- Haberler
- ŞEHRİMİZDE YAŞANMIŞ TARİHİ BİR ANEKDOT
ŞEHRİMİZDE YAŞANMIŞ TARİHİ BİR ANEKDOT
Büyükannesi Ermeni asıllı biri anlattı.1915'li yıllarda yaşanan tehcir olayları sırasında o zamanlar 13-14 yaşlarında olan büyükannesi dedesinin babası tarafından himaye altına alınmış, Müslüman olmuş ve bilahare dedesiyle evlendirilmiş.
Büyükannesi Ermeni asıllı biri anlattı. 1915’li yıllarda yaşanan tehcir olayları sırasında o zamanlar 13-14 yaşlarında olan büyükannesi dedesinin babası tarafından himaye altına alınmış, Müslüman olmuş ve bilahare dedesiyle evlendirilmiş.
Ermeni asıllı olmasına karşılık Babaannesinin aşırı derecede İslam dinine bağlandığını namaz kıldığını, oruç tuttuğunu, Kuran-ı Kerimi öğrendiğini ve sürekli okuduğunu belirten bu dostum, öyle ki, sadece Ramazan aylarında değil, üç ayların tümünde bile oruçlu olduğunu, hatta her haftanın Pazartesi ve Perşembe günleri de oruç tuttuğunu anlattı.
Babaannesinin gece vakti teheccüt namazına dahi kalktığına şahit olduğunu belirttikten sonra, dostum asıl konuya gelerek şunları nakletti:
-Babaannem, dedemden takribi on yıl sonra vefat etti. Her haliyle bir şefkat meleği gibiydi. Çocuklarının ve torunlarının üzerine öyle bir titrerdi ki. Hem, yaptığı yemekler bir harikaydı. Siirt’in içli köftesi olan KITELLERİN kabuğunu öyle ince yapardı ki!
Vefat ettiğinde herhalde 80-85 yaşlarındaydı. İslami kurallar gereğince yıkanması ve tekfin edilmesi için bir kadın gassal getirtilmişti. Ben o zamanlar 15 yaşlarında bir çocuktum. Kadın gassal yıkama ve tekfin işini tamamlamadan dışarı çıkmış ve elinde olan bir şeyi Anneme göstererek bir şeyler söylemişti. Annem şaşırıp kalmıştı. Hemen o şeyi alıp babamın yanına gitti. Ben de merak içinde onu takip ediyordum. Annem Babama:
-Gassal kadın, anneni yıkayacakken, boynunda bunu görmüş, getirdi bana verdi. Şimdi ne yapacağız? diye sordu. Annemin elinde tuttuğu, ucunda HAÇ bulunun altın bir kordondu. Babam da şaşırmıştı. İtikatlı biri olduğu için, o zamanların çok iyi bir din adamına giderek meseleyi arzetti. Babamın, konuyu arzettiği din adamı aydın ve ileri görüşlü biriydi. Büyükannemin sürekli namaz kıldığını, oruç tutuğunu, farzların yanında, sünnetleri de büyük bir hassasiyetle takip ettiğini ve üç ayların tümünde oruçlu olduğuna babamın şahadetiyle kabul edince, şöyle cevap vermiş:
-Annenin boynunda Haç bulunması, onu dinden çıkarmaz. Namazını kılan, orucunu tutan, hatta bunların sünnetlerini bile ihmal etmeyen bir Müslüman hakkında yanlış bir kanatta bulunulamaz. Boynundaki bu haçlı kordon büyük bir ihtimalle annesi veya babası tarafından kendisine hediye edilmiş ve boynunda taşıması istenmiştir. Ermeni bile olsalar annesine, babasına olan sevgisinden, saygısından dolayı saklamış ve hatta boynuna asmış olabilir. Onun için yıkayın, tekfin edin ve mükemmel bir Müslüman olduğundan asla zerre kadar şüphe etmeden, İslami açıdan bütün dini vecibeleri yerine getirerek, huzuru kalp içinde mezarına tevdi edin.
Din adamının bu telkinleri sayesinde üzerine çökmüş olan büyük bir manevi yükten kurtulan Babam da, denilenleri yaptı. Haçlı kordonu da ne attı, ne sattı, annesinin bir hatırası olarak sakladı.
Bakmadan Geçme





