bir kaide üzerine yükselmektedir. Minare 1975 senesinde sökülmüş ve yeniden inşa edilmiştir.
CUMHURİYET CAMİ – (HIDR-ÜL AHDAR CAMİİ)
Asıl adı (HIDR-ÜL AHDAR) olan cami Cumhuriyet döneminde kapsamlı bir tadilattan geçmiş ve Cumhuriyet Camii adını almıştır.
Selçuklu döneminde camiye eklenen bir de Sok-ul Ayn isminde çeşme bulunmaktadır. Camide son olarak 2012 yılında restorasyon çalışmaları gerçekleştirilmiş ve cami, aslına uygun bir hale getirilmiştir.
VEYSELKARANİ TÜRBESİ
İslam tarihi içinde çok önemli bir yere sahip olan Veysel Karani, dünya nimetlerini elinin tersiyle bir kenara atan, Hz. Muhammed (SAV)’in büyük sevgi gösterdiği erenlerden biri olarak kabul edilmektedir. Türbe, Baykan ilçemiz yolu üzerinde bulunuyor. Bu büyük zat’a ait türbe her yıl binlerce kişi tarafından ziyaret edilmektedir. Veysel Karani’nin mezarının aynı isimdeki birçok türbeden hangisinde olduğu ise bir soru işareti.
ŞEYH MUSA TÜRBESİ
Şeyh Musa
On dördüncü yüzyılda yaşamıştır.
Şeyh İlyas, Şeyh Naccar ve Şeyh Türki gibi alimlerin hocası olduğu bilinmektedir
. Halk arasında kendisinin Cuma namazına gittiği sırada tarlasını bir aslanın sürdüğüne inanılmaktadır. 1390 yılında Siirt'te vefat etmiştir. Türbesi Doğu kışla yolu üzerinde bulunmaktadır.
ŞEYH EBUL VEFA TÜRBESİ
Doğum ve vefat tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte Miladi 1040-1119 tarihleri arasında yaşadığı tahmin edilen Ebü’l Vefa Hazretlerinin asıl adı Muhammed Bin Akil’dir. Abdülkadir Geylani Hazretleri zamanında yaşamış olduğu ve Şeyh Memduh Şembeği’den tarikat aldığı rivayet edilir. Ebü’l Vefa Veli olmadan önce yol kesermiş, Şeyh Şembeği
“Tövbe etsin”
diye haber göndermesinden sonra yağma ettiği malları ve hayvanları sahiplerine geri vermiş ve tövbe etmiştir. Ondan sonra Allah yolundan bir adım ayrılmaz. Şehrin girişinde Vali Konağının karşısındaki bir arsada etrafı lahit benzeri bir taşla benzeri çevrili, üstü açık bir türbede metfundur. Sonradan türbenin bulunduğu arsada adına izafeten ŞEYH EBUL VEFA CAMİİ kurulmuştur. Şehrimizin ananelerinden olan
ŞIHERLERİN
bazıları bu zatın türbesinin etrafında yapılırdı. Özellikle Perşembe günleri öğle saatlerinden akşam saatlerine kadar, türbenin etrafı kadınlarla, genç kızlarla ve çocuklarla dolup taşardı. Bundan 50-60 yıl öncesine kadar dallarıyla türbenin üzerini kaplayan 600-700 yıllık ulu bir ağaç olduğu belirtilir. Çam ağacı cinsinden yabani bir ağaçtı. Sonra, kolları öylesine gelişmiş ki, gövdesi, koca kollarını taşıyamayarak kırılmış. Şeyh Ebul Vefa Türbesi, maalesef günümüzde ufak çapta bir park konumuna getirilmiş ve yanında
“ŞEYH EBUL VEFA CAMİİ”
kurulmuşsa da, Türbenin, adeta vatandaşların ziyaretine kapanmış olması dikkatleri çekmektedir.
ŞEYHALEF CAMİİ VE TÜRBESİ
Şeyh Halef daha önce adı
“ŞEYH HALEF”
olan, bilahare
“ÜLKÜ”
olarak değiştirilen mahallede yine kendi adıyla anılan camide türbesi bulunan Allah dostu zatlardandır. Aynı Türbede Şeyh Halef’in kardeşi Şeyh Osman ile, Şeyh Halef vakfiyesinin Vakıfı Hacı Mustafa Efendi ile Hacı Mustafa Efendinin Babası Şehit Hüseyin’in makberleri bulunmaktadır. Türbede Şehit oldukları belirtilen ancak adları bilinmeyen iki zatın daha mezarları vardır. Şeyh Halefin, Şeyh Abdulkadir’i Geylani’nin torunu olduğu belirtilmektedir. Kutbul aktap Şeyh Abdulkadir-i Geylani Hazretleri 1077 yılında doğduğuna göre Doğum ve vefat tarihini bilmediğimiz Şeyh Halef Hazretleri de miladi 11. asırda yaşamış olması gerekir.
Şehrimizdeki en zengin vakfiyelerden biri de
ŞEYH HALEF VAKFİYESİDİR.
Şeyh Halef Vakfiyesinin Vakıfı ise Hacı Mustafa Efendir. Binlerce dönüm arazi ve iş yerlerinin sahibi bu vakfiyenin mütevellisi Molla Mahmut Efendi ve onun çocuklarıdır. Merhum Ziya ve oğlu Merhum Avukat Nedim Seçkin’den sonra, mütevellilik Bitlis Vakıflar Bölge Müdürlüğüne devredilmiş, bilahare de Molla Kemal Seçkin’in oğlu Mesut seçkin mütevvelli görevini üstlenmiştir. Şeyh Halef Camii 1938 yılından vefat ettiği ana kadar mütevellilik görevini yapan Merhum Ziya Seçkin tarafından Anıtlar Yüksek Kurulunun onayı ile 1986’da yıktırılarak bugünkü duruma getirilmiştir.
Hemen her gün ziyaret edilmesine karşılık, Perşembe günü ikindiden sonra özellikle ziyaret edildiği ve dilek sahiplerinin Allah rızası için Şeyh Halef’e sevap niyetine adaklarda bulundukları bilinir.
ŞEYH HASAN TÜRBESİ
Şeyh Hasan Hazretleri, Hazret_i Fakirullah (Güres) Caddesi üzerinde bulunan ve kendi adıyla anılan türbede metfundur. Şehrimizde, çok sayıda gayrimenkul vakfiyeleri bulunmaktadır. Adına yapılmış bir mescit vardır.
Vakıflar Genel Müdürlüğüne bağlı olan vakıf arazileri ve gayrimenkulleri, bugün için Siirt’in ön gözde mevkii içine düşmüş olduklarından bir hayli değerlenmişlerdir. Şeyh Hasan türbesi çevresindeki vakıf arazilerin iş hanlarına dönüştürüleceği belirtilirken, Bu arsalar üzerinde bir de
“ŞEYH HASAN CAMİİ”
tesis edilmesi isteniyor.
Evliyalık mertebesine ulaşmış bir Allah dostu olduğu belirtilen Şeyh Hasan Türbesinin önüne hasta atların getirilerek bağlandıkları ve özellikle hasta atların şifa kaynağı olduğuna inanılıyor.
ŞEYH EL MEBUNİ TÜRBESİ
14 Eylül İlköğretim Oklunun arkasında bulunan ve kendi adı ile anılan mezarlıkta basit bir türbede metfundur. Şeyh El Mebuni mezarlığı, artık mezar olmaktan çıkmış ve Batı Mahallesinin etrafı duvarlarla çevrili
YEŞİL ALANI
haline gelmiştir.
Doğum ve vefat tarihi hakkında kesin bilgi sahibi olmadığımız bu zatın türbesinin özellikle Perşembe günü akşamları ziyaret edildiği bilinmektedir.
Aynı mezarlıkta Rahmetli Babamın Dedesi Salih’in babası (ÇETO) ile adı HAYDAR olan ve ortaokul talebesi iken vefat eden babamın amcasının mezarları vardır.
Yüce Allah, hepsini de af ve mağfiret etsin…
ŞEYHİD ZEYNEP EL MUHADDİSE
Şeyhit Zeynep El Muhaddise, Siirt’in kadın evliyalarındandır. Birçok dini ilimleri tahsil etmiş olmakla birlikte İsminden de anlaşılacağı gibi, asıl branşı
HADİS İLİMLERİ
çerçevesindedir.
Birçok hâdis-i şerifleri
HAZRET-İ MUHAMMED’E
(O’na, al ve ashabına salat ve selâm olsun) ulaştıracak şekilde ravilerini zincirleme şekilde ezberlemişti.
Mezarı, ZEVYE mezarlığı karşısında Yetiştirme Yurdunun karşısındaki alandadır. Burası da bir zamanlar MEZARLIK olduğu halde, maalesef günümüzde mezarlık olmaktan çıkarılmış ve işgal edilmiştir.
Temenni ederiz ki, bu
EVLİYA KADININ
mezarının kaybolmasına müsaade edilmez.
İSMAİL FAKİRULLAH VE İBRAHİM HAKKI TÜRBESİ
İbrahim Hakkı Hazretleri, kıymetli hocası İsmail Fakirullah Hazretleri için inşa ettirmiş olduğu türbe, günümüzde Siirt’in en önemli tarihi noktaları arasında kabul edilmekte ve pek çok kişi tarafından ziyaret edilmektedir.
1734 yılında vefat eden mutasavvıf ve çok önemli bir din-bilim alimi olan İbrahim Hakkı Hazretleri, hocasına büyük bir sevgi ve aşk beslemekteydi. Hocasının de defnedildiği türbeyi inşa ederken, her yılın ilk güneşinin hocasının kabri üzerine doğmasını istemiş ve her ekinoksta 5 dakika boyunca kabristana güneşin düşmesini planlayarak mezarı inşa etmiştir.
Duvarda açılan pencere sayesinde 21 Mart ve 23 Eylül tarihleri arasında yani gece ile gündüzün eşit olduğu dönemde güneşin kabristana düşmesi nedeniyle, burası özellikle bu tarihler arasında ziyaretçi akınına uğramaktadır.
SULTAN MEMDUH TÜRBESİ
İsmail Fakirullah Türbesi’ne yakın bir konumda bulunmaktadır. 47.000 beyitlik divanı yazan Sultan Memduh, 1761 senesinde dünyaya gelmiştir ve asıl adı Sultan Mahmut’tur. Kendisi 1847 senesinde hayata gözlerini yummuştur ve metalden bir türbe yapılarak buraya defnedilmiştir. Türbenin bulunduğu konum, Siirt’e 7 km mesafede bulunan Tillo ilçesidir. Dedesi büyük İslam alimlerinden İbrahim Hakkı Hazretleridir. İlim ve irfan konusunda, çabaları sayesinde yüksek bir konuma yükselmiştir. Türbe, esasında kendisi tarafından oğlu için inşa ettirilmiştir.
ŞEYH-EL HAZİN TÜRBESİ
Şeyh-el Hazin Türbesi, Tillo ilçesinin Fersaf köyündedir. Burası bölgedeki dini açıdan görülebilecek önemli yerler arasında bulunmaktadır. Şeyh-el Hazin, yaşadığı dönemde Ulu Camiinde verdiği vaazlar ile bölge halkına dini yönden yol göstermiş ve halk tarafından çok sevilmiştir. Kendisi 1892 yılında vefat etmiştir.
ŞEYH ŞERAFEDDİN TÜRBESİ
Şeyh Muhammed El Hazin’in hepsi de velâyet mertebesine erişmiş 12 oğlundan biridir. İlmi eserleri ve şiirleri vardır. 1. Cihan Savaşında Rusya’ya karşı savaşan milis kuvvetleri arasında Binbaşı rütbesiyle görev yapmış ve Hasankale’yi Rus’lardan geri alan kuvvetlerin başında bulunmuştur.
Şeyh Şerafeddin Efendi Hazretleri, birinci dünya harbi sırasında maiyetindeki üç bin kişilik milis mücahit kuvvetlerle Ruslara karşı verdiği cihadda büyük bir üstünlük göstermiştir. Bu sayede Rusların Bitlis’i geçmeleri engellenmiştir. Türbesi Bıtımlık mahallesindeki yüksek bir tepededir.
ŞEYH EL HATTAB TÜRBESİ
Şeyh El Hattab Hazretleri Hicri 1626 miladi 1846’da Siirt’te doğmuştur. Şeyh el Hattab’ın Ömeri (Hazret-i Ömer’in soyundan) geldiği belirtilir.
İlim tahsilini Siirtli Ömer Alim’le, Müftü Hüseyin’in taht-ı risalelerinde yapmıştır.
Hac farizesini ifa için gittiği Hicaz’da bir süre kalarak Mekke-i Mükerreme Müftüsü büyük Alim Zeyni Dehlan’dan ders ve icazetname almıştır.
Hicaz’dan döndükten sonra “Cerrah” Camii’nde ilim yaymaya başlamış tefsir, hadis ve diğer ilimlerdeki ihtisasıyla kısa zamanda şöhret kazanmıştır.
“Ümmu’l-Ulüm”, “Ebu’l-Ulum”, “Mizanu’l-Ulum” adlarında telifleri, bedi ve beyanda ve ilmi kalemde, usulü fıkıhta ve tecvitte birer manzumesi vardır.
Hikmetli sözleri, münacatta şiirleri meşhurdur. Çok etkili ve güzel konuştuğu için
“HATTAB”
ÜNVANINI
almıştır.
İmam ve müderrisi olduğu İl Merkezi’nde Cerrah Camii’ndeki özel türbede metfundur.
ŞEYH CELALEDDİN TÜRBESİ
Şeyh Celaleddin (KARDEŞ)
Şehrimizin yetiştirdiği büyük din alimlerindendir.
“Memozin”i
Arapça’ya tercüme etmiş, ayrıca çok değerli dini incelemeleri vardır. 1888 yılında Siirt’te dünyaya teşrif eden
Şeyh Celaleddin Kardeş, ŞEYH-ÜL HATTAB
namıyla maruf ve dini bilgisiyle temayüz eden zatın oğludur. İlk tahsilini Babasının yanında yapan
Şeyh Celalettin,
daha sonra Şam’a giderek tahsiline devam etmiştir. Şam’da dini bilimler fakültesini bitirdikten sonra Siirt’e dönerek irşat görevine başlayan Şeyh Efendi, İstiklal Harbinde Kuva-yı Milliye saflarında Moral Hocalığı görevinde bulunmuş ve cephelerde askerlere vaazlarıyla morallerini yüksek tutmalarında etkin bir rol almıştır. Şeyh Celaleddin, yine bu yıllarda
Said-i Nursi Hazretleriyle
yakın bir arkadaşlık kurmuştur.
Vaiz ve İmam-Hatip olarak çeşitli görevlerde bulunan
Şeyh Celaleddin Hazretleri, bütün vaazlarında
Kur’an-ı Kerim’in asra göre yorumunun yapılması taraftarıydı.
Kur’an ayetlerinin yorumlarının kıyamete kadar devam edeceğini belirten Şeyh Efendi, Ay’a çıkılmadan yıllar önce, insanların günü geldiğinde Ay’a çıkacaklarını ve fezada fütuhatlarda bulunacaklarını söyleyecek kadar aydın fikirliydi.
Türkçe yanında, Osmanlıca, Farsça, Arapça olarak da hutbeler irat eder, hitap ettiği topluluğun dilleriyle kendilerine daha yakın olmanın yolunu seçerdi.
Fıkıh bilgileri yanında felsefe, mantık, riyaziye, tarih, coğrafya, astronomi gibi ilimleri de iyi derecede bilir, müspet ilimleri öğrenmenin, en az dini bilgileri öğrenmek kadar gerekli olduğunu savunurdu.
Ömrünün son 40 yılını uzlette geçiren
Şeyh Celaleddin Hazretleri,
bu uzun süre zarfında hiç çarşıya inmedi. Alış-veriş yapmadı.
İmam-Hatibi olduğu ve evinin çok yakınında bulunan Şeyh El Cerrah Camii ile evi arasında vakit namazlarında mekik dokuyup dururdu.
Aynı zamanda şair olan Şeyh Celaleddin Hazretleri, kitaplarının bir kısmı Siirt İl Müftülüğü binasındaki kütüphanede adına açılan bölümde muhafaza edilmektedir.
ŞEYH MUHAMMED KAZIM TÜRBESİ
1906 ile 1996 yılları arasında yaşamış olan Şeyh Muhammed Kazım, 20. yüzyılda Anadolu’da yaşamış en önemli din alimlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Nakşibendi şeyhi olarak bilinen Muhammed Kazım, her yıl türbesinde anma etkinlikleri ile yad edilmektedir.
İbrahim Hakkı Hazretleri Türbesi
SİİRT SAAT KULESİ
Saat Kulesi’nin orijinal hali 1905 yılında Alaaddin Paşa tarafından yaptırılmıştır. Kule, Ulu Camii’ye yakın bir konumda, caminin doğusunda yer almaktadır. Zamanla aslı yıkılan kulenin yerine 1975 senesinde yenisi inşa edilmiştir.
Eski Siirt Hükümet Konağı önündeki parkta bulunan kulede kullanılan iki farklı renge sahip kesme taşlar kulenin göz alıcı bir görünüme sahip olmasını sağlamaktadır ve bu taşlar muhtemelen Ahlat taşıdır. Kule toplamda 6 kattan oluşmaktadır. Kulenin tepesine 72 basamaklı bir merdivenle çıkılmaktadır. Kulenin saatli kısmının tepesi ise daralarak bir kubbe görünümü kazanmaktadır. Kuledeki saatin ise 250 yıllık olduğu belirtilmektedir.
DERZİN KALESİ
Burası neresi? Gözetleme kulelerinin hala ayakta olduğu Derzin Kalesi, Bizans döneminden günümüze ulaşmış Siirt’in önemli tarihi yapıları arasında bulunmaktadır. Kalenin yapım yılı ise tam olarak bilinmemektedir. Kale, Baykan ilçe sınırları içinde, 8 km mesafede bulunan Derzin köyünde bulunmaktadır ve “Adakale” olarak da anılmaktadır.
Kaleye ulaşmak için şahsi aracınızla hemen alt kısımda paylaşmış olduğumuz yol tarifini kullanabilir ya da Baykan dolmuşları ile köye giderek buradan ulaşabilirsiniz.
Neden gitmeliyim? Sarp kayalar üzerine inşa edilmiş olan kalenin sunduğu eşsiz manzara, burayı görülmesi elzem yerlerden biri haline getirmektedir.
FİNİK KALESİ
Güçlükonak ilçe sınırları içinde bulunan Finik Kalesi, Siirt’teki Osmanlı kalıntılarından biridir ancak surların ne zaman yapıldığına dair net bir tarih söylemek mümkün olmamaktadır. Daha önce Siirt’in Eruh ilçesinde bulunan kale, 1990 senesinden bu yana Şırnak ilçesine bağlanmıştır. Surlar içindeki kalıntılardan yola çıkılarak kalenin Asur veya Gudiler döneminde inşa edilmiş olabileceği de düşünülmektedir. Kale içinde bulunan medresede Fakı Teyran isminde bir şairin ders verdiği yönünde rivayetler de bulunmaktadır.
KORMAS KALESİ (İNCE KAYA)
Kormas Kalesi, Şirvan ilçe merkezine 10 km mesafede bulunmaktadır. Kale, Bizanslılar döneminden kalmıştır ancak ne yazık ki günümüze çok fazla bir kısmı ulaşamamıştır. Kalenin geçmişinin 1000 yıllık olduğu düşünülmektedir. Kale, geçmişte bölgede hakimiyet kurmuş birçok devlet tarafından stratejik konumu nedeniyle bir üs olarak kullanılmıştır.
İRUN KALESİ
İrun Kalesi, Şirvan’a 40 km mesafede bulunmaktadır. Kalenin Musul Atabegi Nurettin Zengi zamanında, 12. yüzyılın başlarında yapıldığı tahmin edilmektedir. Kale, günümüze kadar bölgede hakimiyet kuran birçok uygarlık tarafından da kullanılmıştır. Kalenin en önemli özelliği ise, dağın eteklerindeki nehirle olan yer altı bağlantısıdır. Kale, tıpkı birçok kale gibi şehrin korunması için şehrin en sarp dağların tepesinde kurulmuştur ve bu nedenle ziyaret noktasında zorlayıcı bir konumda bulunmaktadır. Kayahisar Köyü’ne geldikten sonra kaleyi kolay bir şekilde bulmak mümkün olmaktadır.
ERZEN ÖREN YERİ
Siirt’in ilk yerleşim yerlerinden biri olarak bilinmektedir. Bozhöyük ve Gündoğan Köyü arasında bulunmaktadır. Erzen’in bölgedeki bulunan Hasankeyf’ten bile daha büyük bir alanda kurulduğu düşünülmektedir. Antik kentte günümüzde Bizans döneminde yapıldığı tahmin edilen bazı kalıntılar ve birkaç gözetleme kulesine ait kalıntılar göze çarpmaktadır.
Bölgede henüz bir kamulaştırma çalışması olmadığından antik kente ait birçok kalıntının henüz gün yüzüne çıkmadığını söylememiz gerekiyor. Günümüzde bölgedeki çalışmalar hala devam etmektedir.
Haber:Elif KILIÇÇIOĞLU
Bakmadan Geçme





