• Haberler
  • Genel
  • MEHDİ, MESİH DEĞİL DECCAL YA DA SÜFYAN'DIR!

MEHDİ, MESİH DEĞİL DECCAL YA DA SÜFYAN'DIR!

Fethullah Gülen'in müritleri, kendisi için MEHDİ ve hatta MESİH diyorlardı.Tüm ahmak müritler gibi önderlerini uçuruyorlardı.

Fethullah Gülen’in müritleri, kendisi için

MEHDİ

ve hatta

MESİH

diyorlardı. Tüm ahmak müritler gibi önderlerini uçuruyorlardı. Mehdi konusunda sahih oldukları şüpheli bir takım hadisler rivayet edilmiştir. Mehdi, sözlük anlamı itibarıyla hidayete vesile olan, doğru yolu bulan, hak yola giren, hak yolu gösteren kişidir!

Mehdi kelimesi ne Kur’an’da ne de  Buhârî ve Müslim gibi sahih hadislerin toplandığı kitaplarda geçmez. Ancak, Şia inancında bu husus en üst seviyeye çıkmıştır. Şia’ya göre Mehdi, ahir zamanda dünyaya gelineceğine inanılan kişidir. Mehdi devri altın çağdır. Mehdi öncesi yaşanacak karanlık ve buhranlı, açlık, kıtlık, savaş ve sürgünlerin yoğun olarak yaşandığı dönemin yerine, Mehdi devrinde kuzularla kurtların, avcılarla avların birlikte huzur içinde yaşadığı, savaş, sürgün, adaletsizlik gibi insani sorunların, deprem, sel, tayfun, kuraklık kıtlık gibi doğal afetlerin asla yaşanmayacağı olağanüstü bir devir olarak hayal edilir. Mehdi’nin döneminde bolluk o kadar artacaktır ki hazinelerin kapısı arkasına kadar açık olacak, ancak herkes mal ve mülk açısından o kadar doymuş olacaktır ki kimse dönüp bakmayacaktır.

Mehdi’nin, Peygamber Efendimiz Hazret-i MUHAMMED’İN (O’na al ve ashabına salat ve selam olsun) ehl-i beytinden (soyundan) olacağı rivayetler

arasındadır.

Yani, bu açıdan Fethullah’ın Mehdi olması zaten muhaldir. Çünkü

SEYYİD

değildir!

Yine bir söylentiye göre Hazret-i Mehdi ile Hazret-i İsa (Cümle Peygamberlere salat  ve selam olsun) bir araya gelecek, ve Hz. İsa  Hz. Mehdi’nin arkasında namaz kılacaktır. Bunun da yanlış bir inanış olduğu ortadadır. Hazret-i İsa

ULULAZM

PEYGAMBERLERDENDİR

. Bu bakımdan, Hazret-i İsa’nın, Hazret-i Mehdi’nin arkasında namaz kılması uygun düşmez!

MESİHLİK

ise Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam dininde olan bir kavramdır. Yahudiler, Mesih’in geleceğini ve onları dünyaya hakim kılacağını, Hıristiyanlar, Mesih’in Hazret-i İsa olduğunu ve kıyamete yakın dünyaya gelerek Hıristiyanlığı yayacağını, Müslümanlar ise Mesih’in Hazret-i İsa olduğuna inanmakla birlikte, kendisinin İslam dinini yayarak, insanları İslamiyet etrafında birleştireceğini söylemektedirler.

Zaman-zaman kendilerini

MEHDİ

veya

MESİH

ilan eden sapıklar olmuşsa da, bunların nemenem belalar oldukları yeryüzüne yaydıkları fitne ve fesatlardan bellidir. İşte, bazı Müritlerinin

MEHDİ

ve hatta

MESİH

olarak vasıflandırdıkları Fethullah Gülen de, olsa-olsa bu sapık soytarılardan biridir. Yol açtığı cinayetler bunun delili olarak yeter de artar bile! Bu bakımdan diyoruz ki

FETÖ

olsa olsa bir

DECCAL

veya Deccal’in Yardımcıları olarak tanımlanan

SÜFYANLARDAN

biridir.

DECCAL

kelimesinin anlamı

“yalancı, hilekâr, cerbeze ile insanları aldatan ve batılı hak olarak gösteren

” kişidir. Bu vasıflar ise “fitne”nin oluşmasını ve yayılmasını sağlayan temel özelliklerdir. Peygamber Efendimiz bazı hadis-i şeriflerinde Deccalın yalana, hileye ve fesada dayanan cerbezeli biri olduğuna dikkatleri çekmiştir. Yani, bu tanımlar dikkate alındığında Fethullah Gülen ne

MESİH

ne de

MEHDİ

olamaz. Olsa olsa

DECCAL

VEYA

SÜFYAN’DIR!

BİLGİÇLİK TASLAYAN SİİRTLİ İLE MECZUP SİİRTLİ!

Siirt’te, dini ilimler açısından otorite sayılan biri, öylesine kibirliydi ki, sanki

“küçük dağları ben yarattım!”

havasındaydı. Buna ders vermek işi

Siirtli bir meczuba düştü

. Meczup Siirtli, bu kibirli din adamına bir ders vermeyi aklına koymuştu. Bir gün divanına giderek, müritlerinin önünde O’na şöyle bir soru yönetti:

-Şeyh Hazretleri, ben en çok şu hususu merak ediyorum. Acaba, Yüce ALLAH’IN bilgisiyle, insanoğlu’nun bilgisini mukayese etmek gerekirse, nasıl bir misâl vermek gerekir.

Kendisini bilge gören din adamı istihza eder bir tavırla söylendi:

-Düşündüğün şeye bak! Hiç Yüce Allah’ın ilmiyle, insanların ilmini mukayese etmek mümkün olur mu! Amma, madem sordun sana cevap vereyim!

Bunu söyleyen sözde allame, önündeki büyük bir parşömen kâğıdının ortasına kaleminin ucuyla bir NOKTA koydu ve sözlerine şöyle devam etti:

-Teşbihte hata olmazsın. Şâyet Yüce ALLAH’ın ilmini bu parşömen kâğıdı kadar kabul etsek, geçmişte kalan, yaşayan ve gelecek bütün insanların ve cinlerin ilimleri ancak bu nokta kadar olur!

Verdiği misâldeki isabetinden dolayı meclisteki müritlerini kibirle süzen din adamı, meczubun verdiği ders mahiyetindeki cevap karşısında şaşırdı kaldı. Çünkü meczup bu sefer şöyle soruyordu:

-Peki Şeyh Hazretleri,  şimdi bu nokta içinde, ilminize düşen payı gösterir misiniz!

Meczuptan aldığı cevabın mânasını kavrayan din adamı, o günden sonra kibri, gururu bıraktı, çok mütevazi bir din adamı olmanın yolunu buldu…

Bakmadan Geçme