KAR NOSTALJİSİ!

Kış mevsiminin en şiddetli geçmesi gereken ERBAİN günlerinde olmamıza karşılık, İlimizde sözün tam anlamıyla bahar havası yaşanmakta.Bu durum, haklı olarak kuraklık tehlikesi endişesi veriyor.

Kış mevsiminin en şiddetli geçmesi gereken

ERBAİN

günlerinde olmamıza karşılık, İlimizde sözün tam anlamıyla bahar havası yaşanmakta. Bu durum, haklı olarak kuraklık tehlikesi endişesi veriyor. Mevsimler mi değişti diyelim, son yıllarda, geçmiş yıllarda ve özellikle bizim çocukluk yıllarımızda olduğu gibi bol ve bereketli karların düşmediği bir gerçektir. Bu durumu, mevsimlerin değişmesine bağlayanlar, ozon tabakasının delinmesiyle yorumlayanlar var. Bizim çocukluk yıllarımızda, Şehrimizde kış mevsimleri çok çetin geçerdi. Çatılardan aşağı sarkan buzdan hevenkler oluşurdu. Gerçi çocuktuk amma, yağan karların rahatlıkla göbeğimizin hizasını aştığına çok şahit olduk.

Kar, özellikle çocuklar için bir eğlence vesilesidir. Çocukluk yıllarımızda, kar yağışlarının diz boyunu aştığı zamanlarda, arkadaşlarla birlikte kendimizi karların içine atar, sözde fotoğrafımızı çekerdik. Kardan adam yapmak, kartopu oynamak, gerçekten keyif vericiydi.

Bizim mahallede

“BARRA BEYBE”

adını verdiğimiz bir oyun alanımız vardı. Birkaç uyduruk tahta parçasını çivilerle çakar,  kazak niyetine kullanırdık. Hatta daha kaygan olduğu için tenekeden kesilmiş saç levhalar üzerinde kaydığımız olurdu. Tümsekten, aşağıya kayar, kim daha uzağa varacak diye yarışmalar düzenlerdik. Küçük bir kartopunu yuvarlaya, yuvarlaya koca bir kitle haline dönüştürmek, en büyük kar kütlesini kim yapacak diye yarışmalar düzenlemek, karla ilgili oyunlarımız arasındaydı.

Evlerimiz cas olduğu için, damlardaki karların mutlaka gününde temizlenmeleri gerekirdi. Aksi takdirde, eriyen kar suları, üst kattaki odaların içini doldururdu. Bunun için, her evde mutlak surette, damdaki karları temizlemek için birkaç kürek bulunurdu. Kürekler, evlerin demirbaşları gibiydi. Damdaki karlar, genelde evlerin avlularına, avlusu olmayan evlerin karları ise sokağa atılır, bu da, sokaklardan gelen geçenler için sorun olurdu. Damlar temizlenirken, küreklerle yoldan geçenlerin başlarına karların atıldığı çok olmuştur. Ancak, kimseler buna gücenmezdi. Böyle durumlar, normal karşılanırdı. Gerçi, damlardaki karları temizleyenler, sık-sık gelen-geçen var mı diye yolu kontrol ederlerdi. Bununla birlikte, yanlışlıklar olduğu ve yoldan geçenlerin başlarına kar atıldığı da çok olurdu. Bu arada, şaka mahiyetinde, yoldan geçenlerin başlarına kar atılırdı. Tabii, bu durum samimi ve dost olanlar arasında gerçekleşirdi.

Şehrin durumu bilindiği ve herkesin yaşadığı bir ortam olduğu için, yollardan geçenlerin başlarına yanlışlıkla atılan karlar, hoşgörüyle karşılanırdı. Damlardan kar atanların, “sokaklardan geçen var mı” diye sık-sık kontrol etmelerine karşılık, yollardan, sokaklardan geçenler de, damlardan kar atıldığını fark ettiklerinde, kar temizleyicilerini uyarmak amacıyla

“BELOK”

diye seslenirlerdi. Bu deyim

“HABERİNİZ OLSUN, YOLDAN GEÇEN VAR!”

anlamında kullanılırdı.

Hiç unutmam, yine çocukluk yıllarımda bir yıl, Şehrimize kalınlığı rahatlıkla 1 metreyi aşacak kadar kar düşmüştü. Önce, dama çıkarak, damdaki karları yine kendi evimizin avlusuna döktük. Ancak, avluda öylesine kar yığılmıştı ki, bu karlardan kurtulmak için tek çareyi avludaki karları, evdeki kuyulara doldurmakta bulduk. Evimizde, iki derin kuyu vardı. Avludaki bütün karları kuyulara doldurduk. Kuyular, karla öylesine dolmuşlardı ki, bastıra-bastıra üzerine rahatlıkla çıkıyorduk. Kuyudaki karların erimesi, bir hayli zaman aldı. O kar yağışı için daha sonraki yıllarda mahalli lisanımızla

“FELCITLIKBİRE = BÜYÜK KAR YAĞIŞI”

diyorduk.

Son yıllarda kar yağışlarının azalmasını Küresel ısınmaya bağlayanlar var. Ancak

“Küresel ısınma”

söylemlerinin ne derece gerçekçi olduğu konusunda şüpheler oluşuyor. Bazı bölgelerde mevsim normallerinin çok üstünde hava sıcaklığı olmasına karşılık, dünyanın hemen her yanında yaşanmağa başlanan aşırı ve dondurucu soğuklardan ortaya çıkan sonuç, bilim adamlarını şaşırtmakta. Bazı bilim adamlarına göre içinde bulunduğumuz yıl buzul devrini bile aratmayacak.

Geçmiş yıllarda küresel ısınma sebebiyle ozon tabakasının yırtıldığı ve bunun da sadece insanların değil dünyadaki bütün canlıların hayatını etkilediği söyleniyordu.

Küresel ısınma iddialarının yalan çıkmasını elbette ki isteriz. Dünyanın kendi seyrinde kalması ve insanların yaptığı zararlı icatlardan etkilenmemesi öncelikli temennimizdir. Nükleer silahlar, seralar ve benzeri etkenlerin küresel ısınmaya yol açtığı iddia ediliyordu.

Ülkemizin ve Dünyanın belli bölgelerinde başlayan yağışlar ve soğuklar küresel ısınmanın gerçek mi, yalan mı olduğunun tartışılmasına yol açmakta. Bazı bilim adamları

“Küresel ısınma yok!”

demeye başladılar. Bu yıl Dünya genelinde yaşanmakta olan aşırı soğuklar ve kar yağışları elbette küresel ısınmanın var olmadığının delili sayılamaz. Küresel ısınmanın var olup olmadığı, ancak önümüzdeki yıllarda yaşanacak hava durumlarıyla açığa çıkacaktır. Yani, bu yıl kendisini hissettiren soğuklar, küresel ısınma olup olmadığının delili değildir. Bir de gelecek yıllara bakmak ve değerlendirmeyi öyle yapmak gerekir.             Şehrimizde son yıllarda kar yağışları bir hayli azalmış bulunuyor. Bu yıl da anlaşılan öyle bir kış yaşanmakta.

Her ne kadar yan etkileri olsa bile, kuraklık korkusunun hafiflemesi açısından kar yağışlarının artık bir an evvel başlamasını sabırsızlıkla bekliyoruz.

Özellikle kar yağışlarının, trafik kazalarına yol açtığı gözlemlenmekle birlikte, bu kazaların meydana gelmesinde ihmaller, sürücü hataları, taşıtların durumları da önemli etkenlerdir. Kaplama lastiklerle sefere çıkan yolcu otobüsleri, uykularına mağlup uzun seferlerin sürücüleri, alkollü araç kullananlar yaşanan kazaların önemli etkenleri arasındadır.

Tabii, Türkiye’nin

“duble yollara kavuşturulduğu”

söylemlerine karşılık, bozuk olan yollar, yeterli olmayan trafik levhaları da kazalara etkili olmakta.

Yine yağışlar yüzünden yaşanan olumsuzluklar arasında sel ve çığ felaketleri de gündeme gelebilir. Sel felaketlerinin sebepleri arasında yeraltı yapılarının eksikliğinin başı çektiğini unutmamak gerekir. Dere yatağında kurulan evleri, bağları, bahçeleri de sel sularının götürmesini normal karşılamak lazım.

Sonuç itibarıyla, yağışlar rahmettir. Yağışlar yüzünden meydana gelen kayıpların yüzde 90’ı tedbirlerin eksikliğinden kaynaklanır. Bunu bilmek ve tedbiri aldıktan sonra tevekkül etmek gerek!

Bu arada zenginler, karın zevkini Uludağ ve benzeri kayak tesislerinde çıkarıyorlar. Ama inanır mısınız, o tesislerde bile, çocukluk yıllarımızda karlardan duyduğumuz zevkin tadına varılmıyordur, herhalde…

Hayırlı, bereketli ve bol yağışlı günler dileklerimizle…

“BERGİL, MERGİL YOK, MOTORDUR, MOTOR!”

Geçmiş yıllarda Siirtli bir MEBUS (Milletvekili) adayı, partisinin genel merkezi tarafından Ankara’ya çağırılmış. Tabii, genel merkez, yalnız Siirtli adayı değil, bütün illerin adaylarını da davet etmiş.

Kurtalan’dan trene binen Siirtli mebus adayının bulunduğu kompartmana, Malatya’dan bir yolcu binmiş. Bu yolcu da, meğer aynı partinin Malatya mebus adayı imiş. İki mebus adayı, birbirleriyle tanışıp, sohbet etmeğe başlamışlar. Bir ara, Malatya mebus adayı, Siirtli mebus adayına:

-Siirt’te elektrik var mı?

diye sormuş.

Siirtli MEBUS adayı:

-Tabii var!

diyerek gururla cevap vermiş.

Muhatabı yine sormuş:

-Kaç beygir gücünde?

Beygir gücünün ne demek olduğunu bilmeyen ve merkeple karıştıran mebus adayımız cevap vermiş:

-Bizde BERGİL MERGİL YOKTUR. MOTORDUR, MOTOR!

TAŞLAMALAR

HEP MÜSLÜMAN ÜLKELER

NEDEN ATEŞ İÇİNDE

BU ATEŞ NEDEN YOKTUR

NE ÇİN’DE NE MAÇİN’DE

FİRAVUNLAR BİZDEDİR

DİKTATÖRLER HEP BİZDE

BUNDAN BÖYLE PERİŞAN

BİLİN Kİ HALİMİZ DE

SERVETLERİNİ BAŞKA

ÜLKELERE KAÇIRAN

BAŞKA LİDERLER VAR MI

BUNLAR MIDIR MÜSLÜMAN

DİN KİSVESİ ALTINDA

SOYGUN YAPANLAR VAR YA

BÜYÜK CEZA VAR ELBET

AHRET GÜNÜ ONLARA

Bakmadan Geçme