NÜFUS ARTIŞ ORANI VE SİİRT'İN DURUMU

2017 yılı nüfus sayımı sonuçları açıklandı.Siirt'in merkez ve diğer ilçelerinin durumunu nüfus artışı oranına göre irdeledik.

2017 yılı nüfus sayımı sonuçları açıklandı. Siirt’in merkez ve diğer ilçelerinin durumunu nüfus artışı oranına göre irdeledik. 2016 yılında Siirt ilinin genel nüfusu 322.664 iken 2017 yılında 324.394 olmuş. Yani, koca 1 yılda Siirt’in genel nüfusu 1.730 kişi artmış. Oysa, Bölge olarak en doğurgan illerden biri olduğumuz bilinir. İlimizde 10 çocuklu aileler bile bulunmakta. Peki, artış rakamı neden böylesine düşük. Çünkü Siirtliler, batı illerine kaçış içindeler. Sebep belli. Öncelikli sorunlar terör ve ekonomik durum. Devlet, her ne kadar Doğu ve Güneydoğu’yu kalkındırıyorum dese bile, yaşanan göç dalgaları bunun böyle olmadığının ispatı.

İlçeler olarak ele aldığımızda da değişen bir şey yok. Merkez ilçenin nüfusu 2016 yılında 158.574 iken, 2017 yılında 161.423 olmuş. Kurtalan ilçemizin 2016 yılı nüfusu 59.137, 2017 yılında 59.209. Yani koca bir yıl içinde Siirt’in Merkez ilçeden sonraki en büyük ilçesinde sadece 72 nüfusluk bir artış olmuş. Pervari ilçemizin 2016 yılı nüfusu 31.819, 2017 yılı nüfusu ise 31.868. Yani nüfus artışı 49 kişiden ibaret. Tillo ilçemizin nüfusu 2016 yılında 4099, 2017 yılında 4.268 olmuş. Tillo’nun nüfusunun bine yakını başka illerden gelen medrese talebeleri.

İlimizin 4 ilçesinde çok düşük orandaki nüfus artışına karşılık, diğer ilçelerinde nüfus artacağına, düşüş göstermiş. Nitekim, Baykan’ın 2016 yılında 26.236 olan nüfusu 2017 yılında 25.250’ye düşmüş. Eruh ilçemiz de 2016 yılında 19.674 nüfusa sahipken, 2017 yılında 19.084’e inmiş.

Nüfustaki düşük artış oranının verdiği bir mesaj var. Siirt halkı, sadece terörden değil, ekonomik durumdan da muzdariptir. Göçün önlenmesi için acil şekilde önlemler alması gerekmektedir. Ekonomiyi düzelttik, demekle,ekonomi düzelmiyor. Ekonomideki bozuk gidişatı ortaya koyan rakamlardır. Bunun böyle bilinmesi ve çareler üretilmesi gerekir.

“BU SAATTEN SONRA, ELİNİ ÖPMEM!”

Geçmiş yıllarda (bu gelenek, şimdi de devam ediyor) Şehrimizde, Hac farizasını ifâ edip geri dönenleri ziyaret edenler, özelikle Hacıların

AVUÇLARININ İÇİNİ ÖPERLERDİ.

Çünkü, Hacca giden kişilerin,

RAVDA-İ ŞERİFİN PARMAKLIKLARINI

elleriyle sarmış oldukları ve dolayısıyla o kutsal mahalle dokunmuş olmaları sebebiyle

MÜBAREK

kabul edilmelerindendi.

Öyle anlatılır ki, Hicaza atların, develerin sırtlarında gidildiği dönemlerde şakacı bir hemşerimiz, Hac görevini ifâ etmekten dönen bir dostunu, Şehre vardığının ertesi günü ziyarete gitmiş. Dostu da, adetten olduğu üzere, sağ elinin avucunu öpsün diye uzatmış.

Ama, şakacı dostu:

-Seni, dün görseydim, TEBERRÜK NİYETİNE avucunun içini öperdim ama, üzerinden bir gece geçtikten sonra, artık, teberrük yanı kalmamıştır. Bunun için de öpmem!

demiş.

Arkadaşı:

-Dün ile bugün arasında ne fark var ki?

diye soracak olmuş.

Şakacı dostu cevap vermiş:

-Senin, Hac görevini ifâ etmek için Siirt’ten ayrıldığın neredeyse altı ay olacak. Dün gece, muhakkak HATUNA SARILMIŞ, hasretlik gidermişsin. Kim bilir, MÜBAREKTİR niyetiyle öpeceğim avucunun içi HATUNUN NERELERİNE DOKUNMUŞ, NERELERİNİ OKŞAMIŞTIR. VALLAHİ ARTIK AVUCUNU ÖPMEM!

demiş. Dostunun bu esprisi karşısında kahkahalarla gülen yeni hacı:

-Sen daha önce gittiğin için, anlaşılan bu işi çok iyi biliyorsun

diye cevap vermiş.

Bizim de hemşerilerimize tavsiyemiz var. Hacdan döndüklerinin ilk gününde, dostlarınızı görürseniz, avuçlarının içini öpünüz. Ama, arada bir gece geçmişse, o elin bereketi artık gitmiştir. Haberiniz olsun…

Bakmadan Geçme