- Haberler
- (KÜFÜR DEVAM EDER, ZULÜM DEVAM ETMEZ)!!!
(KÜFÜR DEVAM EDER, ZULÜM DEVAM ETMEZ)!!!
Bu yüce dinimizin kesin bir kuralı, bir hükmüdür.(KÜFÜR DEVAM EDER, ZULÜM DEVAM ETMEZ)!!! Çünkü küfrün sadece sahibine zararı vardır.
Bu yüce dinimizin kesin bir kuralı, bir hükmüdür.
(KÜFÜR DEVAM EDER, ZULÜM DEVAM ETMEZ)!!!
Çünkü küfrün sadece sahibine zararı vardır. Oysa zulmün zararı, bütün toplumadır!
Zulümde ileri gidip de (Bana bir şey olmuyor) diye vehmedenler varsa, bilsinler ki yanılıyorlar. Çünkü Yüce ALLAH’IN SIFATLARINDAN BİRİ DE (ES-SABUR)DUR. Zalimlerden intikam almaya acele etmez. Kur’an-ı Kerim’de mealen “O kâfirler, kendilerine mühlet vermemizin kendileri hakkında hayır olduğunu sanmasınlar. Onlara mühlet vermemiz, günahlarının artması içindir. Onları zelil ve perişan eden bir azap vardır” buyrulmaktadır. (Zalimler için yaşasın cehennem!) özdeyişini de unutmayalım!
Bir de, mazlumlara düşen bir görev vardır. O da, kendilerini zalimlere karşı korumak direncini göstermeleridir. Yani (Cezasını Allah’tan bulsun!) demek bir yerde yeterli değildir. İnsan olan insanın, zulme karşı direniş göstermesi gerekir. O direniş gösterecek ki, Yüce ALLAH da ona yar ve yardımcı olsun. Zulme boyun eğmek, büyük bir zillettir. Bu zillete düşmemek gerekir. Kişi, her hal-ü kârda kendi haklarını savunmakla yükümlüdür. Aksi takdirde, insan olmak özelliğini yitirir, hayvan derekesine iner. Hatta hayvandan bile aşağı durumlara düşür!
Bakın, hayvanlardan köpekler bile sıkıştırılıp dara geldiler mi ısırırlar, kedilerse tırmalarlar! İnsanların kendilerine yapılan zulümlere karşı sessiz kalmaları hiç mi, hiç yakışık almaz!
Küfür ve zulüm sözcükleri, genelde birbirine karıştırılır. Oysa bu iki sözcüğü mana itibarıyla birbirinden ayıran ince bir çizgi vardır. Küfür, dini kuralları ve bunun ötesinde Yüce ALLAH’ı inkâr etmektir. Zulüm ise, toplumlar içinde birilerinin (bir sınıf-ı mütegallibenin) zayıflara, güçsüzlere haksızlık etmesi, ezmesi, sindirmesidir. Dolayısıyla (
Her küfür zulümdür. Ancak her zulüm, küfür değildir.) denilmiştir.
“Şirk büyük bir zulümdür”
ayetinden de bunu anlıyoruz. Yapılan zulüm eğer dinsizlik adına yapılıyorsa o zulüm değil, küfürdür. Eğer dinsiz bir şahıs veya bir zümre, küfür ve dinsizlik hesabına değil de, menfaat ve çıkar gibi başka sebeplerle haksızlıklar yaparsa bu da zulüm olur. Fakat küfür olmaz. Küfür ve küfür hesabına yapılan zulüm ise, ayetin ifadesiyle büyük bir cinayettir. Büyük cinayetler ve kabahatler ise büyük mahkemelere bırakılır. Küfür ve dinsizlik hesabına yapılmayan zulümler ise inkâr ve şirke nispeten daha küçük olduğundan cezası dünyada peşin verilir.
İşte, (Küfür devam etse de, zulüm devam etmez) deyiminin esprisi budur. Yüce ALLAH bizleri zalimlerin zulmünden korusun. Zulümlere ve zalimlere karşı direnme gücü verdiği kullarından eylesin!
ANEKDOT
Geçmiş yıllarda, Şehrimizde bir Mahalle Camii Müezzininin Ezan okumak için çıktığı minareden röntgencilik yapmasından şüphelenen genç, babasına durumu açıklamış ve müsaade et baba, bunun ağzını, burnunu dağıtayım da, ibret olsun! demiş.
Babası, mütevekkil bir insanmış:
-Oğlum, günahını alma. Ama Müezzin gerçekten böyle bir huyu varsa, hiç merak etme, zaten, Allah belâsını verir! diyerek, istediği müsaadeyi vermemiş. Babasının sözlerinden tatmin olmayan genç, bir başka taktik uygulayarak müezzini cezalandırmayı aklına koymuş. Bunun için 2-3 kilo nohut alarak bir sabah ezanı vaktinde, minareye çıkan müezzinden habersiz ve kimseye de görünmeden sessizce peşinden minareye çıkmış.
O zaman ne elektrik var, ne bir başka aydınlatma aracı. Müezzin, ezan okumaya başlayınca, genç, elindeki nohut dolu torbadan her merdivene bir avuç koymak suretiyle minareden aşağıya inmiş ve kimseye görünmeden evine dönmüş,
Ezan okumayı bitirip, minareden aşağıya inmeye başlayan müezzin, daha ilk merdivenden nohutlara basınca ayağı kayarak, aşağıya kadar yuvarlanmış. Eli, ayağı, başı her tarafı kırılmış. Feryatlarına yetişen cemaat Müezzini hemen alıp, tedavi için hastaneye götürmüşler.
Cemaat arasında bulunan ve oğlunun yaptığı eylemden habersiz gencin babası da, eve dönmüş. O zaman, sabah namazlarına aile boyu kalkıldığı için genç de divan odasındaymış. Baba, genç çocuğuna söylenmiş:
-“Bırak, bu müezzinin ağzını, burnunu dağıtayım!” diyordun. Ben sana o zaman “Allah cezasını verir” dememiş miydim. Bak işte, Allah cezasını verdi. Bugün ezan okumak için çıktığı minarenin merdivenlerinden aşağıya kadar yuvarlanmış, kırılmamış yanı kalmamış! demiş.
Bunun üzerine genç söylenmiş:
-İşi Allah’a bıraksaydım, O’nun sabrı çok uzun. Nohutlar olmazsa, müezzine bir şey olmazdı ya. Keramet nohutlarda!
Bakmadan Geçme





