Prof. Dr. Süleyman Çelik: Emperyalizm ve Cinayetler

Bir yazısına, 'benzetmeyi bağışlayın' diyerek başlayan Çetin Yetkin Hoca, mazlum ulusları bir kadına benzeterek emperyalistlerin eski sömürgecilik yöntemini ' zorla tecavüz ' olarak niteliyor.'Küreselleşme' veya 'Yeni Dünya Düzeni' olarak niteledikleri ye

Bir yazısına, “benzetmeyi bağışlayın” diyerek başlayan Çetin Yetkin Hoca, mazlum ulusları bir kadına benzeterek emperyalistlerin

eski sömürgecilik

yöntemini “

zorla tecavüz

” olarak niteliyor. “Küreselleşme” veya “Yeni Dünya Düzeni” olarak niteledikleri yeni sömürgecilik yönteminin ise “

kandırarak tecavüz

” olduğunu öne sürüyor (Çetin Yetkin, Emperyalizm, Dün ve Bugün, ‘Yoksa Türk Değil misiniz?’de, s.53-56).

Kandırma yöntemi olarak, Afganistan, Irak, Suriye, Libya’da gördüğümüz gibi demokrasi vaat ediyorlar. Bu amaçla hazırladıkları projenin adı “

Project Demokracy.”

Yeni Dünya Düzeninin ekonomik modelinin adı da

neo-liberalizm

Türkiye, emperyalistlerin dayatmasıyla, “neo-liberal” sisteme geçmek için

24 Ocak

(1980)

kararları

nı aldı. Ancak çok acı olan bu kararları, demokratik ortamda halka yutturmak kolay değildi. Bu nedenle, “bizim oğlanlar” dedikleri generallere darbe yaptırdılar. Ekonomi yönetiminin başına da güvenilir adamları

Turgut Özal’

ı getirttiler.

Generallere, acı reçeteye ses çıkarmayacak anayasal ve toplumsal düzenlemeler yaptırdıktan, hatta

Kemalist laik demokratik Cumhuriyet

yerine önerdikleri “

Ilımlı İslam

” rejiminin sözde milliyetçilik sosu katılmış “

Türk İslam Sentezi

” versiyonunu devlet politikası haline getirttikten sonra, “hadi, şimdi demokrasicilik oynayabilirsiniz” dediler.

1983’de yapılan seçimi de Turgut Özal’ın kazanması sağlayarak amaçlarına eriştiler…

***

Turgut Özal, demokrat ayaklarında Türk Ceza Yasasındaki, komünizm propagandasını yasaklayan

141 ve 142

’nci maddeler ile teokratik devlet kurmaya yönelik propagandayı yasaklayan

163’ncü madde

nin kaldırılmasını istedi...

Aralarında Cumhuriyet’e gönülden bağlı Atatürkçülerin de bulunduğu

birçok aydın

, yıllardır düşünce özgürlüğünü savundukları için Özal’ın önerisine “evet” dedi. Fakat saygı ile andığım, 34 yıl önce bugün kaybettiğimiz

Muammer Aksoy

hocamız buna şiddetle karşı çıktı. Çünkü bu bir tuzaktı. Gerçekte komünist sistem çökmüş, Sovyetler Birliği dağılmış ve propagandasından korkulacak komünizm tehlikesi kalmamıştı. Fakat Atatürk’ten sonra

karşıdevrim

in başlamasıyla Aydınlanma Devrimi yaşama geçirilememiş olduğu için insanlar, hala

Allah’la aldatılarak

kullanılabiliyordu. 163’ncü madde kaldırılırsa

demokrasi

teokrasi

ye dönüşebilir ve ülke

Ortaçağ

karanlığına yuvarlanabilirdi. Çünkü kuruluşundan beri Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmak isteyen küresel emperyalistler “Ilımlı İslam” diyerek teokrasi istiyorlardı!...

Sevgili Muammer Aksoy Hocamız, ulusumuzun ve ülkemizin içine düşeceği tehlikeyi anlatabilmek için adeta çırpındı. Konferanslar verdi, sayısız yazı yazdı, televizyonlara çıktı, ama başaramadı. Muhalefet de bugünkü gibi aymazlık ve sapkınlık içinde olduğundan, sonunda  163’ncü madde kaldırıldı. Bunun üzerine mücadeleyi sürdürmek,

Türk Aydınlanma Devrimi

nin savunuculuğunu yapmak amacıyla, 19 Mayıs 1989’da

Atatürkçü Düşünce Derneği’

ni (

ADD

) kurdu…

***

Yukarıda dediğim gibi, Atatürkçü birçok yazar, gazeteci vd. aydınlar Muammer Aksoy’un işaret ettiği tehlikeyi önemsemediler. Onu desteklemedikleri, ADD’ye üye olmadıkları gibi endişelerinin yersiz olduğunu öne sürdüler. Buna karşılık emperyalistler Muammer Aksoy’u kendileri için tehlike olarak gördüler ve ortadan kaldırılmasına karar verdiler. Karar ADD kurulduktan 8 ay sonra uygulandı ve Hocamız

31 Ocak 1990’

da

şehit

edildi.

Cinayet İ

ran

’ın üzerine atıldı ve kitleler, Molla rejimini protesto ederek, “Türkiye laiktir, laik kalacak” sloganları ile yürüdüler…

Cinayetin gerçekten İran tarafından örgütlenen İslamcı terör örgütleri tarafından yapıldığına inanan ve savunanlar da var. Ben onlar gibi düşünmüyorum. İran, 8 yıl kadar süren Irak savaşından daha yeni çıkmıştı. Her iki tarafı da yıpratmak isteyen Amerika’nın Saddam’ı gaza getirmesiyle başlamış olan savaş, tam da Amerika’nın istediği gibi sonuçlanmış,

İran

da Irak da

yolunmuş

tavuğa

dönmüşlerdi. Bu durumdaki İran’ın bir yıl sonra dışarıda örgütler kurup cinayetler işlemesi olası değil. Tetikçiler dinci, cinayeti üstlenen örgüt de İslamcı olabilir. Ama

Taliban

ve

Işid

örneklerinden bildiğimiz gibi arkasında küresel emperyalizm vardır.

Muammer Hoca’dan iki yıl sonra şehit edilen

Uğur Mumcu

cinayetini soruşturan savcılar, bilindiği gibi, soruşturmayı derinleştiremediler. Çünkü karşılarına, devlet içinde kök salmış Amerika çıkıyordu. Beş denizcimizi şehit ederek

Muavenet muhribimiz

i batırdıklarında, askerlerimizin başına

çuval

geçirdiklerinde, devletimizin başına “

akılsızlık etme

” diyecek kadar küstahlaştıklarında, parasını ödediğimiz

F-35

’leri vermedikleri gibi yerine 45 yıl eski model

F-16

isteğimize bile nazlandıklarında,

PKK

’yı açıkça desteklediklerinde,

SİHA

’mızı düşürdüklerinde vs. vs. nasıl sesimizi çıkaramıyorsak, cinayetlerin soruşturması açıkça gösterse de “

katil Amerika

” diyemiyor, boynumuzu büküp sineye çekiyoruz!...

Atatürk gibi düşünüp,

devletimizi Atatürk’ün zamanındaki gibi, emperyalistlerin kralının ayağımıza geldiği, saygınlığa kavuşturana kadar

daha çok boynumuzu büker, ne derlerse sineye çekeriz…

Bakmadan Geçme