• Haberler
  • Dünya
  • Prof.Dr.Ümit Yazıcıoğlu'nun Kaleminden:  Türkiye'deki Siyasi Partilerin Aday Belirleme Süreçlerinin Eleştirisi, DEM Partisi Üzerinden Bir İnceleme

Prof.Dr.Ümit Yazıcıoğlu'nun Kaleminden:  Türkiye'deki Siyasi Partilerin Aday Belirleme Süreçlerinin Eleştirisi, DEM Partisi Üzerinden Bir İnceleme

1.) Giriş: Siyasi partilerin aday belirleme süreçleri, demokratik bir toplumda siyasetin temel taşlarından biridir.

1.) Giriş:

Siyasi partilerin aday belirleme süreçleri, demokratik bir toplumda siyasetin temel taşlarından biridir. Bu süreçlerin şeffaf, katılımcı ve demokratik olması, halkın güvenini kazanmak ve siyasi sistemin meşruiyetini güçlendirmek açısından hayati öneme sahiptir. Ancak, Türkiye’deki siyasi partilerin aday belirleme süreçleri genellikle eleştirilere maruz kalmaktadır. Bu eleştiriler, parti içi demokrasinin yetersizliği, merkeziyetçilik, çıkar gruplarının etkisi ve şeffaflık eksikliği gibi konuları içermektedir. Bu araştırma, DEM Partisi ve Türkiye’deki diğer siyasi partilerin aday belirleme süreçlerini ele alarak, bu süreçlerin demokratik standartlara uygunluğunu değerlendirmeyi amaçlamaktadır.

a) Araştırmanın Amacı ve Önemi:

Bu araştırmanın temel amacı, DEM Partisi’nin aday belirleme sürecini incelemek ve Türkiye’deki siyasi partilerin aday belirleme süreçlerine eleştirel bir bakış sunmaktır. Araştırmanın önemi, siyasi partilerin aday belirleme süreçlerinin demokratik işleyişe ve siyasi sistemin sağlıklı işleyişine olan etkisinin anlaşılması ve geliştirilmesi için gereklidir. Bu araştırma, parti içi demokrasinin güçlendirilmesi, şeffaflığın artırılması ve çıkar gruplarının etkisinin azaltılması yoluyla siyasi rekabetin daha adil ve katılımcı hale gelmesine katkıda bulunmayı hedeflemektedir.

b) Metodoloji ve Kullanılan Yöntemlerin Açıklaması:

Bu araştırma, nitel araştırma yöntemlerinden faydalanarak, literatür taraması ve içerik analizi gibi teknikleri kullanacaktır. İlk olarak, DEM Partisi’nin ve diğer Türkiye’deki siyasi partilerin aday belirleme süreçlerini anlamak için akademik çalışmalar, raporlar ve medya haberleri gibi kaynaklar incelenecektir. Ardından, bu süreçlerin demokratik standartlara uygunluğunu değerlendirmek için çeşitli kriterler belirlenecek ve bu kriterler çerçevesinde bir içerik analizi yapılacaktır. Elde edilen bulgular, DEM Partisi’nin ve Türkiye’deki diğer siyasi partilerin aday belirleme süreçlerinin güçlü ve zayıf yönlerini ortaya çıkaracak ve siyasi reform önerileri geliştirmeye olanak sağlayacaktır. Türkiye’deki Siyasi Partilerin Aday Belirleme Süreçleri: Genel Bir Bakış

2.) Türkiye’de Siyasi Partilerin Yapıları ve İşleyişleri:

Türkiye’de siyasi partilerin yapıları ve işleyişleri, genellikle yasal düzenlemeler ve parti içi kurallar tarafından belirlenir. Ülke, çok partili demokratik bir sistemde faaliyet gösteren çeşitli siyasi partilere ev sahipliği yapmaktadır. Ana siyasi partiler arasında Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti), Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ve Halkların Demokratik Partisi (DEM) bulunmaktadır. Bunlar, Türkiye’nin siyasi sahnesinde önemli birer aktör olarak yer almaktadır.

Parti yapıları genellikle genel başkan, genel başkan yardımcıları, genel merkez, il ve ilçe teşkilatları gibi kademelerden oluşur. Ayrıca, üye tabanı, parti içi organlar ve genel kurul gibi unsurlar da önemli rol oynar.

a) Aday Belirleme Süreçlerinin Temel Unsurları ve Mekanizmaları:

Türkiye’deki siyasi partilerin aday belirleme süreçleri, genellikle parti içi demokratik mekanizmalar ve yasal düzenlemeler doğrultusunda gerçekleştirilir. Temel unsurlar şunları içerir:

Parti İçi Kurallar: Her parti, aday belirleme sürecini düzenleyen kendi iç kurallarına sahiptir. Bu kurallar, genellikle parti tüzüğünde veya iç yönetmeliklerde belirtilir.

Ön Seçim veya Kulis Yöntemi: Bazı partiler, adaylarını ön seçim adı verilen üye katılımıyla gerçekleştirilen bir süreçle belirlerken, diğerleri daha kısıtlı bir grup tarafından belirlenen kulis yöntemini tercih edebilir.

Merkeziyetçilik ve Lider Etkisi: Bazı partilerde aday belirleme süreci genel başkan veya merkezi otorite tarafından kontrol edilirken, diğerlerinde daha demokratik bir yaklaşım benimsenir.

İl ve İlçe Teşkilatları: Aday belirleme süreci genellikle il ve ilçe teşkilatlarının katılımıyla gerçekleşir. Bu teşkilatlar, adayları belirlemek için yerel koşulları ve ihtiyaçları göz önünde bulundururlar.

Dış Baskı ve Etkileşimler: Siyasi partilerin aday belirleme süreçleri, dış baskılar ve etkileşimlerden de etkilenebilir. Özellikle seçim ittifakları veya çıkar gruplarının etkisi bu süreçleri şekillendirebilir.

Tüm bu unsurlar, Türkiye’deki siyasi partilerin aday belirleme süreçlerinin karmaşık bir yapıya sahip olduğunu ve demokratik olgunun sağlanması için çeşitli zorluklarla karşı karşıya olduğunu göstermektedir.

b) Türkiye’deki Siyasi Partilerin Aday Belirleme Süreçlerindeki Genel Problemler ve Eleştiriler

Türkiye’deki siyasi partilerin aday belirleme süreçlerindeki genel problemler, demokratik katılımın yetersizliği, merkeziyetçilik, şeffaflık ve hesap verilebilirlik eksikliği ile çıkar gruplarının etkisi ve demokratik rekabetin zayıflığı olarak belirtilebilir. Bu problemler, Türkiye’deki tüm siyasi partilerin aday belirleme süreçlerinde ortak olarak gözlemlenen sistemik sorunlardır ve demokratik yönetişim ilkelerinin ihlal edildiğine işaret etmektedir.

Demokratik katılımın yetersizliği ve merkeziyetçilik sorunu, siyasi partilerin iç yapılarında ve aday belirleme süreçlerinde sıklıkla gözlemlenen bir durumdur. Parti üyelerinin ve yerel teşkilatların aday belirleme süreçlerine yeterince dahil edilmemesi, adayların genellikle parti liderleri veya merkeziyetçi bir otorite tarafından belirlenmesiyle sonuçlanır. Bu durum, siyasi partilerin iç demokrasi ilkelerine sadık kalmadığını ve üyelerin demokratik katılım haklarının ihlal edildiğini göstermektedir.

Aday belirleme süreçlerinde şeffaflık ve hesap verilebilirlik eksikliği de Türkiye’deki siyasi partilerin karşı karşıya olduğu önemli bir sorundur. Genellikle aday belirleme süreçleri ve karar alma mekanizmaları gizli tutulmakta ve parti içi görüşmeler kamuya açık bir şekilde gerçekleşmemektedir. Bu durum, siyasi partilerin iç dinamiklerinin şeffaf olmadığını ve karar alma süreçlerinin hesap verilebilir olmadığını göstermektedir.

Çıkar gruplarının etkisi ve demokratik rekabetin zayıflığı da Türkiye’deki siyasi partilerin aday belirleme süreçlerinde gözlemlenen bir diğer önemli problemdir. Siyasi partilerin aday belirleme süreçlerine dış müdahalelerin olması, çıkar gruplarının ve siyasi lobilerin etkisinin artmasına neden olur. Bu durum, demokratik rekabetin sağlıklı bir şekilde işlemesini engeller ve siyasi arenada çeşitliliğin azalmasına yol açar.

Tüm bu problemler, Türkiye’deki siyasi partilerin demokratik yapılarının güçlendirilmesi ve aday belirleme süreçlerinin daha şeffaf, katılımcı ve hesap verilebilir hale getirilmesi gerekliliğini vurgular. Siyasi partilerin iç demokrasi ilkelerine daha fazla önem vermesi, aday belirleme süreçlerinin şeffaf ve açık bir şekilde yürütülmesi ve dış müdahalelere karşı daha dirençli olunması, Türkiye’nin demokratik yönetişim ve siyasi rekabet açısından daha sağlıklı bir zeminde ilerlemesini sağlayabilir.

DEM-Parti ve Aday Belirleme Süreci

DEM-Parti’nin Tarihçesi ve İdeolojik Yapısı:

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi, kısaca DEM Parti veya eskiden bilinen adıyla Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi, Türkiye’de faaliyet gösteren bir siyasi parti olarak 25 Kasım 2012 tarihinde kurulmuştur. Bu parti, Eşitlik ve Demokrasi Partisi ile Yeşiller Partisi’nin birleşmesiyle oluşmuştur. Eş genel başkanları Tülay Hatimoğulları Oruç ve Tuncer Bakırhan’dır. DEM Parti, kendisini “sol özgürlükçü” fikirleri benimseyen bir siyasi parti olarak tanımlamaktadır. Partinin simgesi, bilge ağaç, güneş ve insan biçiminden oluşmaktadır.

Türkiye’de çevreci hareketlerin ortaya çıkışı, 1970’li yıllara dayanır ve ülkenin güncel çevre sorunlarına tepki olarak şekillenmiştir. Ancak, bu hareketler 1980’li yıllara kadar genellikle sivil toplum örgütleri şeklinde ortaya çıkmıştır. Türkiye’deki ilk Yeşiller Partisi deneyimi, 1987 yılında Yeşil Barış Çevre Derneği ve Türkiye Hava Kirliliğiyle Savaş Derneği’nin girişimiyle başlamıştır. Ancak, bu deneyim, özellikle liberal ve sol kanatlar arasındaki çekişmeler nedeniyle 1994 yılında son bulmuştur.

Bu deneyimin ardından, yeni sol anlayışla kurulan partiler içinde yer alan çeşitli yeşil sosyal hareketler ve siyasi gruplar, 2002 yılında Yeniden Yeşiller Girişimi ile bir araya gelmiştir. Bu hareket, 2008 yılına kadar Türkiye Yeşilleri veya Yeşiller Türkiye Koordinasyonu adı altında faaliyet göstermiş ve aynı yıl Türkiye’nin ikinci Yeşiller Partisi’nin kuruluşunu gerçekleştirmiştir. Ancak, bu ikinci deneyim de uzun ömürlü olamamış ve çeşitli örgütsel sorunlar nedeniyle sona ermiştir.

Daha sonra, bu hareket HDP’nin bir bileşeni olarak siyaset yapmaya başlamıştır. HDP’nin kurulmasıyla birlikte, yeşiller hareketi Kürt sorununa barışçı ve şiddetsiz çözüm öneren bir yaklaşımı benimsemiş ve HDP’yi desteklemiştir. Bu süreçte, HDP’nin kapatılma ihtimali gündeme geldiğinde, yeşiller hareketi HDP’nin listelerinden seçimlere katılmış ve birlikte hareket etmiştir. Bu işbirliği, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi’nin 2023 genel seçimlerinde önemli bir oy oranı elde etmesini sağlamıştır.

Sonuç olarak, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi’nin HDP ile kurduğu işbirliği, Türkiye’deki siyasi atmosferde önemli bir dönüm noktası olmuştur. Bu işbirliği, yeşil hareketin siyasi arenadaki varlığını güçlendirmiş ve çevre konularının daha fazla gündeme gelmesini sağlamıştır.

Türkiye’deki Kürt siyasi hareketinin bir parçası olarak ortaya çıkan DEM, Kürtlerin yanı sıra Türkiye’deki diğer etnik ve kültürel grupların temsilini de hedeflemektedir. Parti, demokratik özerklik, çoğulculuk, insan hakları ve eşitlik gibi ilkeleri savunmaktadır. DEM’in ideolojik yapısı, Kürt ulusal hareketinin talepleriyle Türkiye’deki demokratikleşme ve insan hakları mücadelesini birleştirme çabası olarak özetlenebilir.

a) Parti İçi Demokrasi ve Aday Belirleme Sürecindeki Sorunlar:

DEM’in aday belirleme süreci, parti içi demokrasi ilkelerine uygunluğu konusunda eleştirilere maruz kalmıştır. Bazı eleştirmenler, DEM’in adaylarını belirlerken merkeziyetçi bir yaklaşım benimsediğini ve üye katılımını yeterince sağlamadığını iddia etmektedirler. Ayrıca, parti içinde farklı görüşlere sahip olanların adaylık sürecinde yeterince temsil edilmediği ve adayların belirlenmesinde liderin etkisinin belirleyici olduğu eleştirileri de bulunmaktadır. Bu durum, parti içi demokrasi ve katılımcılık ilkelerine zarar verebilir ve parti içi çatışmalara yol açabilir.

DEM Parti’nin, hem milletvekili adaylarını hem de belediye başkan adaylarını parti içi demokratik süreçler yerine merkeziyetçi bir şekilde atadığı eleştirileri sıkça dile getirilmektedir. Bu eleştirilere göre, DEM Parti’nin aday belirleme sürecinde parti üyelerinin ve yerel teşkilatların katılımı ve görüşleri yeterince dikkate alınmamaktadır. Bunun yerine, adaylar genellikle parti liderleri veya merkez yönetimi tarafından belirlenmektedir.

Bu durum, demokratik ön seçim gibi katılımcı ve şeffaf bir sürecin olmadığını göstermektedir. Parti üyelerinin ve yerel teşkilatların adaylar üzerinde etkili olma ve tercihlerini belirleme şansı bulunmamaktadır. Bunun yerine, adaylar genellikle parti liderleri veya merkeziyetçi bir otorite tarafından belirlenmektedir.

Bu uygulama, adayların meşruiyetini sorgulayan ve parti içi demokrasiye olan güveni zayıflatan bir faktör olabilir. Ayrıca, seçmenlerin adaylara olan güvenini ve partinin demokratik itibarını da olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle, DEM Parti’nin aday belirleme sürecini daha demokratik, şeffaf ve katılımcı hale getirmesi önemlidir. Bu, parti içi demokrasinin güçlendirilmesi ve siyasi rekabetin daha adil bir şekilde gerçekleşmesine katkıda bulunabilir.

b) Merkeziyetçilik ve Aday Atama Pratiklerinin Eleştirisi:

DEM Parti’nin, hem milletvekili adaylarını hem de belediye başkan adaylarını parti içi demokratik süreçler yerine merkeziyetçi bir şekilde atadığı eleştirileri sıkça dile getirilmektedir. Bu eleştirilere göre, DEM Parti’nin aday belirleme sürecinde parti üyelerinin ve yerel teşkilatların katılımı ve görüşleri yeterince dikkate alınmamaktadır. Bunun yerine, adaylar genellikle parti liderleri veya merkez yönetimi tarafından belirlenmektedir.

Bu uygulama, stalinist bir metod olarak nitelendirilmektedir. Stalinist yönetimlerde olduğu gibi, DEM Parti de merkeziyetçi bir yaklaşım benimseyerek, üyelerin ve tabanın görüşlerini yok saymakta ve parti liderlerinin otoritesine dayalı olarak adayları belirlemektedir. Bu durum, parti içi demokrasiyi yok saymakta ve tek bir otoritenin iradesine bağımlı bir yapı oluşturmaktadır.

Stalinist metodlar, demokratik olmayan bir şekilde parti içi demokrasiyi zayıflatmak ve parti liderlerinin otoritesini pekiştirmek için kullanılmıştır. DEM Parti’nin aday belirleme sürecinde yaşanan merkeziyetçi uygulamalar da benzer bir şekilde, parti içi demokrasiyi zayıflatmakta ve liderlerin otoritesini artırmaktadır. Bu da parti içinde farklı görüşlerin ifade edilmesini engelleyebilir ve demokratik rekabeti zayıflatabilir.

Bu nedenle, DEM Parti’nin stalinist metodları benimsemesi, demokratik ilkelerle bağdaşmayan bir uygulama olarak görülmektedir

.

DEM’in aday belirleme süreci, merkeziyetçi bir yaklaşımın belirleyici olduğu ve liderlik tarafından belirlenen adayların parti tabanıyla yeterince etkileşim içinde olmadığı eleştirilerine maruz kalmıştır. Bazı gözlemcilere göre, aday belirleme sürecinde yerel teşkilatların ve üyelerin görüşleri yeterince dikkate alınmamaktadır. Bu durum, adayların meşruiyetini sorgulayan ve parti içi demokrasiye olan güveni zayıflatan bir faktör olabilir.

Sonuç olarak, DEM’in aday belirleme sürecindeki sorunlar, parti içi demokrasi ilkelerine ve katılımcılık prensiplerine olan ihtiyacı vurgulamaktadır. Partinin aday belirleme sürecini daha şeffaf, katılımcı ve demokratik hale getirmesi, parti içindeki çeşitliliği ve demokratik rekabeti teşvik etmesi önemlidir. Bu, parti içi demokrasinin güçlendirilmesi ve siyasi rekabetin daha adil bir şekilde gerçekleşmesine katkıda bulunabilir.

Parti İçi Demokrasiyi Güçlendirmek için Öneriler

İçinde bulunduğumuz siyasi atmosferde, Türkiye’deki siyasi partilerin aday belirleme süreçlerindeki mevcut problemlerin aşılması için bir dizi önemli öneri sunulabilir. Bu öneriler, parti içi demokrasiyi güçlendirmek, aday belirleme süreçlerini daha şeffaf hale getirmek ve çıkar gruplarının etkisini azaltmak amacıyla tasarlanmıştır.

Aday belirleme süreçlerinde üye katılımını artırmak:

Parti üyelerinin aday belirleme sürecine daha etkin katılımını sağlamak için düzenli toplantılar düzenlenmeli ve karar alma süreçlerine katılımları teşvik edilmelidir.

Aday adaylarının belirlenmesinde, üyelerin doğrudan katılımını sağlayacak yöntemler olan ön seçim veya temsilci sistemleri gibi katılımcı yöntemlerin kullanılması önerilmektedir.

Yerel teşkilatların ve temsilcilerin aday belirleme süreçlerinde daha etkin bir rol alması için, yereldeki parti yapıları güçlendirilmeli ve merkeziyetçilikten kaçınılmalıdır.

Aday belirleme sürecini daha şeffaf hale getirmek için reformlar:

Parti içi demokrasi ilkelerine uygun olarak, aday belirleme kriterleri ve süreçleri kamuoyuna açık bir şekilde belirlenmeli ve açıklanmalıdır. Aday belirleme sürecindeki karar alma mekanizmaları ve toplantılar, üyelerin ve kamuoyunun erişimine açık olmalı ve kayıt altına alınmalıdır. Parti içi iletişimi güçlendirmek için, üyelerin düzenli olarak bilgilendirilmesi ve süreçler hakkında şeffaf raporların düzenli olarak yayınlanması gerekmektedir

Çıkar gruplarının etkisini azaltmak için önlemler:

Siyasi partiler, aday belirleme süreçlerinde dış müdahalelere karşı daha dirençli olabilmek için parti içi yönetişim yapılarını güçlendirmelidir. Aday adaylarının finansman kaynaklarının şeffaf bir şekilde açıklanması ve çıkar gruplarına karşı daha şeffaf bir duruş sergilenmesi sağlanmalıdır. Parti içi demokrasi ilkelerine uygun olarak, aday belirleme sürecinde adayların ideolojik bağımsızlığına ve parti içi demokrasiye saygı duyulmalıdır.

Bu öneriler, Türkiye’deki siyasi partilerin aday belirleme süreçlerindeki mevcut sorunları çözmeye yönelik yapılan bir akademik değerlendirmedir. Bu önerilerin hayata geçirilmesi, siyasi partilerin iç demokrasi ilkelerine daha fazla önem vermesini ve aday belirleme süreçlerini daha şeffaf, katılımcı ve hesap verilebilir hale getirmesini sağlayabilir.

Sonuçlar ve Tartışma

Bu çalışmada, DEM Partisi ve diğer siyasi partilerin aday belirleme süreçlerindeki sorunlar incelenmiş ve çeşitli öneriler sunulmuştur. Parti içi demokrasiyi güçlendirmenin ve aday belirleme süreçlerini daha şeffaf hale getirmenin önemi vurgulanmıştır.

DEM Partisi ve diğer siyasi partilerin aday belirleme süreçlerindeki sorunlar, demokratik katılımın yetersizliği, merkeziyetçilik, şeffaflık eksikliği ve çıkar gruplarının etkisi olarak özetlenebilir. Bu sorunlar, siyasi partilerin iç demokrasi ilkelerine ve demokratik yönetişim standartlarına uygun şekilde aday belirleme süreçlerini yürütmelerini engellemektedir.

Ancak, parti içi demokrasiyi güçlendirme çabaları ve aday belirleme süreçlerini daha şeffaf hale getirme çabaları, bu sorunların üstesinden gelmek için önemli bir adımdır. Önerilen çözümler arasında üye katılımını artırmak, süreçleri daha şeffaf hale getirmek ve çıkar gruplarının etkisini azaltmak yer almaktadır. Bu çabaların, siyasi partilerin iç demokrasi ilkelerine daha fazla önem vermesini ve aday belirleme süreçlerini daha adil ve katılımcı hale getirmesini sağlaması beklenmektedir.

Türkiye’deki siyasi partilerin geleceği açısından, parti içi demokrasiyi güçlendirmenin ve aday belirleme süreçlerini daha şeffaf hale getirmenin önemi giderek artmaktadır. Bu, siyasi partilerin toplumsal desteğini artırmasına, demokratik meşruiyetlerini güçlendirmesine ve siyasi rekabetin daha adil bir şekilde gerçekleşmesine katkıda bulunabilir. Ancak, bu sürecin başarılı olması için siyasi partilerin ve toplumun ortak çabaları gerekmektedir.

Sonuç olarak, DEM Partisi ve diğer siyasi partilerin aday belirleme süreçlerindeki sorunların analizi ve çözüm önerileri, Türkiye’de demokratik siyasetin gelişimi açısından önemli bir adım olabilir. Bu çabaların, siyasi partilerin iç demokrasiyi güçlendirmesi ve demokratik yönetişim ilkelerine daha fazla önem vermesi açısından önemli olduğu vurgulanmalıdır.

30 Nisan 2024 Lüksemburg

Bakmadan Geçme