Prof.Dr.Süleyman Çelik Dizayn Edilmek
Deniz Baykal rahatına ve keyfine düşkün bir insandı.İktidar olmak, ülkenin sorunları ile uğraşmak istemiyordu.
Deniz Baykal
rahatına ve keyfine düşkün bir insandı. İktidar olmak, ülkenin sorunları ile uğraşmak istemiyordu. Bırakın Ecevit gibi köyleri, kasabaları dolaşmayı, genel seçimlerde bile sadece 15-20 ilde miting yapmakla yetiniyor, kendisini yormuyordu!
Kemal Kılıçdaroğlu
ise aykırı bir parti başkanı oldu. Rakip partilerin görüşlerini değil, kendi partisinin değerlerini eleştiriyor, ilkelerini yadsıyordu. Partinin ve ülkenin kurucusuna bağlı ve kurucu değerleri/ ilkeleri savunanları uzaklaştırdı. Yerlerini gerici, bölücü ve Cumhuriyet karşıtı/ küresel emperyalistlerin ajanları ile doldurdu. Öyle ki Cumhuriyet karşıtı, Hilafetçi/ Saltanatçı birisini partisinin Cumhurbaşkanı adayı bile yaptı. Halkımız “aslını inkâr edene haram” der ve böyle kişileri makbul bulmaz. Öyle de oldu. Lider kim olursa olsun tıpış tıpış peşinden giden fanatik taraftarların dışında kimseden oy alamadı ve CHP’yi iktidara getir(e)medi!..…
***
Dışişleri Bakanlığı yapmış olmasının ötesinde, uzun yıllar Amerikan dış politikasına yön vermiş bir kuramcı olarak bilinen Henry
Kissinger
’in ünlü bir sözü vardır: “Biz yalnız iktidarları değil, muhalefeti de tasarımlarız (dizayn ederiz)!..”
Yapabiliyorlar mı?
Evet yapıyorlar. Hem de açıkça!..
Yurdumuzda hangi partileri iktidara getirdikleri iyi bilinmekte!..
Yurt dışından çok ilginç bir örnek Rusya’da
Yeltsin
’i ikinci kez başkan seçtirmeleridir. Kamuoyu yoklamaları, rakiplerinin açık ara önde olduğunu, Yeltsin’in sadece % 2-8 oy alabileceğini göstermesine karşın, Amerika devreye girdi ve Yeltsin’in ikinci kez seçilmesini sağladı. Çünkü, Yeltsin’in birinci döneminde Amerikalı Siyonist iş insanları, kendilerine oligark denilen, çoğu Yahudi kökenli eski politbüro üyesi politikacılarla işbirliği yaparak Rusya’yı yağmalamaya başlamışlardı. Şimdi yağmayı tamamlamak istiyorlardı. (Google’a “
Yeltsin nasıl seçildi
” yazıp tıklarsanız, konuyu ayrıntılı olarak öğrenebilirsiniz!)
Diğer bir örnek, Ukrayna’da bir soytarıyı devlet başkanı seçtirmeleridir. Sonuçta Ukrayna yok oldu ama Amerika, ülkenin zengin doğal kaynaklarına çöktü!..
Muhalefeti tasarımlama
ya gelince, bu konuda yurtdışından değil, yurtiçinden örnek verelim:
Kılıçdaroğlu
’nun siyaset bilimine, hatta akla ve mantığa aykırı uygulamalarına bakınca, politikadan biraz anlayanlar Kissinger’ın bu sözünü anımsıyor ve kendisine şu soruyu soruyordu: “acaba CHP tasarımlanmış ve kendisine muhalefet görevi mi verilmişti!?..” Çünkü Kılıçdaroğlu 13 yılda 10 seçim kaybetmesine karşın ısrarla aynı politikayı sürdürdü.
Einstein
’a ait olduğu öne sürülen bir söz vardır: “Aptallığın en büyük kanıtı, aynı şeyi defalarca deneyip farklı bir sonuç almayı beklemektir.” Kılıçdaroğlu aptal olmadığına göre!..
***
12 Eylül koşullarında, soyadından yararlanmak isteyenler tarafından zoraki politikacı yapılan
Erdal
İnönü
, Türk siyaset tarihinde hiç görülmemiş bir şey yaptı: parti başkanlığından istifa etti ve politikayı bıraktı. Giderken de koltuk sevdalılarına kapak olacak bir söz etti: “Türkiye’de parti başkanlarının değişmesi için ya ölmesi ya da Cumhurbaşkanı olması gerek…”
Turgut Özal ve Süleyman Demirel, Cumhurbaşkanı olunca parti başkanlığını bırakmışlardı. Fakat Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı olunca da parti başkanlığını bırakmadı. Bu nedenle artık ölmeden parti başkanlarının değişmesi olası görülmüyordu ki CHP’liler bunu başardı ve Kılıçdaroğlu’nu koltuktan indirdiler.
Yerine
Özgür Özel
seçildi. Her yeni günün bir umut olması gibi, politikada da her yeni yüz bir umuttur. Özellikle yeni yüz genç ise umut daha da artar. Nitekim, 1973’de İsmet Paşa gibi bir ulu çınarı yenip partinin başına geçen
Bülent Ecevit
, “
umudumuz Ecevit
” sloganı ile girdiği ilk seçimde partisini iktidara getirmişti. Bu kez de öyle oldu ve yerel seçimlerde CHP, birinci parti oldu.
Üstelik yeni kadro, Baykal ve Kılıçdaroğlu’nun tersine iktidar olmak istiyor. Özellikle partinin perde arkasındaki lideri olduğu öne sürülen
Ekrem İmamoğlu
, çok ihtiraslı. 2019’da İBB Başkanı olduğundan beri, belediye başkanlığı yapmaktan çok devletin başına geçmek için çalışıyor. Bu amaçla dış güç odakları ve bunların içerideki uzantılarıyla ilişki içinde!..
Bununla birlikte bu umudun sonunun hüsranla biteceği düşünülüyor. Çünkü hem Özgür Özel hem de İmamoğlu, Kılıçdaroğlu’nun politikasını aynen sürdürüyorlar.
Aslında başka türlü olması eşyanın doğasına aykırı olurdu. Çünkü ikisi de Kılıçdaroğlu tarafından seçilip partiye alınmış ve yetiştirilip yükseltilmişler. Nutuk’u bile okumamışlar. Kurtuluş, Kuruluş ve Cumhuriyet tarihimizi bilmiyorlar. “Tam bağımsızlık ve emperyalizm karşıtlığı” üzerinde yükselmiş
Atatürk Devrimleri
nden ve bunun üzerine kurulmuş
CHP’nin ilkeleri
nden haberleri yok.
Örneğin, çocukluğundan beri
Özal hayranı
olduğunu söyleyen İ
mamoğlu
, İBB Başkanı olur olmaz “
Turgut Özal Müzesi
” yaptırdı. Müzenin açılışında konuşan Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu, Özal’ı ve uyguladığı politikayı öve öve bitiremediler (bu konuşmaları internetten bulabilirsiniz.)
Oysa Özal, Kemalizm’e ve CHP’nin ana ilkelerine yüzde yüz karşıt, emperyalistlerin yeni sömürgecilik yöntemi olan
neoliberalizm
den yanaydı. Özal’ın başlattığı bu politikayı AKP de sürdürdü. Sonuçta Cumhuriyet’in tüm kazanımlarını kaybettik, yeraltı ve yerüstü zenginliklerimiz emperyalistlerin eline geçti…
“
Ulus Devlet
”/ “
Üniter Devlet
” nedir bilmiyorlar. Atatürk zamanında ortaokullarda “Yurttaşlık Bilgisi” ders kitabı olarak okutulan, Atatürk’ün yazdığı “
Yurttaşlar için Medeni Bilgiler
” kitabını okumuş olsalar, “Ulus Devlet”/ “Üniter Devlet” nedir öğrenir ve Bölücü Terör Örgütü PKK’ya Özal ve Kılıçdaroğlu gibi yaklaşmazlardı.
Aslında CHP, Kılıçdaroğlu’ndan beri
PKK seviciliği
yapıyor. PKK’lı belediye başkanlarının yerine
kayyum atanması
na karşı çıkıyor. Hatta ayaklarına gidiyor, PKK’lılarla birlikte aynı otobüsün üzerine çıkıp miting yapıyor. Öldüğünde, Genel Başkan’ından Cumhurbaşkanı Adayına, Belediye başkanlarından Grup Başkan vekilleri ve sıradan vekillere kadar tüm CHP’liler, Cumhuriyet ve Atatürk düşmanı PKK’lı
Sırrı Süreyya Önder’
e övgüler dizip barış meleği yaptılar; cenaze törenine tam kadro katıldılar. En son PKK’nın, sözde “
Fesih ve Silah Bırakma
” açıklamasını alkışladılar. CHP’nin
TR705
Kod Numaralı PKK avukatı milletvekili Diyarbakır’daki kutlamalarda halay başı oldu.
Ancak tüm bunlara karşın, PKK’lılar CHP’nin değil, AKP’nin yanında yer alıyorlar! Hatta ve hatta kendilerinin en büyük dostu, “
Kent Uzlaşısı
” adı altında onlara İstanbul ilçelerinde belediye başkanlığı ve Meclis üyeliği koltukları ikram etmiş Ekrem İmamoğlu’na vefa gösterip tutuklanmasını protesto bile etmediler. Daha da acısı(!), yerine kayyım atandığında köyüne kadar gidip üzüntülerini bildirdiği Ahmet Ağa (Türk), İmamoğlu yerine Bahçeli’yi tercih etti!..
Buna, “karşılıksız sevda mı” demeli, “kara sevda mı? Bilemem ama Türk halkı bu sevdadan hoşlanmıyor!
Hoşlanmadığını yakın zamanda iki kez gösterdi!..
CHP’nin son yerel seçimdeki başarısını,
SHP
de
1989 yerel seçimleri
nde göstererek
birinci parti
olmuş; İstanbul, Ankara, İzmir dahil birçok büyük kentlerde belediye başkanlıklarını kazanmıştı. Fakat, daha sonra PKK’nın o zamanki partisi
HEP
ile işbirliği yaparak birlikte seçime girince iki yıl sonra,
1991
’de yapılan
genel seçim
de oylarının üçte birini kaybederek ancak
üçüncü parti
olabildi!..
Benzer olayı
AKP
de yaşadı. Bundan önceki
çözüm süreci
nde, PKK’ya her istediğini verince, halkımız
7 Haziran 2015
seçiminde AKP’yi iktidardan düşürdü…
***
PKK’lıların, CHP’nin değil AKP’nin yanında yer almaları doğal. Çünkü asıllarını biliyorlar! Asılları, işgal yıllarında emperyalistlerin güdümündeki
Kürt Teali Cemiyeti
. AKP’liler de
İslam Teali Cemiyeti
nin ardılları. O zaman bir de
İngiliz Muhipleri
(hayranları) vardı. Bunların ardılları ise İkinci Cumhuriyetçi/ eski solcu, dönek liboşlar. Öncüllerinin Sevr’i desteklemeleri gibi bunlar da arkasında emperyalistlerin olduğu, PKK’lıların “Barış” adın verdikleri
yeni Sevr
projesini destekliyorlar. O zamanki “
Babıâli Basını
” gibi, günümüzdeki medya da bunların yanında.
Müdafaa-ı Hukuk Cemiyeti
ve
Kuvayı Milliye
cilerin devamı olan
CHP
ise
mankurtlaştırılmış
/ aslı unutturulmuş olduğu için projeye destek veriyor…
Emperyalistler, mankurtlaştırılmış olmakla birlikte, köreltilmiş bile olsa gövdesinde bir
Kuvayı Milliyeci damar
ın varlığından kuşkulanıyorlar. Çünkü bu damarın canlanır gibi olmasıyla 2003’de
1 Mart Teskeresi
kazası yaşamışlardı! Bunun üzerine kazanın sorumlusunu ağır şekilde cezalandırdılar ve yerine getirdikleri aracılığı ile olası bu tür damarları iyice körelttiler. Fakat gene de iktidar yapmak istemiyorlar. Çünkü Kurucu’nun adından bile çok korkuyorlar ve mankurtlaşmış yöneticiler, arada bir de olsa, halkın gazını almak için O’nun adını anıyor!...
Bizim tek amacımız ve çabamız ise köreltilmiş damarları canlandırmaya çalışmak!..
Bakmadan Geçme





