• Haberler
  • Dünya
  • Prof.Dr.Süleyman Çelik: Atatürk NATO'ya Girer miydi?

Prof.Dr.Süleyman Çelik: Atatürk NATO'ya Girer miydi?

Atatürk Milli Mücadele 'yi başlatmak üzere yola çıktığında, karşısına en çok Amerikan güdümünü ( mandası nı) savunanlar çıktı.Sivas Kongresi 'nde neredeyse manda kabul edilecekti.

Atatürk

Milli Mücadele

’yi başlatmak üzere yola çıktığında, karşısına en çok

Amerikan

güdümünü (

mandası

nı) savunanlar çıktı.

Sivas Kongresi

’nde neredeyse manda kabul edilecekti. Kongre’ye Tıbbiye delegesi olarak katılmış,

Askeri Tıbbiye öğrencisi Hikmet

’in (Boran) tepkisinden de yararlanarak böyle bir karar alınmasını engelledi ve kendi kararını açıkladı:

Ulusun bağımsızlığını, gene ulusun azim ve kararı kurtaracaktır. Yabancı bir devletin korumasını ve desteğini kabul etmek, insanlık özelliklerinden yoksunluk, beceriksizlik ve miskinliği itiraftan başka bir şey değildir. Bu nedenle biz, ‘ya istiklal (bağımsızlık) ya ölüm’ diyoruz!..”

Bağımsızlık tutkusunu da şu sözlerle dile getirir:

“Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir. Ben ulusumun en büyük ve ecdadımın en değerli mirası olan bağımsızlık aşkı ile dolu bir adamım…

Tam bağımsızlık, bizim bugün yüklendiğimiz görevin özüdür. Tam bağımsızlık denildiği zaman, elbette siyasi, mali, iktisadi, adli, askeri, her konuda tam bağımsızlık demektir. Bu saydıklarımdan herhangi birinde bağımsızlıktan yoksunluk, ulusun ve ülkenin gerçek anlamda tüm bağımsızlığının olmaması demektir.”

***

Başta Enver Paşa olmak üzere,

İttihatçılar Almancı

idiler. Birinci Dünya Savaşı başlarken

Ordunun komutası

Alman komutan ve kurmaylarına

verdiler. O sırada Sofya’da ateşe olan

Yarbay Mustafa Kemal

, Enver Paşa’ya mektup yazarak buna itiraz etti. “

Almanların, bizim değil kendi çıkarlarını düşüneceklerini”

bildirdi…

Çanakkale

cephesinde 19’ncu Tümen Komutanlığına atandığında, bağlı olduğu 5’nci

Ordu Komutanı

’nın bir

Alman, Mareşal Liman von Sanders (LvS

) olmasından rahatsız oldu. Muharebeler sırasında kararlarını beğenmediği LvS ile sürekli tartıştı. Çünkü LvS ve diğer

Alman komutanlar

ın amacı zafer kazanmak değil,

muharebeleri

mümkün olduğunca

uzat

arak düşmanları Osmanlı topraklarında oyalamak ve böylece tüm güçleriyle Almanya’ya saldırmalarını önlemekti!..

Bu düşünceye bağlı olarak uygulanan

yanlış taktik ve kötü yönetim

sonucu

savaşın kaybedilmesi olasılığı

belirince,

LvS panikledi

. Çünkü Çanakkale muharebeleri kaybedilecek olursa düşmanlar İstanbul’u ele geçirecek ve başkentini kaybeden Osmanlı savaş dışı kalacaktı. Sonuçta korktukları başlarına gelecek, düşmanlar tüm güçleriyle Almanya’ya saldıracaktı!

Bu panikle Atatürk’e sordu: “

sence çıkış yolu nedir?”

Atatürk, “

komutanlığı bana devretmeniz

” dedi. Mareşal alaylı bir şekilde, “

çok gelmez mi?”

deyince Atatürk, “

az bile gelir”

dedi!..

Bunu söylediğinde

Atatürk 34 yaşında

yarbay,

LvS ise 60’ın üzerinde

mareşal rütbesindeydi.

LvS, Ordu komutanlığını vermedi ama işler iyice kötüleşince Anafartalar Grup Komutanlığını vermek zorunda kaldı. Görevi kabul etmek için istediği ek birlikleri de emrine verince, Atatürk

kolordu

seviyesinde bir birliğin komutanı oldu.

Birinci ve İkinci Anafartalar zaferleri

ni kazanıp savaşın kaderini değiştirdiğinde, LvS de hakkını teslim etti. Önce

albay

lığa, ardından da Enver Paşa’nın gönülsüzlüğüne karşın,

general

liğe yükselmesini sağladı…

***

Atatürk,

doğuştan önder

(lider) niteliklerine sahip bir

dâhi

dir. Çocukluğundan beri bulunduğu her ortamda önder rolünü üstlendi. Yönetiminde söz sahibi olmayacağı hiçbir hareketin içinde yer almadı ve kendisini hiçbir zaman kullandırtmadı.

İhtirasları aklının önünde

olan

Enver Paşa

ise egosu biraz okşandığında kolayca kullanılabilecek bir kişiliğe sahipti.

Birinci Dünya

Savaşı kaybedilince

, İttihat Terakki’nin önde gelen üç paşası,

Talat, Enver ve Cemal paşalar

, kaçıp

Almanya’ya sığındılar

. Büyük dost sandıkları ve ne istedilerse verdikleri Almanların kendilerini koruyacaklarını düşünüyorlardı. Fakat emperyalistlerin dostu olmaz, kullandıkları insanlar olur. İşleri bitince çiğnenmiş sakız gibi onları atar, kullanabilecekleri başkalarını bulurlar! Bunların da başlarına aynı şey geldi. Kimse yüzlerine bakmadı.

Talat Paşa

bir

Ermeni

tarafından

şehit

edildi. Katil suçsuz bulunarak serbest bırakılınca Enver ve Cemal paşalar Almanya’dan da kaçtılar. Cemal Paşa Tiflis’e,

Enver Paşa Moskova’ya

gitti. Cemal Paşa Tiflis’te bir Ermeni  tarafından şehit edildi. Enver Paşa Moskova’da Bolşeviklerle görüşerek, “

kendisine yardım ederlerse Türkiye’de uydu bir Sovyet Cumhuriyeti kuracağını”

bildirdi.

***

Atatürk

Ulusal Kurtuluş Savaşı’na başlarken

Sovyetlerden yardım

isteyince, Sovyetler Türkiye’yi de bir

uydu devlet

yapmak istedi ve

Türkiye Komünist Partisi

’ni (TKP) kurdurdu. O buna yanıt olarak, çok yakın arkadaşlarına

başka bir Komünist Partisi

kurdurarak, “

ben güdüm altına girmem”

demek istedi. Bunun üzerine Bolşevikler, o sırada Moskova’ya gelmiş olan Enver Paşa’yı kullanabileceklerini anladı ve Atatürk’ün yerine

Enver Paşa’yı destekleme

ye karar verdiler.

Enver Paşa’nın, yakında

Baku

’da toplanacak olan

Doğu Halkları Şürası

’na katılmasını ve toplanacak

50 bin kişilik kuvvet

le Anadolu’ya girerek hareketi ele geçirmesine karar verildi. Fakat tam bu sırada

Sakarya Zaferi

kazanılınca, sağduyulu bir lider olan

Lenin

olaya el koydu: “

Gördüğüm kadarıyla Enver Paşa maceracı. Biz de sonunun ne olacağı belli olmayan bir maceraya girmeyelim. Mustafa Kemal sosyalist değil. Fakat öyle görülüyor ki akıllı bir antiemperyalist. O’nun kazanacağı zafer, ortak düşmanımız emperyalistlere büyük bir darbe olacak, bu bizim de işimize yarayacaktır”

dedi ve böylece Enver Paşa projesinden vaz geçildi ve

Ankara’ya yardım

edilerek desteklenmesine karar verildi…

***

NATO

’nun “

demokrasi ve özgürlüklerden yana bir savunma örgütü olduğu

”,

masalına

kananla

r, “

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Sovyetlerin Türkiye’ye saldırgan emeller beslediğini, buna karşı Türkiye’nin NATO’ya girerek ülke bütünlüğünü koruduğunu; Atatürk yaşasaydı, O’nun da aynı şeyi yapacağını, yani NATO’ya gireceğini

” öne sürmektedirler.

En dar zamanında bile

Amerikan ya da Sovyet

güdümüne girmeyi kabul etmeyecek

kadar bağımsızlığına ve özgürlüğüne tutkun bir insan olan Atatürk, olası bir Sovyet tehdidinden korkarak NATO’ya girip Amerika’nın güdümünü kabul eder miydi?..

Olaya biraz yakından bakalım:

İkinci Dünya Savaş

ı’nda Sovyetler Birliği’ne saldıran

Almanlar

, önlerine çıkanları ezip, her yeri yakıp yıkarak

Moskova ve Petersburg önlerine

kadar geldiler. Kuşatılan kentlerde insanlar açlık ve hastalıklardan kırılırken, imdatlarına kara kış yetişti.

Sibirya soğukları

na alışık olmayan Almanlar, tank ve diğer

motorlu araçlar

ı da soğuktan çalışmayınca çareyi kaçmakta buldular. Böylece

Sovyetler kara kış sayesinde yok olmaktan kurtuldu

ve İkinci Dünya Savaşı’nın galipleri arasında yerini aldı. Bununla birlikte, savaşta varını yoğunu tüketmiş, çoğu asker

20 milyon kayıp

vermiş, ülkesi

yakılıp yıkılmış

durumdaydı.

***

Osmanlı’nın “

Düvel-i Muazzama

” dediği, zamanın en güçlü devletleri

İngiltere, Fransa, İtalya

ve

ABD

tarafından ülke

işgal

altında. İşgalciler tarafından desteklenen, “

megali idea

” masalı ile beyinleri yıkanmış fanatik

Yunanlar

üzerimize

saldırmış

, Anadolu’da ilerlemekte. Bu koşullarda, yani tehdit değil

işgal ve saldırı altında

iken bile Amerikan mandasını kabul etmeyip “

Ya İstiklal Ya Ölüm

” demiş bir insan, şimdi

kolu kanadı kırılmış

durumdaki

Sovyet

tehdidinden korkup Amerika’ya teslim olur muydu?

Ordunun komutasının Alman komutanlara verilmesine bile karşı çıkan bir insan, tüm

silahlı kuvvetlerini Amerikalı bir generalin emrine

verir miydi?

Amerika’nın kullanılmış silahlarını alacağım diye özenle kurup geliştirdiği ve tam bağımsızlık için zorunlu gördüğü,

ulusal savunma sanayisini

yıkar mıydı?

“Tam bağımsızlık” diyen bir insan, “

Milli Savunma

”nın yanında, başına özellikle “milli” sıfatını koyduğu

MİT

ve

Milli Eğitim

ile

Dışişleri

’ni

Amerikalılara teslim

eder miydi?..

Amerika’nın TSK içinde, personelinin aylığını bile kendisinin verdiği “

Özel Kuvvetler Komutanlığı”

kurduktan sonra, bunun da asker ve sivillerden oluşan, “

Kontrgerilla

” ya da “

Gladyo

” olarak adlandırılan, tüm yurtta yaygın

karanlık bir örgüt ağı

oluşturmasına izin verir miydi?

NATO’cu arkadaş

lar kararlarını, bu sorular üzerinde

düşün

dükten sonra versinler!..

Bakmadan Geçme