- Haberler
- Dünya
- Prof.Dr.Ümit Yazıcıoğlu'nun Kaleminden: Suriye'nin Düşüşü, Bölgesel Güç Dengesindeki Değişim ve Gelecek Senaryoları
Prof.Dr.Ümit Yazıcıoğlu'nun Kaleminden: Suriye'nin Düşüşü, Bölgesel Güç Dengesindeki Değişim ve Gelecek Senaryoları
Suriye'deki iç savaşın dinamikleri, başlangıçta ülke çapında geniş çaplı bir isyan olarak başlasa da, Halep'in düşmesi ve Hama'nın hükümet birlikleri tarafından gönüllü olarak terk edilmesiyle yeni bir evreye girdi.Bu gelişmeler, Suriye hükümetinin çöküşü
Suriye’deki iç savaşın dinamikleri, başlangıçta ülke çapında geniş çaplı bir isyan olarak başlasa da, Halep’in düşmesi ve Hama’nın hükümet birlikleri tarafından gönüllü olarak terk edilmesiyle yeni bir evreye girdi. Bu gelişmeler, Suriye hükümetinin çöküşünü hızlandırdı ve birkaç ay içinde, önce hükümetin başkenti Şam’ın düşmesi, ardından Beşar Esad’ın ülkeyi terk etmesiyle sonuçlandı. Suriye Cumhuriyeti’nin geleceği hakkında yapılan tahminler, başlangıçta karamsar bir çerçeve çiziyordu; Esad rejiminin kısa sürede sonlanacağına dair beklentiler hüküm sürüyordu. Ancak, bir yandan askeri müdahale umutları sürerken, diğer taraftan diplomatik çözüm arayışları da devam ediyordu. Şam’ın düşmesiyle birlikte, Esad’ın sonu, ülkede yeni bir dönemin kapılarını araladı.
Suriye’nin mevcut durumu, uzun süredir devam eden iç savaşın ve bölgesel güç mücadelesinin sonucunda, etnik ve mezhebi gruplar arasında derin bölünmelere yol açmıştır. Bu durum, Suriye’nin geleceğini şekillendirecek çözüm önerilerinin gerekliliğini ortaya koymaktadır. Federal bir devlet yapısının oluşturulması, bu çeşitliliği yönetebilmek ve ülkenin istikrarını sağlamak için potansiyel bir çözüm olarak öne çıkmaktadır. Suriye’nin federal bölgelere ayrılması, hem iç huzuru sağlamaya hem de her grubun kendi kimliğini ve kültürünü koruyarak barış içinde yaşamasına olanak tanıyacaktır.
Suriye, hem enerji hem de su kaynakları bakımından stratejik bir öneme sahiptir. Özellikle kuzeydoğu Suriye, bölgedeki enerji hatları ve Fırat Nehri gibi su kaynaklarının geçtiği bir alandır. Bu bağlamda, Suriye’nin enerji ve su güvenliğini sağlamak için, Kürtlerin kuracağı federal yapının gerekliliği giderek daha fazla ortaya çıkmaktadır.
Yeni Yönetimin Temelleri: Radikalizm ve Güç Mücadeleleri
Esad rejiminin çöküşü sonrası, yeni yönetimin temelleri hızla şekillenmeye başladı. Cumhuriyetçi yetkililer, barışçıl bir iktidar devri ve halk iradesini yansıtan adil seçimler talep ederken, eski radikal gruplar bu ideallere karşı daha pratik bir yaklaşım sergileyerek, halkın krizden çıkması için terörist faaliyetleri ve suçlarla mücadeleyi vaat ediyorlardı. Silahlı muhalefetin zaferi, zamanla eski müttefikler arasında iktidar mücadelesine dönüşme riski taşıdı. Bu, geçmiş deneyimlere benzer şekilde, yeni bir güç boşluğu ve bu boşluğu doldurma çabalarına yol açtı.
Suriye’deki radikal gruplar arasındaki en belirgin çekişme, Hayat Tahrir el-Şam (HTŞ) lideri Muhammed el-Julani’nin (gerçek adıyla Ahmed Hüseyin el-Şara) etrafında şekillendi. HTŞ, özellikle Batı ve Türkiye’nin diplomatik desteğini alarak güç kazandı, ancak Esad’a karşı operasyonları ve iç muhalefeti baskılaması nedeniyle düşmanlarını artırdı. El-Julani’nin geçmişi, El Kaide ve IŞİD ile bağlantıları nedeniyle, uluslararası camiada tehlikeli bir figür olarak tanımlanmasına yol açtı. Ancak, HTŞ’nin liderliğinde daha fazla güç toplaması ve bu radikal grubun yeni hükümetin şeklini alması konusunda hala büyük şüpheler bulunmaktadır.
Bölgesel Güç Dengesindeki Değişim: İran, Rusya ve Türkiye’nin Rolü
Suriye’deki hükümetin çöküşü, sadece iç siyasi dengeyi değil, aynı zamanda Orta Doğu’daki bölgesel güç yapılarını da derinden etkiledi. Esad yönetiminin uluslararası etkisi çok büyük olmasa da, Suriye, Orta Doğu’nun güvenlik sistemi için önemli bir yer tutuyordu. Esad’ın müttefikleri olan Rusya ve İran, Suriye’deki dengeyi lehlerine çeviremeseler de, statükoyu koruma çabalarını sürdürdüler. Moskova, başlangıçta daha çok diplomatik müdahalelerle sürece dahil oldu, ancak Tahran, özellikle Suriye’nin kritik anlarında daha doğrudan bir destek sunmaya başladı. Ancak, Esad’ın İran’a olan bağlılığını azaltarak Arap ülkeleri ile daha yakın ilişkiler kurmaya yönelmesi, İran’ın bölgedeki stratejik hesaplarını yeniden şekillendirmesine neden oldu. İran, özellikle Hizbullah ve İran yanlısı milislerle Suriye’deki etkinliğini artırmaya çalışırken, Arap dünyasının desteği Esad için daha önemli hale geldi. Bu durum, İran’ın Suriye’deki pozisyonunun zayıflamasına yol açtı.
İran’ın Suriye’deki müdahalesi, her ne kadar stratejik olarak faydalı olsa da, arzu edilen sonuçları doğurmadı. Esad rejimi, kriz dönemlerinde daha çok Suudi Arabistan, Katar ve BAE gibi Arap ülkelerinin desteğine yöneldi. Bu durum, İran’ın Suriye’deki etkinliğini sınırladı ve Tahran, Irak’tan Lübnan’a kadar olan bölgelerdeki İran yanlısı milislerin hızlı bir şekilde transferini sağlamada zorluklar yaşadı.
Türkiye’nin Stratejisi ve Kürtler Üzerindeki Etkisi
Türkiye, vekil güçlerinin yardımıyla Esad rejiminin çöküşüne yönelik desteğini artırdı ve Suriye’nin kuzeyinde Kürtlere karşı operasyonlar başlattı. Türk hükümetinin amacı, Suriyeli Kürtleri zayıflatmak ve bölmekti, ancak bu süreç beklenen hızda ilerlememekteydi. ABD’nin Kürtlerle olan ittifakını sürdürme çabaları, Türkiye’nin bu stratejisini zorlaştırırken, Türkiye’nin Suriye’nin petrol bölgelerine yönelik ilerlemeleri, Washington’ın daha aktif bir şekilde müdahale etme olasılığını artırmaktadır.
İsrail’in Rolü: Golan Tepeleri ve Bölgesel Etki Alanı
Bölgesel bir güç olarak İsrail, Suriye’nin askeri kabiliyetlerini kaybetmesinin ardından, özellikle Golan Tepeleri’ne yönelik hızlı bir saldırı başlattı. İsrail, Suriye’nin iç bölgelerine ilerlerken, Deraa ve Quneitra gibi stratejik bölgelerdeki kontrolü elinde tutmayı hedefledi. Bu durum, Suriye’deki iç çatışmanın dışarıdan da şekillendiğini ve İsrail’in bölgedeki daha geniş stratejisini uygulamaya başladığını göstermektedir.
Gelecek Senaryoları: Uluslararası Çatışmalar ve Bölgesel İstikrarsızlık
Suriye’nin geleceği, yalnızca iç politik dinamiklere değil, aynı zamanda bölgesel ve küresel aktörlerin müdahale ve çıkar çatışmalarına da bağlıdır. Rusya, İran, Türkiye ve ABD gibi küresel güçlerin çıkarları arasındaki denge, Suriye’deki çözüm sürecinin nasıl şekilleneceğini belirleyecektir. Bu dört aktörün çıkarları, bölgedeki güvenlik ve istikrarı etkileyen önemli faktörler olarak ön plana çıkmaktadır. Suriye’deki bu karmaşık güç dinamikleri, gelecekteki senaryoların belirsizliğini artırırken, bölgenin geleceği üzerinde büyük bir etkiye sahip olacaktır.
Suriye’deki iç savaş ve bölgesel güçlerin çatışmaları, sadece Orta Doğu’nun geleceğini değil, tüm dünya düzenini de etkilemeye devam edecektir. Suriye’nin çöküşü, bölgede yeni bir güç dengesinin ortaya çıkmasına yol açarken, bu değişimin etkileri önümüzdeki yıllarda şekillenecek olan stratejik hesaplarla belirlenecektir.
Suriye’nin Kurtuluşu: Federal Bir Yapı ile Çözüm ve Gelecek Perspektifleri
Suriye’nin kurtuluşu, sadece mevcut çatışmaların sona ermesiyle değil, aynı zamanda ülkenin gelecekteki siyasi yapısının yeniden şekillendirilmesiyle de mümkün olacaktır. Bu bağlamda, Suriye’nin federal bir devlete dönüştürülmesi, hem etnik ve mezhebi çeşitliliğin yönetilmesi açısından hem de uzun vadeli istikrar için önemli bir çözüm önerisi olarak öne çıkmaktadır. Suriye’nin federal bir yapıya kavuşması, ülkenin farklı toplumsal gruplarının daha fazla özerklik ve temsil hakkına sahip olmasını sağlayarak, çatışmaları azaltabilir ve toplumsal uyumun güçlenmesine zemin hazırlayabilir.
Suriye’nin dört federal bölgeye bölünmesi gerekliliği, ülkenin etnik ve mezhebi çeşitliliğine uygun bir çözüm olacaktır. Bu dört bölge şu şekilde tanımlanabilir:
Kürt Bölgesi:
Suriye’nin kuzeyinde, özellikle Rojava olarak bilinen Kürt bölgesinin, kendi federal devletini kurması için fırsat sağlanmalıdır. Kürtler, Suriye’deki en büyük etnik gruplardan biri olup, Suriye iç savaşının başından beri büyük bir özerklik mücadelesi vermektedir. Bu bölge, Kürtlerin tarihsel olarak yoğunluklu olduğu yerlerde kurulacak, dil, kültür ve güvenlik gibi alanlarda tam özerklik sağlanmalıdır. Kürtlerin, kendi federal devletlerini kurarak, bölgesel güvenliği sağlamaları ve yerel halkın taleplerini karşılamaları mümkündür. Bu, aynı zamanda Kürtlerin, Suriye içindeki diğer gruplarla barışçıl bir şekilde bir arada yaşamalarını sağlayacak bir yapı olacaktır.
Enerji ve Su Güvenliği İçin Kürt Federal Yapısının Zaruri Önemi
Suriye, stratejik bir konumda yer almasının yanı sıra, enerji kaynakları ve su yolları bakımından da hayati öneme sahiptir. Özellikle kuzeydoğu Suriye, hem petrol ve doğalgaz yataklarıyla zengin, hem de Fırat Nehri gibi büyük su kaynaklarının geçtiği bir bölgedir. Bu enerji ve su kaynakları, sadece Suriye’nin değil, çevre bölgelere de büyük etkilerde bulunabilir. Bu bağlamda, Suriye’deki enerji ve su güvenliğini sağlamak için, Kürtlerin kuracağı federal yapının oluşturulması zorunlu bir ihtiyaçtır.
Kürtlerin, Suriye’nin kuzeyinde enerji ve su kaynaklarını kontrol eden stratejik bölgelerdeki özerklik talebi, bu kaynakların güvenliğini sağlamak için kritik bir adımdır. Fırat Nehri’nin kaynağının bulunduğu bu bölge, sadece su kaynaklarının yönetimi açısından değil, aynı zamanda bölgesel enerji hatlarının güvenliği bakımından da büyük bir öneme sahiptir. Kürtler, bu bölgedeki enerji ve su altyapısını daha verimli ve güvenli bir şekilde yönetebilir, böylece hem yerel halkın su ve enerjiye erişimi garanti altına alınabilir, hem de bölgedeki enerji nakil hatları ve su yolları uluslararası güvenlik standartlarına uygun olarak korunabilir.
Kürtlerin kuracağı federal yapı, yalnızca etnik ve dini çeşitliliği yönetmek için değil, aynı zamanda enerji ve su güvenliğini sağlamak için de gereklidir. Su kaynaklarının paylaşılması, bölgesel su krizlerinin önlenmesi ve enerji hatlarının güvenliği, Kürtlerin yerel yönetimleriyle daha etkili bir şekilde yönetilebilir. Böylece, bölgedeki farklı etnik gruplar arasındaki çatışmaların önüne geçilebilir, uluslararası düzeyde enerji ve su güvenliği sağlanabilir. Bu yapı, bölgedeki su ve enerji krizlerini önlemek için kritik bir çözüm sunarken, Suriye’nin yeniden inşasında da istikrar sağlayacaktır.
Suriye’deki enerji ve su güvenliğinin korunması için Kürtlerin kuracağı federal yapının oluşturulması, sadece iç politika açısından değil, bölgesel istikrar ve küresel enerji güvenliği açısından da büyük bir önem taşımaktadır. Bu yapının hayata geçirilmesi, hem bölgedeki halkların yararına olacak hem de küresel enerji ve su güvenliğine katkıda bulunacaktır.
Alevi Bölgesi:
Suriye’nin batısında, özellikle Tartus ve Latakia civarındaki Alevi nüfusunun yoğun olduğu bölgelerde, Aleviler için özerk bir bölge oluşturulabilir. Bu bölge, Alevi toplumu için güvenli bir alan sağlarken, Suriye’nin diğer etnik ve dini gruplarıyla ilişkilerde dengeyi koruyacaktır. Alevi bölgesi, Suriye’deki diğer dini gruplar ile birlikte federal sistemde bir arada yaşama fikrini pekiştirecek ve etnik çatışmaların önüne geçecektir.
Sünni Arap Bölgesi:
Suriye’nin iç bölgelerinde, özellikle Homs, Hama, Halep ve Şam çevresinde yoğunlaşan Sünni Arap nüfusu için de kendi bölgesel yönetimini kurma imkanı sağlanmalıdır. Bu bölge, Esad rejiminin çökmesinin ardından Sünni nüfusun yeniden kendi siyasal yapısını inşa etmesi için uygun bir ortam sunacaktır. Sünni Arap bölgesi, Suriye’deki siyasi geçiş sürecinde, farklı mezhepler ve etnik gruplar arasında dengeyi sağlamaya yönelik önemli bir rol üstlenecektir.
Dürzi Bölgesi:
Suriye’nin güneyindeki Dürzi nüfusunun yoğun olduğu bölge, özellikle Süveyda vilayetini kapsayan bir bölgeye dönüştürülebilir. Dürziler, uzun yıllardır Suriye’deki siyasi yapının önemli bir parçası olmuş ve kendi dini inançlarını koruyarak toplumda varlıklarını sürdürmüşlerdir. Bu bölge, Dürzi toplumu için özerklik ve güvenlik sağlarken, diğer bölgelerle işbirliği içinde çalışarak ülke genelinde daha kapsayıcı bir barış ve istikrar ortamı yaratabilir.
Federal yapının avantajları, Suriye’deki etnik ve mezhebi grupların kendi iç işlerini yönetme hakkına sahip olmalarını sağlamakta yatmaktadır. Bu sistem, gruplar arasındaki güveni yeniden inşa edebilir ve ülkedeki derin bölünmeleri azaltabilir. Her grubun kendi federal bölgesinde özerklik ve kültürel haklar güvence altına alınırken, ülke genelindeki diğer bölgelerle olan ilişkilerde barışçıl çözüm yolları geliştirilebilir.
Sonuç olarak,
Suriye’nin kurtuluşu, federal bir yapının kurulmasıyla mümkün olabilir. Kürtlerin, Sünni Arapların, Alevilerin ve Dürzilerin kendi özerk bölgelerinde yaşamalarını sağlayacak bir federasyon, ülkenin iç savaş sonrası yeniden yapılandırılmasında kritik bir adım olacaktır. Bu çözüm, toplumsal huzurun sağlanmasında ve tüm etnik, dini grupların kendi kimliklerini koruyarak barış içinde yaşamalarına olanak tanıyacaktır. Suriye’nin dört federal bölgeye ayrılması, ülkenin geleceğini daha sürdürülebilir kılacak ve bölgesel istikrarı sağlamada önemli bir adım olacaktır.
Suriye’nin çöküşü, sadece ülke içindeki güç dengesini değil, aynı zamanda bölgesel ve küresel düzeydeki stratejik ilişkileri de köklü bir şekilde dönüştürmüştür. Esad rejiminin çökmesi, yeni bir siyasi yapılanmanın doğuşunu müjdelemekte, ancak bu süreç aynı zamanda Suriye’deki radikal gruplar arasında derinlemesine bölünmelere ve iktidar mücadelesine yol açmaktadır. Hem iç hem de dış güçlerin Suriye’deki çıkarları, bölgedeki dinamikleri daha da karmaşık hale getirmektedir. Rusya, İran, Türkiye, ABD ve İsrail gibi küresel ve bölgesel güçlerin müdahaleleri, ülkenin geleceğini şekillendiren en önemli faktörlerden olacaktır. Bu güç mücadelesi, Suriye’nin yeniden inşası ve istikrarı için ciddi zorluklar yaratmaktadır. Bununla birlikte, Suriye’nin geleceği, sadece askeri müdahalelerle değil, diplomatik çözüm arayışları ve uluslararası işbirlikleriyle şekillenecektir. Sonuçta, Suriye’nin yeniden yapılanma süreci, bu karmaşık güç dengelerinin nasıl yönetileceğine ve bölgesel istikrarın nasıl sağlanacağına bağlı olarak belirginleşecektir.
Suriye’nin federal bir yapıya dönüştürülmesi, etnik ve mezhebi grupların kendi özerkliklerini kazanarak daha adil ve sürdürülebilir bir barış ortamı oluşturmasını sağlayabilir.
Kürtlerin, Sünni Arapların, Alevilerin ve Dürzilerin kendi bölgesel yönetimlerini kurmaları, toplumsal huzuru ve bölgesel istikrarı teşvik edecektir. Bu çözüm, Suriye’nin yeniden inşasında önemli bir adım olabilir ve ülkenin geleceği için daha kapsayıcı ve barışçıl bir yapı sağlayabilir.
Suriye’deki enerji ve su güvenliğini sağlamak için Kürtlerin kuracağı federal yapının oluşturulması, bölgesel istikrar ve uluslararası güvenlik açısından kritik bir öneme sahiptir.
Bu yapı, hem yerel halkın ihtiyaçlarını karşılayacak hem de bölgedeki enerji ve su kaynaklarının korunmasını sağlayarak, Suriye’nin geleceği için sürdürülebilir bir çözüm sunacaktır.
12 Aralık 2024, Rio de Janeiro
Bakmadan Geçme





