KURBANLAR, İSMAİLLERİN DİYETİDİR

Kurbanlar, İsmaillerin diyetleridir.Bu bakımdan, kurban kesmek emrini asla ihmal etmemeli! Çünkü hepimizin İsmailleri vardır.

Kurbanlar, İsmaillerin diyetleridir. Bu bakımdan, kurban kesmek emrini asla ihmal  etmemeli! Çünkü hepimizin İsmailleri vardır. Onları kazalara, belalara karşı korumak için

KURBAN KESMEK İBADETİNİ

yerine getirmemiz gerekir. Kurban kesmek, her ne kadar

Peygamber Efendimiz Hazret-i Muhammed’e (O’na al ve ashabına salat ve

selam olsun)

verilmiş bir emir olsa bile, O’nun yüksek zatında bütün Müslümanlara verilmiştir.

Özellikle Şafii Mezhebine mensup varlıklı hemşerilerimizi kurban kesmek konusunda ikaz etmek istiyorum.

-Kurban kesmek bizde Sünnettir!

diyerek sakın kurban kesmek işini ihmal etmesinler. Kurbanların, İsmaillerinin diyeti olduğunu bilsinler! Buna göre davransınlar.

Kur’an-ı Kerim’in Kevser süresinde mealen buyrulur:

(Biz sana bol nimet verdik: O halde (yalnız) Rabbine ibadet et ve (yalnız O'nun adına) kurban kes. Şu gerçek ki, senden nefret eden, (her türlü iyilik ve güzellikten) kesilmektedir!)

Görüldüğü gibi, kurban kesmek emri doğrudan Peygamber Efendimize verilen bir emirdir. Ancak, yüce Peygamberimizin şahsında bütün Müslümanlara mükellefiyet getirmektedir.

Yeri gelmişken Kurban kesmek konusunda Hazret-i İbrahim’in kıssasını anımsamakta yarar vardır. İşte o kıssa:

İbrahim Aleyhisselâm,

seksen altı yaşında bulunduğu sırada İsmail Aleyhisselâm, Hz. Hâcer'den doğdu. Yüce Allah; İbrahim Aleyhisselâm'a, Hz. Hacer'le İsmail Aleyhisselâm'ı, Belde-i Haram'a götürmesini vahy etti.

İbrahim Aleyhisselâm

; Hz. Hâcerle İsmail Aleyhisselâmı görmek istediği zaman, sabahleyin, Şam'dan, Burak'a biner, gün ortasında Mekke'ye gelir. O gün, Mek­ke'den kalkar, geceyi, Şam'daki ailesi yanında geçirirdi.

İsmail Aleyhisselâm, yedi yaşına bastığı sıralarda, İbrahim Aleyhisselâm, Şam'­daki evinde uyurken, rüyasında, oğlu İsmail Aleyhisselâmı, kurban ettiğini görmüştü. Hemen Burak'a binip Mekke'ye geldi. Onu, annesinin yanında buldu.  İsmail Aleyhisselâma:

-"Oğulcuğum! Bir ip ve büyük bir bıçak al. Sonra, şu vadiye gidelim "

dedi. Rabb'inin, kendisine emrettiği şeyden hiç bahsetmedi.

Baba-Oğul Şı'b Vadisine doğru yöneldikleri zaman, şeytan, bir adam suretine girip, Allah'ın emrini yerine getirmekten vaz geçirmek için, İbrahim Aleyhisselâmın yolunu kesti:

-"Ey ihtiyar! Nereye gidiyor ve ne yapmak istiyorsun?" diye sordu.

İbrahim Aleyhisselâm:

-"Şu vadiye gidip oradaki bir işimi görmek istiyorum!"

dedi.

Şeytan:

-"Sen, her halde, İsmail'i boğazlamak istiyorsun!?" dedi.

İbrahim Aleyhisselâm:

-"Sen, hiç bir babanın, çocuğunu boğazladığını gördün mü?"

diye sordu.

Şeytan:

-"Evet, O baba sensin!"

dedi.

İbrahim Aleyhisselâm:

-"Ben, çocuğumu, ne için boğazlayacak mışım?"

diye sordu.

Şeytan:

"Sen, bunu, Allâh'ın, sana emrettiğini sanıyor ve söylüyorsun!"

dedi

.

İbrahim Aleyhisselâm:

-"Eğer, Allah, bunu, yapmamı, bana emretti ise, Allah'a boyun eğip onun emri­ni yerine getirmeyi, uygun bulurum!"

dedi.

Şeytan:

-"Vallahi, sanıyorum ki: Şeytan, rü'yanda, sana gelip şu oğlunu, boğazlamanı, emretmiştir. Sen, onu boğazlamağa gidiyorsun!"

deyince

,

İbrahim Aleyhisselâm, onun, şey­tan olduğunu anladı:

-"Ey Allah düşmanı! Vallahi, ben, Allah'ın emrini, o vadide mutlaka yerine getireceğim!"

dedi.

Şeytan, İbrahim Aleyhisselâmdan ümidini kesince, İbrahim Aleyhisselâmın ar­kasında ip ve bıçak taşıyan İsmail Aleyhisselâmın önünü kesti. Ona:

-'Ey çocuk! Baban, seni, nereye götürüyor biliyor musun?"

diye sordu.

İsmail Aleyhisselâm:

-"Ev halkımıza, şu vadiden odun toplayacağız!"

dedi.

Şeytan:

'Vallahi, baban, seni, boğazlamak istiyor. Boğazlamağa götürüyor!" dedi.

İsmail Aleyhisselâm:

-"O, beni, ne için boğazlayacak?

Sen, bir babanın, çocuğunu boğazladığını gördün mü?!"

diye sordu.

Şeytan: dedi

. İsmail Aleyhisselâm:

"Babam, beni, ne için boğazlayacakmış?"

diye sordu.

Şeytan:

-"Rabb'inin, bunu, kendisine, emrettiğini sanıyor!"

dedi.

İsmail Aleyhisselâm:

-"O, Rabb'inin, kendisine, emr ettiği şeyi yapsın!

Onun, her nerede olsa, Rabb'ine boyun eğmesi, Rabb'inin buyruğunu, yerine getirmesi, daha iyidir! Ben de, emri dinler ve ona, boyun eğerim!"

dedi.

Şeytan, İsmail Aleyhisselâmın da, kendisini dinlemekten kaçındığını görünce, hemen, onun annesine gitti. Hz. Hâcer, o sırada evinde bulunuyordu. Ona:

-"Ey İsmail'in annesi! İbrahim'in, İsmail'i nereye götürdüğünü biliyor musun?"

diye sordu.

Hz. Hâcer.

-"Şu vadiden, bize odun toplamağa götürdü."

dedi.

Şeytan:

-"O, İsmail'i, ancak, boğazlamak için, götürdü!"

dedi.

Hz .Hâcer:

-"Bir babanın, çocuğunu, boğazlayabileceğini, nasıl düşünebiliyorsun?!.

Hayır! Öyle değildir. O, oğluna karşı, çok şefkatlidir!"

dedi.

Şeytan:

-"

O, bunu, Allah'ın, kendisine emrettiğini söylüyor ve sanıyor!"

dedi.

Hz. Hâcer:

-"Eğer, Rabb'i, bunu, emretti ise, Allah'ın emrine boyun eğmek gerekir! Her nerede olsa, onun, Allah'a boyun eğmesi, Allah'ın buyruğunu yerine ge­tirmesi, daha iyidir!"

dedi.

Şeytan, İbrahim Aleyhisselâma ve onun ev halkına bir şey yapamadığına kızgın bir halde, geri döndü. Hepsi de, Allâh'ın buyruğunu dinlemek ve ona boyun eğmekte birleştiler. İbrahim Aleyhisselâm, Sebîr vadisinde, oğlu ile başbaşa kalınca, ona:

-"Oğulcuğum! Ben, seni, rü'yamda boğazlıyorum gördüm!"

diyerek kendisine emrolunanı, haber verdi.

İsmail Aleyhisselâm:

-"Babacığım! Sana emrolunanı, yap! İnşâallâh, beni, sabredenlerden bulacaksın! Allah'ın emrine boyun eğ! Her iyilik, Rabb'inin emrine boyun eğmektedir!"

dedikten sonra,

-"Sen, bunu, anneme bildirdin mi?"

diye sordu.

İbrahim Aleyhisselâm:

-"Hayır! Bildirmedim!"

dedi.

İsmail Aleyhisselam:

-

"Bildirmediğine, iyi ettin."

dedi.

Sonra da:

-"Babacığım! boğazlamak istediğin zaman, beni, iple sıkıca bağla ki benden, sana karşı, bir şey isabet edip de, ecrim eksilmesin! Çünkü ölüm, çok çetin ve zordur. Bıçağın, tenime dokunduğunu hissedince, çırpınmayacağımdan emîn değilim! Bıçağını, iyice bileyip keskinleştir ve boğazıma, hemen çalıver ki, beni çabuk öldürsün! Rahata, kavuştursun! Hem, sen, beni, boğazlamak için, yatıracağın zaman, yüzü koyun yatır, alnı yere getir. Yanımın üzerine, yatırma. Çünkü, yüzüme bakınca, rıkkata gelip de, benim hakkımda Allah'ın, sana emrettiği şeyi yerine getirmene engel olabileceğinden korkarım!

Eğer, gömleğimi, anneme götürüp vermeyi uygun görürsen, öyle yap! Belki, bu, onun için, bir teselli olur, gönlünü, onunla eğler!"

dedi.

İbrahim Aleyhisselâm:

-"Oğulcağızım! Sen, bana, Allah'ın emrettiği şey hakkında ne güzel yardımda bulundun!"

dedi ve onu, istediği gibi, sımsıkı bağladı. Bıçağı, iyice biledi. Sonra, onu, yüzükoyun yatırdı! Yüzüne, bakmaktan sakındı.

İbrahim Aleyhisselâm, bıçağı, İsmail Aleyhisselâmın boğazına bastırınca sanki, bıçak, bakır bir levha ile karşılaştı! Büyük bıçağın ağzı, İsmail Aleyhisselamın boğazını kesmedi! İbrahim Aleyhisselâm, bileği taşıyla iki veya üç kere biledi. Fakat, her defasında da, kestirmeğe muvaffak olamadı.

-"Her halde, bu iş, Allâh'dandır!"

dedi.

İbrahim Aleyhisselâmın elindeki bıçağın ağzı, tersine dönmüştü. O sırada, Yüce Allah tarafından:

-"Ey İbrahim! Rü'yana, sadâkat gösterdin! İşte, sana, oğlunun yerine boğazlayacağın kurbanlık! Boğazla onu!"

Buyruldu. İbrahim Aleyhisselâm, doğrulup bakınca, Cebrail Aleyhisselâmın yanında, iri boynuzlu bir koçun veya önünde iri bir dağ tekesinin dikilip durduğunu gördü.

Teşrîk tekbirlerinin başlangıcı Hz. İbrahim'in oğlu İsmail'i kurban etme olayına kadar uzanır. İbrahim (a.s), gördüğü sahih rüya üzerine oğlunu Allah yolunda kurban etmeye karar verir. Kurban hazırlıkları sırasında Cebrail (a.s) gökten buna bedel olarak bir koç getirir. Dünya semasına ulaştığında Cebrail (a.s); "Allahu ekber Allahu ekber" diyerek tekbir getirir. İbrahim (a.s) bu sesi işitince başını gökyüzüne çevirir ve onun bir koçla geldiğini görünce; "Lâ ilâhe illâllahu vallahu ekber" diye cevap verir. Bu tekbir ve tevhîd kelimelerini işiten ve kurban edilmeyi bekleyen İsmail (a.s) da; "Allahu ekber velillâhi'l-hamd" der. Böylece kıyamet gününe kadar sürecek büyük bir sünnet başlatılmış olur (es-Saffât, 37/102, 107; İsmail" maddesi; el-Mavsılî, el-İhtiyar li Ta'lîli'l-Muhtar, Kahire (t.y), I, 87, 88).

"Kalk yavrucuğum! Sana, bir fidye indi!"

dedi. O teke'yi, orada, Mina'da kurban etti. Bu teke'nin, Sebîr dağından inip geldiği rivayet edildiği gibi, iri boynuzlu, gü­zel bir koç olduğu da, rivayet edilir.

Bayram günleri farz namazların arkasından getirilen

Teşrîk tekbirleri

ile ilgili rivayet ise şudur:

Hz. İbrahim (a.s), gördüğü sahih rüya üzerine oğlunu Allah yolunda kurban etmeye karar verir. Kurban hazırlıkları sırasında Cebrail (a.s) gökten buna bedel olarak bir koç getirir. Dünya semasına ulaştığında Cebrail (a.s);

"Allahu ekber Allahu ekber"

diyerek tekbir getirir. İbrahim (a.s) bu sesi işitince başını gökyüzüne çevirir ve onun bir koçla geldiğini görünce;

"Lâ ilâhe illâllahu vallahu

ekber"

diye cevap verir. Bu tekbir ve tevhîd kelimelerini işiten ve kurban edilmeyi bekleyen İsmail (a.s) da;

"Allahu

ekber velillâhi'l-hamd"

der. Böylece kıyamet gününe kadar sürecek büyük bir sünnet başlatılmış olur.

Bakmadan Geçme