ÖĞRETMENLERİN DURUMU BU OLMAMALI

Yerel bir basın mensubu olarak ulusal düzeydeki konulara değinmek istemiyorum.İstisnalar hariç değinmiyorum da.

Yerel bir basın mensubu olarak ulusal düzeydeki konulara değinmek istemiyorum. İstisnalar hariç değinmiyorum da. Ama bazı sorunlar ulusal düzeyde olduğu için ilimizi de ilgilendiriyor. Ya da bir başka deyimle Edirne'deki bir olayın benzeri ilimizde farklı aktörlerle karşımıza çıkabiliyor.

Böylesi sorunlardan biri de öğretmenlerimizin içine düşürüldükleri durumdur. Geçen hafta Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde bulunan Ahi Evran Teknik ve Mesleki Lisesinde öğrencilerin öğretmenlerini nasıl gülünç duruma düşürdüklerini ve alaylarına ilişkin görüntüleri izleyince, hem bir gazeteci hem de  emekli bir öğretmen olarak bu konuya değindim.

Bir öğrenci tarafından cep telefonu ile gizlice çekilen görüntülerde öğretmen ders verirken öğrencilerden bir tanesi sürekli sınıfta dolaşıyor. Öğretmenin kravatına ve elbiselerine dokunuyor. Öğretmenin etrafında dolaşarak onu rahatsız etmek için ne gerekiyorsa yapıyor. Kırmızı kapüşonlu bir mont giymiş olan bu öğrenci sonunda bütün bu yaptıkları ile yetinmiyor ve arkadan yaklaşarak öğretmenini kucaklayıp havaya kaldırıyor. Tabi ki bütün öğrencilerde kahkahayı basıyor. Trajikomik görüntüler. Yaptığı hareketleri dışarıda birisi tanımadığı birine yapsa rahatlıkla Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusu yapılabilecek nitelikte.

Bu olayı nereden alırsanız alın gerçekten üzüntü verici. Öğretmen, öğrencilerine kesinlikle dayak atmasın, bunda mutabıkız. Hakaret türü söylemlerde  bulunmasın, buna da eyvallah.  Notu da silah olarak kullanmasın, bunda da hemfikiriz.  Peki, kurallara uymayan, sınıfın huzurunu bozan okumaktan çok eğlenmek için gelen ve en önemlisi aile terbiyesinden yoksun olan öğrenciye, öğretmen ne yapabilecek?  Tek bir seçenek kalıyor, o da disiplin kurulu. Onların da verebilecekleri kararlar sınırlı. En fazla o öğrenciyi bir hafta okuldan uzaklaştırma ya da okul değiştirme cezası verecek. Aynı hareketleri gideceği okulda yapmaya devam edecek.

Peki, eğitimin durumu bu mu olmalı? Dünyanın en kutsal mesleği olan öğretmenlik mesleğini icra edenler bu duruma mı düşmeli?  Bu duruma düşen bir öğretmenden ne kadar verim alınabilecek? Böyle yetişen öğrencilerden oluşan bir nesil geleceğimizi hangi sağlam temellere oturtacak?  Bu ve benzeri soruların cevabını hepimiz kara-kara düşünmeliyiz.

Burada elbette öğretmenin de bir kabahati var ve belli ki bu meslek için yetersiz bir insan. Ancak bu yetersizlik onun suçu değil, öğretmen yetiştirme metodumuzdadır. Karakterine ve kişiliğine bakmadan yalnızca üniversite sınavlarındaki başarısına bakarak öğrencileri eğitim fakültelerine alırsak, hatta başka dallarda eğitim görmüş kişileri bir öğretmenlik formasyonu ile bu mesleğe dahil edersek sonuç elbette bu olur.

Bu olay Çorlu'da geçiyor.  Ama inanın Türkiye’nin hemen her yerinde  benzer olaylar görülmeye başlandı ve Siirt’te de benzerleri gerçekleşiyor. Belki aile kurumunun daha sağlıklı bir şeklide yürümesi nedeniyle bizde sayı olarak biraz daha dozaj olarak düşüktür ama, bu durum yarın ilimizin de bu seviyeye ulaşmayacağı anlamına gelmiyor.

Bakmadan Geçme