- Haberler
- Dünya
- Prof. Dr. Ümit Yazıcıoğlu'nun Kaleminden: Rusya-Türkiye Parlamentolar Arası Diyaloğu ve Geleceği, Numan Kurtulmuş'un Moskova Ziyareti
Prof. Dr. Ümit Yazıcıoğlu'nun Kaleminden: Rusya-Türkiye Parlamentolar Arası Diyaloğu ve Geleceği, Numan Kurtulmuş'un Moskova Ziyareti
Giriş Türkiye ve Rusya, tarihi derinliklere dayanan bir ilişkiye sahiptir.İki ülke arasında hem dostane işbirlikleri hem de zorlu dönemler yaşanmıştır.
Giriş
Türkiye ve Rusya, tarihi derinliklere dayanan bir ilişkiye sahiptir. İki ülke arasında hem dostane işbirlikleri hem de zorlu dönemler yaşanmıştır. Osmanlı İmparatorluğu döneminden bu yana süregelen etkileşimler, Soğuk Savaş döneminde farklı bir boyut kazanmış ve iki ülke arasında diplomatik ve ekonomik ilişkilerde inişli çıkışlı bir seyir izlenmiştir. Ancak son yıllarda, özellikle enerji, savunma sanayii ve ticaret gibi stratejik alanlarda işbirliği önemli bir ivme kazanmıştır.
Bu bağlamda, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Numan Kurtulmuş’un 23-25 Eylül tarihlerinde Rusya’ya yaptığı ziyaret, Türkiye-Rusya ilişkilerinin geleceği açısından kritik bir adım olarak öne çıkmaktadır. Bu ziyaret, parlamentolar arası diyaloğun güçlenmesine ve iki ülke arasındaki işbirliğinin farklı alanlarda derinleşmesine katkı sağlamıştır.
1.1. Türkiye-Rusya İlişkilerinin Tarihsel Arka Planı
Türkiye ve Rusya’nın ilişkileri, tarihin farklı dönemlerinde stratejik ve jeopolitik dengelere göre şekillenmiştir. Osmanlı ve Çarlık Rusya’sı döneminde çatışmalarla başlayan ilişkiler, Soğuk Savaş döneminde ABD ve SSCB arasında kalan Türkiye’nin NATO üyeliğiyle farklı bir boyut kazanmıştır. 1990’lı yılların sonunda SSCB’nin dağılmasıyla birlikte, iki ülke arasındaki ilişkiler yeniden şekillenmiş ve özellikle enerji ve ticaret alanlarında güçlü ortaklıklar kurulmaya başlanmıştır.
Günümüzde, Türkiye ile Rusya arasındaki diplomatik ve ekonomik işbirliği, her iki ülkenin de küresel ve bölgesel dengelerdeki rolünü güçlendirmiştir. Enerji projeleri, savunma sanayiindeki işbirlikleri ve ticaret hacmindeki büyüme, bu ilişkilerin temel taşlarını oluştururken, iki ülke arasında karşılıklı güvenin inşası da önemli bir unsurdur.
1.2. Moskova Ziyaretinin Önemi
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un Moskova ziyareti, Türkiye-Rusya ilişkilerinde parlamentolar arası diyaloğun derinleştirilmesi ve stratejik işbirliğinin pekiştirilmesi açısından büyük bir öneme sahiptir. Kurtulmuş, bu ziyaret sırasında Rusya Federasyon Konseyi Başkanı Valentina Matvienko ve Devlet Duma Başkanı Vyacheslav Volodin ile yaptığı görüşmelerde, iki ülke arasındaki mevcut işbirliği fırsatlarını değerlendirmiş ve gelecekteki ortak projelere ilişkin stratejik adımların atılmasına zemin hazırlamıştır.
Bu ziyaret, sadece parlamentolar arası diyaloğun ötesinde, Türkiye ve Rusya arasındaki ekonomik ve stratejik işbirliğinin daha da güçlenmesi açısından kritik bir rol oynamıştır. Özellikle enerji projeleri, bölgesel güvenlik konuları ve BRICS gibi uluslararası platformlarda işbirliği potansiyeli, bu ziyaretin en önemli başlıkları arasında yer almıştır.
Parlamentolar Arası Diyaloğun Boyutları
Türkiye ile Rusya arasında yıllar içinde gelişen parlamentolar arası diyalog, iki ülke arasındaki işbirliğinin önemli bir unsuru haline gelmiştir. Bu diyalog, yalnızca siyasi bağlamda değil, ekonomik, kültürel ve bölgesel işbirliği açısından da derinleşmiştir. TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un Moskova ziyareti de bu bağlamda önemli bir gelişme olarak öne çıkmaktadır. Ziyaret sırasında, Rusya ile Türkiye arasındaki parlamentolar arası diyalog, iki ülkenin çıkarları doğrultusunda nasıl daha etkin hale getirilebileceği konusundaki görüş alışverişine odaklanmıştır.
2.1. İşbirliğinin Temelleri: Eşitlik, Karşılıklı Saygı ve Çıkar Dengesi
Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilerin temeli, her iki tarafın eşitlik, karşılıklı saygı ve çıkar dengesi üzerine inşa edilmiş olmasıdır. Rusya Federasyon Konseyi Başkanı Valentina Matvienko’nun da belirttiği gibi, bu işbirliği, karşılıklı menfaatlerin korunmasına dayanmaktadır. Matvienko, iki ülke arasındaki parlamentolar arası diyaloğun güçlenmesinin, ülkeler arasındaki siyasi ve ekonomik işbirliğine önemli katkılar sunduğunu vurgulamıştır.
Eşitlik ilkesi, iki tarafın da birbirine saygı duyması ve egemenlik haklarını gözetmesi anlamına gelir. Rusya ve Türkiye, bölgelerinde güçlü aktörler olarak, çıkarlarının örtüştüğü alanlarda işbirliği yaparken, bazen farklı bakış açılarına sahip oldukları konuları da diyalog yoluyla çözmeyi başarmışlardır. Özellikle Suriye, Orta Doğu ve Karadeniz’deki bölgesel politikalar bu işbirliğinin önemli boyutlarıdır. Eşitlik ve karşılıklı saygı, bu süreçte her iki ülkenin de ilişkilerinde istikrarın korunmasını sağlamıştır.
Çıkar dengesi ise Türkiye ve Rusya’nın enerji, savunma, ticaret ve kültürel ilişkiler gibi stratejik alanlarda birbirini tamamlayan projelere odaklanmasıyla sağlanmaktadır. Her iki ülkenin liderleri, bu işbirliğini hem bölgesel hem de küresel çapta uzun vadeli stratejilerle desteklemekte kararlıdır. Moskova ziyareti, bu stratejik işbirliğinin parlamentolar arası düzeyde nasıl daha ileriye taşınabileceğini ele alan bir platform olmuştur.
2.2. Ticari ve Kültürel İlişkiler
Parlamentolar arası diyalog, yalnızca siyasi konularla sınırlı kalmamış, ticaret ve kültürel işbirliği gibi önemli alanları da kapsar hale gelmiştir. Türkiye ve Rusya arasındaki ticaret hacmi, 2023 yılı itibarıyla önemli bir seviyeye ulaşmış, iki ülke ticaret hacmini yıllık 100 milyar dolara çıkarma hedefini benimsemiştir. Bu hedef, hem Türk hem de Rus iş dünyası için büyük fırsatlar sunmakta ve ekonomik ilişkilerin derinleşmesini sağlamaktadır. TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un ziyaretinde, özellikle bölgeler arası işbirliği ve ekonomik ortaklıklar ele alınmıştır. Karadeniz ve Kuzey Kafkasya sınırında yer alan bölgeler, ticari ilişkilerin merkezi haline gelmiş ve iki ülkenin bölgeleri arasında güçlü bağlar kurulmuştur.
Kültürel ilişkiler de bu işbirliğinin önemli bir boyutunu oluşturur. Türkiye ve Rusya arasında sanattan eğitime, turizmden akademik işbirliğine kadar birçok alanda kültürel alışveriş gerçekleşmektedir. Türk ve Rus halkları arasındaki kültürel bağlar, özellikle son yıllarda güçlenmiş ve karşılıklı turizm faaliyetleri bu ilişkiyi daha da pekiştirmiştir. Parlamentolar arası diyalog, kültürel işbirliğini daha da genişleterek, halklar arasındaki anlayışın ve dostluğun artmasına katkı sağlamaktadır.
Sonuç olarak, Türkiye ve Rusya arasındaki parlamentolar arası diyalog, eşitlik, karşılıklı saygı ve çıkar dengesi ilkeleri üzerine kurulu bir işbirliğini temsil ederken, ticaret ve kültürel ilişkiler bu diyalogun önemli unsurları olarak öne çıkmaktadır.
Enerji İşbirliği ve Stratejik Projeler
Türkiye ile Rusya arasındaki işbirliğinin en stratejik boyutlarından biri enerji alanında gerçekleşmektedir. Özellikle enerji sektörü, iki ülkenin birbirine bağımlılığını artıran ve ikili ilişkileri derinleştiren önemli projelere ev sahipliği yapmaktadır. Bu bağlamda, Türk Akımı ve Akkuyu Nükleer Santrali gibi büyük çaplı projeler, hem Türkiye’nin enerji güvenliğini sağlamada hem de Rusya’nın enerji alanındaki küresel etkisini pekiştirmede kritik rol oynamaktadır. Numan Kurtulmuş’un Moskova ziyareti sırasında da bu projelerin güncel durumu ve gelecekteki potansiyel projeler masaya yatırılmıştır.
3.1. Türk Akımı ve Akkuyu Nükleer Santrali
Türk Akımı projesi, Türkiye ile Rusya arasındaki enerji işbirliğinin en önemli simgelerinden biri olarak öne çıkmaktadır. 2020 yılında devreye giren Türk Akımı, Rusya’dan Türkiye’ye doğrudan doğal gaz taşıyan bir boru hattıdır. Bu proje, hem Türkiye’nin enerji güvenliği açısından kritik bir rol oynamakta hem de Rusya’nın Avrupa pazarlarına ulaşması için stratejik bir güzergah sağlamaktadır. Türk Akımı, sadece Türkiye’nin doğal gaz ihtiyacını karşılamakla kalmamakta, aynı zamanda Avrupa’ya gaz taşıyan bir enerji koridoru işlevi görmektedir.
Türkiye’nin enerji ithalatında Rusya’nın payı oldukça büyüktür. 2023 yılında Rus gazı, Türkiye’nin toplam doğal gaz ithalatının %42’sini oluşturmuştur. Bu durum, iki ülkenin enerji alanındaki karşılıklı bağımlılığını artırmakta ve işbirliğini daha da derinleştirmektedir. Türk Akımı, Türkiye’yi bir enerji merkezi haline getirirken, enerji güvenliğinin sağlanması ve enerji arzının çeşitlendirilmesi konusunda stratejik bir avantaj sunmaktadır.
Bir diğer büyük enerji işbirliği projesi olan Akkuyu Nükleer Santrali, Türkiye’nin ilk nükleer enerji santrali olma özelliğini taşımaktadır. Rusya’nın devlet nükleer enerji şirketi Rosatom tarafından inşa edilen bu proje, Türkiye’nin enerji üretiminde çeşitliliği artırmayı ve çevre dostu enerji kaynaklarına geçişi sağlamayı amaçlamaktadır. Akkuyu NGS, toplamda dört reaktörden oluşacak ve her biri 1.200 megavat elektrik üretecektir. Projenin tamamlanmasıyla Türkiye’nin enerji talebinin yaklaşık %10’unun karşılanması hedeflenmektedir. Bu stratejik proje, Türkiye ile Rusya arasındaki uzun vadeli işbirliğinin önemli bir nişanesi olarak görülmektedir.
3.2. Rosatom’un Sinop Projesi
Akkuyu NGS’den sonra Türkiye’deki ikinci büyük nükleer enerji projesi olma potansiyeline sahip Sinop Nükleer Santrali projesi, Rosatom’un gündemindeki bir diğer önemli projedir. Sinop Nükleer Santrali’nin inşası için Türkiye ve Rusya arasında görüşmeler devam etmektedir. Bu proje, Türkiye’nin enerji üretim kapasitesini artırma ve fosil yakıt bağımlılığını azaltma hedefleri doğrultusunda büyük bir stratejik adım olarak değerlendirilmektedir. Sinop’ta inşa edilmesi planlanan nükleer santral, Türkiye’nin kuzeyinde yer alacak ve ülkenin enerji altyapısına önemli katkılarda bulunacaktır.
Rosatom’un Sinop projesi, Türkiye’nin nükleer enerji alanındaki kapasitesini artırmanın yanı sıra, Rusya ile uzun vadeli enerji ortaklığının bir başka örneğini teşkil etmektedir. Projenin tamamlanması, Türkiye’nin enerji güvenliği açısından önemli bir adım olacak ve ülkenin enerji bağımsızlığını güçlendirecektir. Numan Kurtulmuş’un Moskova ziyareti sırasında bu projenin detayları ve geleceği de görüşülen önemli konular arasında yer almıştır.
Türkiye ve Rusya arasındaki enerji işbirliği, Türk Akımı, Akkuyu Nükleer Santrali ve potansiyel Sinop Nükleer Santrali gibi projeler üzerinden şekillenmeye devam etmektedir. Bu projeler, iki ülkenin enerji alanındaki karşılıklı bağımlılığını artırırken, aynı zamanda bölgesel ve küresel enerji politikalarındaki rollerini de pekiştirmektedir. Enerji işbirliği, sadece ekonomik boyutta değil, aynı zamanda stratejik ve diplomatik açıdan da Türkiye-Rusya ilişkilerinin en önemli ayaklarından biri haline gelmiştir.
Türkiye’nin Bölgesel Politikaları ve NATO Üyeliği
Türkiye’nin bölgesel politikaları, hem coğrafi konumu hem de tarihi bağları nedeniyle Orta Doğu ve Güney Kafkasya gibi stratejik bölgelerde büyük bir etkiye sahiptir. Türkiye, bir NATO üyesi olmasına rağmen, özellikle son yıllarda Rusya ile geliştirdiği işbirliği sayesinde bölgesel meselelerde bağımsız ve çok yönlü bir dış politika izlemektedir. Bu politikalar, Orta Doğu ve Güney Kafkasya’da Rusya ile ortak yaklaşımlar geliştirmesi ve Rusya-Ukrayna çatışmasında izlediği dengeli tutumla kendini göstermektedir.
4.1. Orta Doğu ve Güney Kafkasya’daki Ortak Yaklaşımlar
Türkiye ile Rusya, Orta Doğu ve Güney Kafkasya’daki bölgesel sorunlara yönelik birçok ortak yaklaşımı paylaşmaktadır. Her iki ülke de, bu bölgelerdeki istikrarın korunması için yerel aktörlerle işbirliği yapmayı ve dış müdahalelere karşı durmayı tercih etmektedir. Özellikle Suriye krizi, Türkiye ve Rusya arasındaki bölgesel işbirliğinin en önemli sınavlarından biri olmuştur. Her iki ülke, Suriye’de farklı tarafları desteklese de, Astana süreci ve Soçi görüşmeleri gibi platformlarda bir araya gelerek, çatışmaların sona erdirilmesi ve siyasi çözüm bulunması için ortak zemin aramışlardır.
Orta Doğu’da, Türkiye ve Rusya, ABD’nin müdahaleci politikalarına karşı daha bağımsız ve bölge ülkelerinin çıkarlarını gözeten bir duruş sergilemektedir. Bu bağlamda, özellikle Irak, Suriye ve Lübnan gibi ülkelerde istikrarı sağlamak için yürütülen diplomatik girişimlerde birlikte hareket etmektedirler. Türkiye, bölgedeki Kürt ayrılıkçılığına karşı Rusya’nın desteğini önemli bir müttefik olarak görmekte, Rusya ise bölgedeki askeri ve stratejik varlığını güçlendirmek için Türkiye ile işbirliğine ihtiyaç duymaktadır.
Güney Kafkasya’da, özellikle Dağlık Karabağ sorunu, Türkiye ve Rusya arasında hem işbirliği hem de rekabetin yaşandığı bir alan olarak öne çıkmaktadır. 2020’deki Karabağ savaşı sonrasında, Rusya’nın arabuluculuğunda Azerbaycan ile Ermenistan arasında sağlanan ateşkesin uygulanmasında Türkiye de önemli bir rol oynamıştır. Türkiye, Azerbaycan’a verdiği askeri destekle bölgede önemli bir güç olduğunu gösterirken, Rusya ise barış gücü kuvvetleriyle bölgede istikrarı sağlamaya çalışmıştır. Bu süreçte her iki ülke de kendi çıkarlarını gözeterek, Güney Kafkasya’nın istikrarı için birlikte çalışmışlardır.
4.2. Rusya-Ukrayna Çatışması Bağlamında Türkiye’nin Tutumu
Rusya-Ukrayna çatışması, Türkiye’nin dış politikası açısından önemli bir sınav olmuştur. Türkiye, bir NATO üyesi olmasına rağmen, bu çatışmada tarafsız ve dengeli bir tutum benimsemiştir. NATO’nun kolektif yaptırımlarına katılmayan Türkiye, Rusya ile olan ekonomik ve stratejik ilişkilerini koruma yönünde adımlar atmış, buna karşın Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü desteklemiştir. Bu dengeli tutum, Türkiye’nin hem Batı ile ilişkilerini sürdürebilmesine hem de Rusya ile stratejik ortaklığını muhafaza edebilmesine olanak sağlamıştır.
Türkiye’nin Rusya-Ukrayna çatışmasındaki arabuluculuk rolü, küresel siyasette önemli bir diplomatik başarı olarak kabul edilmiştir. 2022 yılında Türkiye, Rusya ve Ukrayna arasında barış görüşmeleri düzenlemiş, tahıl koridoru anlaşması gibi insani yardım girişimlerine öncülük etmiştir. Türkiye’nin bu süreçteki arabuluculuk çabaları, özellikle Batı’nın sert yaptırımlar ve izolasyon politikalarına karşı, diyalog ve diplomasiyi teşvik eden alternatif bir çözüm önerisi sunmuştur. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, çatışmaların sürdürülmesinin kabul edilemez olduğu ve sorunun çözümü için barışçıl yolların tercih edilmesi gerektiğine dair açıklamaları, Türkiye’nin bu konuda izlediği bağımsız politikayı açıkça ortaya koymaktadır.
Ancak Türkiye, NATO üyesi olarak Batı’nın bir parçası olmaya devam ederken, Rusya ile olan ilişkilerini de sürdürme gayretindedir. Bu, özellikle Türkiye’nin BRICS gibi alternatif ekonomik ve siyasi platformlara katılma arzusuyla ortaya çıkmaktadır. Numan Kurtulmuş’un Moskova ziyareti sırasında, BRICS’in Türkiye için uygun bir platform olduğu ve Türkiye’nin bu birliğe katılma isteği dile getirilmiştir. Bu durum, Türkiye’nin NATO üyeliğine rağmen, Batı’dan bağımsız stratejik hamleler yapabileceğinin bir göstergesi olarak değerlendirilmektedir.
Türkiye’nin Rusya-Ukrayna çatışmasındaki bu dengeli yaklaşımı, hem Rusya ile ilişkilerini koruma hem de Batı ile olan stratejik bağlarını koparmama çabasının bir sonucudur. Bu tutum, Türkiye’nin gelecekte de bölgesel ve küresel meselelerde daha bağımsız ve çok taraflı bir dış politika izleyebileceğinin sinyallerini vermektedir.
Türkiye’nin BRICS İle Olası İşbirliği
Türkiye’nin son yıllarda çok taraflı platformlarda etkinliğini artırma çabası, küresel güç dengelerinin yeniden şekillendiği bir dönemde dikkat çekmektedir. Türkiye, NATO üyesi olmasına rağmen, özellikle BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika) gibi gelişmekte olan ülkelerin yer aldığı oluşumlarla daha yakın ilişkiler kurma arayışındadır. BRICS ile işbirliği yapma ve hatta bu bloğa katılma potansiyeli, Türkiye’nin uluslararası arenada bağımsızlığını artırma ve çok kutuplu bir dünya düzenine entegrasyonunu güçlendirme hedeflerinin bir parçası olarak öne çıkmaktadır. Bu bağlamda, Türkiye’nin BRICS’e olası katılımı ve bu işbirliğinin Türkiye’nin bölgeselleşme politikasına etkileri büyük önem taşımaktadır.
5.1. BRICS’e Katılma Potansiyeli ve Etkileri
Türkiye’nin BRICS’e katılma potansiyeli, ülkenin küresel siyasetteki yönelimlerini ve çok taraflı bir dünya düzenine entegrasyonunu artırma hedeflerini yansıtmaktadır. BRICS, dünya nüfusunun yaklaşık %40’ını ve küresel ekonomik üretimin %30’unu temsil eden bir ekonomik ve siyasi blok olarak, Batı hegemonyasına karşı alternatif bir platform olarak öne çıkmaktadır. Türkiye’nin BRICS’e katılması, ülkenin sadece ekonomik değil, aynı zamanda siyasi ve stratejik olarak da çok kutuplu bir dünya düzenine daha fazla entegre olmasını sağlayabilir.
BRICS üyeleri arasında yer alan Rusya ve Çin ile Türkiye’nin zaten gelişen güçlü ekonomik ve ticari ilişkileri bulunmaktadır. Özellikle Rusya ile enerji, savunma sanayi ve ticaret alanında süregelen işbirliği, Türkiye’nin bu bloğa katılımını destekleyen en önemli faktörlerden biridir. Ayrıca Çin, Türkiye’nin önemli ticaret ortaklarından biri haline gelmiş ve Kuşak ve Yol Girişimi çerçevesinde iki ülke arasında işbirliği giderek derinleşmiştir. Türkiye’nin BRICS’e katılması, bu ilişkileri daha da güçlendirebilir ve Türkiye’yi yeni ticaret, yatırım ve teknolojik işbirliği fırsatlarına açabilir.
Türkiye’nin BRICS’e katılımı ayrıca Batı ile ilişkilerini yeniden dengelemesine yardımcı olabilir. NATO üyesi olan Türkiye, bir yandan Batı ile stratejik ilişkilerini korumaya çalışırken, diğer yandan bağımsız dış politika izleyebilmek için BRICS gibi alternatif platformlarla daha güçlü bağlar kurmayı hedeflemektedir. Bu süreç, Türkiye’nin çok taraflılık ilkesi doğrultusunda küresel güney ülkeleriyle daha yakın ilişkiler geliştirmesine ve ekonomik olarak Batı’ya olan bağımlılığını azaltmasına katkı sağlayabilir.
BRICS’e olası katılım, Türkiye’nin ekonomik kalkınma hedeflerine de katkı sağlayabilir. Türkiye, gelişmekte olan bir ekonomi olarak, BRICS bankası gibi finansal kurumlar aracılığıyla altyapı projeleri ve kalkınma projeleri için yeni kaynaklara erişim sağlayabilir. Bu durum, Türkiye’nin büyüme potansiyelini artırabilir ve ekonomik çeşitlenme sürecine destek olabilir. Aynı zamanda, BRICS içindeki ortaklıklar, Türkiye’nin ihracat pazarlarını genişletmesine, yatırımlarını çeşitlendirmesine ve sanayi altyapısını güçlendirmesine de yardımcı olabilir.
5.2. Türkiye’nin Bölgeselleşme Politikası
Türkiye’nin BRICS ile işbirliği yapma arayışı, aynı zamanda ülkenin bölgeselleşme politikası ile de yakından ilişkilidir. Türkiye, son yıllarda özellikle Orta Doğu, Güney Kafkasya ve Doğu Akdeniz gibi bölgelerde daha aktif bir dış politika izlemektedir. Bölgesel sorunların çözümünde önemli bir aktör haline gelen Türkiye, aynı zamanda bölgesel entegrasyon süreçlerinde de rol oynamaktadır. Türkiye’nin BRICS’e katılımı, bu politikayı güçlendirebilir ve Türkiye’ye bölgesel liderlik açısından yeni fırsatlar sunabilir.
BRICS üyelerinin de bulunduğu geniş coğrafyalar, Türkiye’nin bölgesel işbirliği ve entegrasyon politikalarını daha fazla destekleyebilir. Özellikle Orta Asya ve Kafkasya gibi Türkiye’nin tarihi ve kültürel bağlarının güçlü olduğu bölgelerde, Türkiye’nin BRICS aracılığıyla daha fazla etkili olması mümkündür. Bu işbirliği, Türkiye’nin bölgedeki diplomatik gücünü artırabilir ve bölgesel sorunların çözümünde daha fazla söz sahibi olmasını sağlayabilir.
Ayrıca, Türkiye’nin enerji politikası açısından da BRICS ile işbirliği önemli fırsatlar sunabilir. Özellikle Rusya ve Çin ile enerji projelerinde işbirliğini derinleştirmek, Türkiye’nin bölgesel enerji merkezi olma hedeflerine katkı sağlayabilir. Türkiye, hem doğalgaz boru hatları hem de nükleer enerji projeleri aracılığıyla bölgedeki enerji arzını güvence altına almak ve enerji bağımlılığını azaltmak için BRICS üyeleri ile ortak çalışmalara yönelebilir.
Sonuç olarak, Türkiye’nin BRICS ile olası işbirliği, ülkenin uluslararası ilişkilerdeki çok taraflılık ve bağımsız dış politika hedeflerine uygun bir stratejik adım olacaktır. Türkiye’nin bu bloğa katılması, ekonomik, siyasi ve stratejik açıdan yeni fırsatlar yaratırken, Türkiye’nin bölgesel liderlik ve küresel güç dengelerinde daha fazla rol oynamasına katkı sağlayabilir. Bu işbirliği, Türkiye’nin dış politikada izlediği bağımsız ve çok kutuplu dünya düzenine entegrasyon hedefleri doğrultusunda, Batı ile ilişkilerini yeniden dengelemesine olanak tanıyabilir.
Sonuç
Numan Kurtulmuş’un Moskova ziyareti, Rusya-Türkiye ilişkilerinde parlamentolar arası diyalogun ne denli kritik bir rol oynadığını bir kez daha gözler önüne sermiştir. Bu ziyaret, iki ülkenin sadece devlet başkanları ve hükümetleri düzeyinde değil, aynı zamanda yasama organları arasında da etkin bir işbirliği ve diyalog geliştirdiğini göstermiştir. Parlamentolar arası diyalog, siyasi, ticari, kültürel ve ekonomik işbirliğini pekiştirerek, iki ülkenin stratejik ortaklığının daha derinleşmesine katkıda bulunmaktadır. Bu durum, her iki ülkenin de ulusal çıkarlarını koruma ve uluslararası arenada daha güçlü bir duruş sergileme hedeflerini desteklemektedir.
Stratejik ortaklıkların önemi, özellikle enerji projeleri, savunma işbirliği ve ekonomik entegrasyon bağlamında öne çıkmaktadır. Türk Akımı, Akkuyu NGS ve Rosatom’un Sinop projesi gibi büyük ölçekli projeler, sadece iki ülkenin enerji güvenliğine katkıda bulunmakla kalmayıp, aynı zamanda ekonomik kalkınmanın da temel taşlarını oluşturmaktadır. Bu bağlamda, Türkiye’nin güvenlik-kalkınma dengesi üzerine inşa ettiği dış politika yaklaşımı, Rusya ile işbirliği içinde başarılı bir şekilde sürdürülmektedir.
Türkiye’nin hem bölgesel güvenliğini sağlamak hem de ekonomik kalkınmasını güçlendirmek adına Rusya ile stratejik ortaklıkları derinleştirme çabası, iki ülke arasındaki bağları daha da sağlamlaştıracaktır.
Sonuç olarak, Moskova ziyareti, Rusya-Türkiye ilişkilerinde parlamentolar arası diyaloğun gelecekte de önemli bir araç olmaya devam edeceğini, bu diyalog sayesinde karşılıklı çıkarların korunarak yeni işbirliği fırsatlarının ortaya çıkacağını göstermektedir. Güvenlik ve kalkınma arasındaki hassas denge, iki ülkenin liderleri tarafından başarıyla sürdürülmekte olup, bu denge, gelecekteki işbirlikleri ve projeler için de bir yol haritası oluşturmaktadır.
Kaynakça
Aydın-Düzgit, S. (2023). Turkey’s evolving relations with NATO and the implications for Russia. Journal of European Integration, 45(3), 342-360.
BRICS Information Portal (2023). Turkey’s potential BRICS membership: Impacts on the global economic order.
https://www.brics-info.org
Erdoğan, M., & Aras, B. (2023). Turkey and BRICS: Navigating between the West and emerging powers. Middle East Policy, 30(2), 91-103.
Gürcan, M. (2022). The evolution of Turkey-Russia relations: From cooperation to strategic rivalry. Turkish Policy Quarterly, 20(1), 55-72.
Kılıç, M. (2023). The role of high-level cooperation councils in Turkey-Russia relations. Bilkent University Policy Papers.
https://bilkent.edu.tr
Kortunov, A. (2023). Russia-Turkey relations: A strategic partnership or temporary alignment? Russian International Affairs Council.
https://russiancouncil.ru
Mankoff, J. (2022). Turkey’s energy relations with Russia: Balancing dependence and strategy. Center for Strategic and International Studies (CSIS).
https://www.csis.org
Rosatom (2023). Akkuyu NGS and future nuclear projects in Turkey: Strategic partnerships for energy security. Rosatom Official Reports.
https://www.rosatom.ru
TASS News Agency (2023). Russia-Turkey economic and cultural cooperation: Highlights from Numan Kurtulmuş’s Moscow visit.
https://tass.com
Turkish Statistical Institute (2023). Turkey’s trade with Russia: A statistical overview.
https://www.tuik.gov.tr
25 Eylül 2024, Lüxsenburg
Bakmadan Geçme





