• Haberler
  • Genel
  • İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANI DA KARARNAMEYLE ATANSIN!

İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANI DA KARARNAMEYLE ATANSIN!

Kanun hükmünde kararnamelerle belediye başkanlıklarına görevlendirmeler, sadece HDP'li belediyelerle sınırlı kalmasın.AKP'li belediyelere de Kanun Hükmünde Kararnamelerle atamalar yapılsın.

Kanun hükmünde kararnamelerle belediye başkanlıklarına görevlendirmeler, sadece HDP’li belediyelerle sınırlı kalmasın. AKP’li belediyelere de Kanun Hükmünde Kararnamelerle atamalar yapılsın.

İstifa ettiği mi, istifa ettirildiği mi pek net olmayan Kadir Topbaş’ın İstanbul Büyükşehir Belediyesinden ayrılmasıyla, kimin İstanbul Belediye Başkanı olacağı tartışılıyor. Bu konuyu tartışmaya gerek yok. Elde yetki varken, İstanbul Büyükşehir Belediyesine atamayla bir Başkan atansa kim ne diyebilir ki! AKP, Gökçe’ki aday göstermek istemiyordu ama, adam bir şekilde hep kazanıyor. Kanun hükmünde kararnameyle onun da saltanatına son verilsin!

Hatta sadece İstanbul’a değil, AKP’li belediyeler içinde FETÖCÜ olarak yorumlanan tüm belediye başkanlarına işten el çektirilsin ve Kanun Hükmünde kararnamelerle atamalar yapısın. Kim ne diyebilir, kim sesini çıkarabilir!

Hazır, Kanun Hükmünde Kararnameler yürürlükteyken, tasfiye edilmek istenen kim varsa tasfiye edilsin. Hatta CHP’li belediyelere de el atılsın. Bir türlü alınamayan CHP’li belediyeler, Kanun Hükmündeki Kararnamelerle devralınsın. Hele İzmir ve Eskişehir Belediye Başkanları bir an önce görevlerinden alınarak yerlerine AKP’ye yakın bürokratlar atansın.

ELLERİN DERT GÖRMESİN, ALLAH SENDEN RAZI OLSUN!”

Gelinine kızan Siirtli kaynana:

-Seni bu gece kocana dövdürtmesem, Allah canımı alsın! Hele bir oğlum eve gelsin, gününü görürsün!

diye meydan okumuş.

Akşam oğlu eve gelince de gelininin huysuzluklarından ve kendisine karşı saygısızlıklarından yakınarak:

-Bu gece KARINI “eşek sudan gelinceye kadar” dövmezsen, sana sütümü helâl etmem”!

demiş!

İşin gerçeği, çocuk, annesinin ne kadar huysuz biri olduğunu, her fırsatta, gelinini ezmekten geri kalmadığını biliyormuş. Ayrıca, karısını da çok seviyormuş. Bu bakımdan, karısına kıyıp, dövmeyi aklından bile getirmiyormuş. Amma, annesinin de gönlünü almak istiyormuş. Bunun için, odalarına gittiklerinde, karısına yavaş sesle:

-Annem, seni dövmem için bana yemin verdirdi. “Karını dövmezsen, sana sütümü helâl etmem!” dedi. Şimdi, ben seni dövüyor gibi yaparak, elimdeki sopa ile yatağa vuracağım. Sen de, dövülüyormuşsun gibi, feryat-u figân et ki, Annemin bedduasını almayayım!

demiş.

Hanımı da, Kocasının bu teklifine razı olmuş:

-Hadi, senin dediğin gibi olsun!

diyerek anlayış göstermiş.

Çünkü, o da kocasını çok sevdiği için, onu üzmek istemiyormuş.

Bunun üzerine Kocası elindeki sopayla yatağı döverken, beri yandan da:

-Sen benim anneme karşı gelir, sözünü dinlemezsin ha! Al öyleyse!

diye bağırıyormuş.

Kapılarının önünde duran ve gelininin dövülmesini beklemekte olan Kaynana, odanın içinden gelen çığlıkları gerçek zannederek, oğlunun ve gelininin duyacakları kadar yüksek bir sesle:

- OĞ! ĞOŞŞIK! ALLAH İ ĞAFFOR İDEYK!

ALLAH YIRZA ELEYK! “Oh! Ne hoş! Allah ellerini yeşertsin! Allah senden razı olsun!”

diye söyleniyormuş!

Bakmadan Geçme