LÂİKLİK, DİNSİZLİK Mİ!

LÂİKLİK, 1937 yılının 5 Şubat günü Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına girmiş bir kavramdır.Lâikliği, dinsizlik olarak empoze etmek isteyen DİN SİMSARLARI hep olmuştur ve olmaya devam edecektir.

LÂİKLİK,

1937 yılının 5 Şubat günü Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına girmiş bir kavramdır. Lâikliği, dinsizlik olarak empoze etmek isteyen

DİN SİMSARLARI

hep olmuştur ve olmaya devam edecektir. Oysa lâikliğin asıl anlamı, din ve dünya işlerinin birbirinden ayrılmasıdır. İslâmi bir kural olan

(LEKUM DİNUKUM VELİYE DİN = SENİN DİNİN

SANA, BENİM DİNİM BANA)

hükmünün hayata geçirilmesidir. Özellikle devlet işlerinin, din işlerine karıştırılmamasıdır. Bir toplulukta, bir devlette, her dine mensup insanlar olabilir. Lâiklik, devletin dinleri ne olursa olsun, bütün vatandaşlarına eşit mesafede duracağının taahhüdüdür. Çeşitli dini inançlar yerine aklı ve ilmi rehber alır.

ATATÜRK’ÜN buyurduğu gibi (HAYATTA EN HAKİKİ MÜRŞİT, İLİMDİR)

deyimini rehber edinir.

Türkiye Cumhuriyeti olarak, din simsarlarından çok çektiğimiz bir gerçektir. Bunun en son ve somut örneği FETÖ’nün, ülkemizin başına getirdiği felâkettir. Mevcut siyasi iktidarın lâiklik ilkesine karşı olduğu görüntüsü sergilemesine rağmen,

FETÖ

KIYAMIYLA

bu iktidar dahi alaşağı edilmek istenmedi mi! Sadece dinler arası değil, dinler arasında mezhepler; mezhepler arasında tarikatlar çatışmalarının yaşandığı tarihi gerçekler değil mi!

Dinin, siyasete alet edilmesi, bir topluluğa verilebilecek en büyük zarardır. Türkiye, hatta Osmanlı İmparatorluğu bile, dinin, siyasete alet edilmesinden büyük zararlar görmüştür. Lâiklik, ortaçağ Avrupa’sından bu yana sürüp gelen bir kavram olmuştur. Çünkü

DİN SİMSARLARI

Hıristiyan ağırlıklı Avrupa ülkelerine de büyük zararlar vermişlerdir. Kiliselerin kararları, Devleti yöneten Kralların, İmparatorların, seçilmişlerin önlerine set olmuştur. Bunun için, din işlerinin, devlet işlerinden ayrılması anlamına gelen lâiklik prensibi, önce Avrupa ülkelerinde yaşanmıştır. Bu ilke, Cumhuriyetin kurulmasından sonra ve ancak 1937 yılında anayasamıza girmiştir.

Lâiklik sisteminde dinleri, dilleri, ırkları, mezhepleri ne olursa olsun, bütün vatandaşlar eşit haklara sahiptirler. Siyasal yapılar, dini kurallara göre değil, ilme, akla ve fenne uygun şekilde kurgulanır. Devlet, bir dinin, bir cemaatin mensuplarının menfaatleri doğrultusunda şekillendirilemez. FETÖ’DE olduğu gibi hâkimlerin, savcıların, valilerin, paşaların, emniyet müdürlerinin ve diğer üst düzey bürokratların bir cemaat mensubu olmaları için

KUMPASLAR KURMAZ.

İşler, tarikat mensuplarına değil, aslında yine İslami bir kural olan

EHİL

kimselere verilir.

Evet, 5 Şubat 1937 yılında Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına giren LÂİKLİK, görüldüğü gibi asla DİNSİZLİK değil, dinleri, dilleri, mezhepleri ne olursa olsun, bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının eşit şartlar altında yaşamalarının

SİGORTASI

HÜKMÜNDEDİR

.

PARASI OLMAYANA BİR ALTIN ÇOK, PARASI OLANA BİN ALTIN NE Kİ!

Taksilerin olmadığı, taşıt vasıtaları yerine atların, merkeplerin yaygın olarak kullanıldığı dönemlerde, vaktin birinde, Siirtli bir genç, babasına kendisine bir at almasını isteyerek:

-Baba, Halep’ten çok güzel atlar gelmiş. Hem de, ucuza satıyorlar. Bir at, bir sarı liraya! Ne olur, bana da bir at al!

diyerek adeta yalvarmış.

Babası, canından çok sevdiği oğlunun üzüleceğini bildiği halde:

-Oğlum, alamam!

demiş.

Aradan bir süre geçmiş. Bu arada, ticaretle uğraşan Babanın işleri yoluna girmiş.

Hazret-i ALLAH “Yürü ya kulum!”

deyince işler de yürümeğe başlamış. Genç, yine babasının huzuruna çıkarak:

-Baba, Halep’ten yine atlar gelmiş. Amma, bu defa çok pahalı! 1 ata, 100 sarı altın istiyorlar!

diyecek olmuş. Babası, hemen kesenin ağzını açmış. 100 sarı altın sayarak:

-Al Oğlum, git, kendine istediğin bir atı seç, beğen, al!

diyerek eline tutuşturmuş:

Bunun üzerine genç biraz da şaşırarak:

-Baba, bir at, 1 altınayken almadın, şimdi 100 altını bir çırpıda sayıyorsun, bu ne iştir!

diye soracak olmuş.

Babası cevap vermiş:

-Oğlum, para olmayınca 1 altın da çoktur. Para olunca 100 altının da, 1000 altının da ne kıymeti var!

diye cevaplamış.

TAŞLAMALAR

LÂİKLİĞE, DİNSİZLİK

DİYOR KİMİ YOBAZLAR

FETÖ’YE BENZEMEKTE

BİLİN BU HOKKABAZLAR

DİN KUTSALDIR ELBETTE

YOZLAŞTIRMAYIN SAKIN

SİYASETİN ALETİ

YAPMAYI DA BIRAKIN

ELBET HERKESİN DİNİ

KENDİSİNE KUTSALDIR

SENİN DİNİN SANAYSA

BENİM DİNİM BANADIR

BU DEVLET YOBAZLARDAN

ÇOK ÇEKMİŞTİR DİKKAT ET

(DİNDAR) AYRI BİR KAVRAM

VE (DİNCİ) AYRI ELBET

Bakmadan Geçme