ŞEHİDİMİN BAYRAMI

Doğduğunuzda niye ağladığınızı bilmezsiniz, nedenini büyüyünce anlarsınız..

Doğduğunuzda niye ağladığınızı bilmezsiniz, nedenini büyüyünce anlarsınız.. Hele  henüz yeni doğmuş ve bir cami avlusuna bırakılmış iseniz üzerine bir kağıt sıkıştırılmış ve adı Mehmet.. Ben tecavüze uğradım, çocuğa bakacak durumum yok deyip, donmak üzere olan bir bebeği Allah'tan cami görevlisi bulup sarıp sarmalıyor da sonrasında yetimhane günleri böyle başlıyor.. Mehmet'in hayatı kendi gibi, aynı hayatı paylaştığı yetim kardeşleriyle birlikte annesiz ve kimsesiz.. Anne dediği ve kardeşlerim dediği diğer çocuklarla birlikte her anneler gününde ve bayramlarda annesizliği daha çok hissederek, gerçek annesini bilmeden büyümüş, yedi yaşına gelmiş her çocuk gibi okula başlamıştı.. O zaman daha çok anlamıştı annesizliğini, beslenme çantası genelde boş, yaka önlüğü hep kirliydi.. Bir başına çaresiz, çok şükür ki devlet babanın kucağında, aç değil fakat tek başınaydı.. Çok akıllıydı Mehmet.. Derslerinde çok azimli çok da istekliydi.. Onun bu gayretleri öğretmenlerini mutlu ediyor ve Mehmet’e özel bir ihtimam gösteriyorlardı.. İlkokuldan sonra ortaokul ve lise yılları derken yağız bir delikanlı olmuş ve herkes tarafından çok seviliyordu.. Bu sırada Milli Savunma derslerine gelen komutanını çok dikkatlice dinliyor ve adeta bu dersi iple çekiyordu.. Bu düşüncesi zamanla tutkuya dönüşüp asker olmaya karad vermişti Mehmet.. Bu fikrini derslerine gelen komutan öğretmenine açıklayınca çok mutlu olan komutanı Mehmet'i özel olarak eğitiyor ve dersleri haricinde Mehmet’e askerlikle ilgili anılarını anlatarak Mehmet’in ilgi ve sevgisini kat-kat arttırarak onu bir şekilde hazırlıyordu.. Lise biterken açılan astsubay sınavlarına katılarak birincilikle kazanıyordu.. Askeri okulda da çok başarılı olarak mezun oluyor ve ilk görev yeri olan Amasya’ya tayini çıkıyordu.. Canla başla çalışıyor, iyi bir asker olmak için çırpınıyor ve bunu da başarılı bir şekilde gerçekleştirerek komutanlarıyla birlikte herkesin sevgisini kazanıyordu.. Bu sırada tanıdı Zeynep öğretmeni.. Kendisi gibi o da kimsesiz ve başka bir yetimhanede büyümüş ve de aynı kafesi paylaşmış.. Zeynep öğretmen aynı çocukluğu yaşamış ve aynı yollardan geçmiş olmanın vermiş olduğu duygusallıkla dostluklarını ilerletip birbirlerine yarenlik ederken, dostlukları aşka dönüşmüş ve evlilik kararı almışlar.. Üstelik bu kararlarına Mehmet'in babam dediği lisedeki öğretmeni ve komutanı Yücel Yüzbaşının şahitliğinde bir nikahla gerçekleştirmişler.. Çok mutlu olmuşlardı Zeynep öğretmen ve Astsubay Mehmet.. Bulutların üstünde yaşıyor, her gün aşklarını tazeliyorlardı.. Üstelik Zeynep öğretmen hamile olduğunu açıklayınca sevinçten havalara uçmuştu Mehmet.. Bir kızı olmuştu Mehmet’le Zeyneb’in.. Adını Kader koymuşlardı..Mutlulukları artmış, kaderleri bir başka anlam katmıştı hayatlarına.. Mehmet akşamları bir an evvel eve gitmek için adeta sabırsızlanıyordu, 5 yaşına gelmişti Kader.. Mehmet'in şark tayini çıkmış, Lice kırsalında bir karakola sevki gelmişti.. Görev kutsaldır diyerek hemen birliğine katılması gerektiğini Zeynep’ine ve Kader’ine anlatmıştı.. Mehmet gittikten sonra Zeynep’in okul yılı bittikten sonra aldıracağını söyleyip Zeynep’in tayinini de aynı bölgeye istemişler.. Okul kapanınca da Zeynep’in oraya gelmesini sağlamışlardı.. Mehmet lojmanlarda bir ev bulmuş, Zeynep ve Kader’in de gelmesiyle birlikte mutlulukları katlanmıştı.. Çevrelerinde çok sevilen bir aile olmuşlardı, kasabadaki esnaflar hürmet ediyor Zeynep’in okuttuğu öğrenci olmak için anne ve babalar araya ricacı sokuyordu.. Her kesimden insanların sevgisini kazanmış olan Zeynep öğretmen, 2. çocuğuna hamileydi ve mutlulukları daha da artmış, üstelik doktor kontrolünden bir de oğullarının olacağını öğrenince adını bile hazırlamışlardı.. Kendisini yetiştirip nikah şahidi olan ve babam dediği Yücel Yüzbaşının adını vereceklerdi.. 7 ay olmuştu ve Zeynep öğretmen Yücel bebeğin tekmelerini hissediyor, Mehmet bizim oğlan futbolcu olacak galiba deyip şakalaşıyorlardı.. Bayramdan bir gün önce arife günü Mehmet Astsubay karakolda nöbetçi ve görevliyken  gece bir çatışma çıkmış ve hainlerin saldırısına uğrayıp sabaha kadar süren bir çatışmanın ortasında kalmışlardır.. Askerleriyle birlikte yardım gelene kadar hem kendi canlarını hem de karakolu müdafaa ediyorlar, hainlere fırsat vermiyorlardı... Sabaha karşı atılan bir roketatarla sekiz askeriyle birlikte hastaneye kaldırılmıştı.. Asker arkadaşları tarafından Mehmet'in telefonlarına cevap vermediği için heyecanlanıp rahatsızlanan Zeynep öğretmeni komşuları hemen hastaneye kaldırıyorlar ve birbirlerinden habersiz Zeynep’le Mehmet aynı hastanede ayrı-ayrı odalarda birbirlerinin isimlerini sayıklarken bayram sabahı ezanlar okunduğu vakit Zeynep öğretmen Yücel bebeği dünyaya getirirken, bebeğinin doğduğunu bilmeyen Mehmet Astsubay ruhunu teslim ederek şahadete yükseliyor..

Bunu Zeynep öğretmene nasıl söyleyeceklerini bilemeden çaresizce çırpınan hastane yönetimi ve sağlık personelleri, şehit Mehmet'in cebinden çıkan mektubu görüyorlar..

Şehit Astsubay Başçavuş Mehmet’in cebinden çıkan ve duygulandıran mektupta yazan satırlar aynen şu şekildeydi;

Zeynep’im, karım, can yoldaşım, çocuklarımın anası, benim bu hayattaki en büyük kazancım.. Sen bu mektubu okuduğuna göre ben şehit olmuşum demektir.. Senden ricam sakın ağlama, dik dur ve çocuklarımı ülkesini seven, gerekirse bu vatan için ölmenin bir kutsiyet olduğunu ve tüm şahadete ermiş vatan evlatları gibi asla ölmediklerini ve bu mukaddes vatan için şehit olanların seçilmiş insanlar olduklarını, görevlerini tamamladıkları için aramızdan ayrıldıklarını söyle.. Sizi çok seviyorum.. Bugün bayram.. Kutluyor ve sizi önce Allah'a sonra bu aziz vatana emanet ediyorum.. Astsubay Başçavuş Mehmet…

Bakmadan Geçme