Şerefsiz, Şerefler!
Şerefli görülüp de aslında şerefsiz olanların ta kendileri olanlar var! Toplumda itibar gören, devlet katında işler yürüten, ihalelere fesat karıştıran, türlü oyunlarla servetlerine servet katan bu gibilerin toplamlarına biz (ŞEREFSİZ ŞEREFLER!) diyoruz.B
Şerefli görülüp de aslında şerefsiz olanların ta kendileri olanlar var! Toplumda itibar gören, devlet katında işler yürüten, ihalelere fesat karıştıran, türlü oyunlarla servetlerine servet katan bu gibilerin toplamlarına biz
(ŞEREFSİZ ŞEREFLER!)
diyoruz.
Bu şerefsiz şerefler içinde öğrencilere burs verenler, camiler, okullar inşa edenler, fakirlere yardım ediyor görünmek için her türlü fırsatı değerlendirenler de bulunmakta. Aslında, onların bu yaptıkları bir nevi kamuflajdır. Hırsızlıklarını, dalaverelerini, haksız kazançlarını örtmek için böyle davranırlar. Yani, yaptıkları sözde bütün hayratlar
ALLAH
RIZASI
için değildir. Toplumda, saygın kabul edilen bu şerefsiz şereflerin foyaları ortaya çıkarsa, ne pespende, ne adi, ne çirkef oldukları daha iyi anlaşılacaktır.
Ama bu bir gerçektir ki, toplum olarak maalesef bu gibi şerefsiz şerefleri kabulleniyor, onlara saygı göstermekte adeta yarışıyoruz! Kimilerimiz bunu menfaatleri açısından yaparlarken, kimimiz de korkularından böyle davranıyorlar. Bu biraz da, bükülemeyen elin öpülmesine benzer. Bu gibi şerefsizlerle uğraşırsanız, kaybeden siz olacaksınız. Bunun için
(lanet olsun)
diyerek sesinizi çıkarmıyorsunuz!
Diyeceğimiz şu ki, bu topluma en çok zarar verenler gerçekte bu
ŞEREFLİ GİBİ GÖRÜNEN
ŞEREFSİZLERDİR
! Milletin iliğini sömürenler, ülkenin varlığını talan edenler de bunlardır. Silahla banka soyan bir soyguncu bile, bu gibilerin yanlarında masum kalır. Banka soyan, ne bulduysa onu alır, kaçar. Ama bu şerefsiz şerefler var ya, milletin kanını, iliğini sömürürler. Kasalarını haram parayla doldururlar. Vurgunlardan, talanlardan edindikleri paranın binde birini hayrat işlerine sarfederek, kendilerini
ŞEREFLİ
göstermek isterler.
Bunun için diyoruz ki, toplum olarak asıl korkmamız gerekenler, aslında bu şerefsiz şereflerdir!!!
“BU VALİ, EVİMİZİ YIKACAK!”
İlimizde 1934-1936 yılları arasında Vali ve Belediye Başkanı olarak görev yapan
SAKIP BEYGO,
eski Siirt’in çehresini değiştiren kişi olarak tanınmıştır. Şehrin bugün eski kesimi olarak bilinen yörede mevcut birkaç caddeyi açan da kendisi olmuştur. Merhum Sakıp Beygo’nun hizmetleri bu gün bile minnetle ve şükranla yadedilmektedir.
Merhum Vali’nin hizmet verdiği yıllarda araç, gereç namına hemen hiçbir şeyin bulunmadığı yol yapımlarında kazma, kürek dışında kullanılacak bir araç olmadığı, nakliye vasıtası olarak da merkeplerin kullanıldığı düşünülürse, verilen hizmetlerin büyüklüğü daha iyi anlaşılacaktır. O günün şartları içinde, Cumhuriyet Caddesi ile Şehrin eski kesimindeki diğer caddelerin açılmasının gerçekten bir mucize olduğunu kabul etmek lâzım.
O yılları yaşayanların anlattıklarına göre, üzerlerinde cas binalar, dar sokaklar, sabatlar golğanlar ile dolu bu kesimlerde kazma, kürekle ve sadece insan gücüne dayalı olarak yol hele, hele cadde açabilmek tam anlamıyla bir mucizeydi. İşte, Rahmetli Sakıp Beygo, bir mucizeyi böyle gerçekleştirmişti.
Yine o yılları yaşayanların ifadelerine göre, Rahmetli Sakıp Beygo yıktırmağa karar verdiği çıkmaz sokaklara arabasını sürer ve:
-Vali’nin arabası hiç durur mu!
diyerek ve talimatlı olarak beraberinde getirdiği yıkım ekibine, yol üzerindeki yapıları yıkmaya başlamaları emrini verirmiş.
Rahmetli Sakıp Beygo’nun yol programında Şeyh Musa Türbesinden, Doğan Mahallesine (eski adıyla Ğolaniye), oradan da Batı mahallesinin (eski adıyla IMHELLİT IS SOK) bugün mevcut olan 913. nolu sokağından, Kuyumcular Çarşısına (Sok ıs siyyeğ) ve oradan da bugünün yetiştirme yurdu yanındaki meydana (IC CEMBE) uzatılması tasarlanmış bir cadde varmış. Bu Cadde, eski evimizin büyük bölümünü de alacak şekilde programa alınmıştı.
Aile büyüklerimizin anlattıklarına göre, o zaman, Siirt evlerinin tipik bir örneği olan evimizden cadde geçecek korkusuyla Aile büyüğümüz
HACI SALİH ÇETO’NUN
büyük bir telâşa kapıldığı ve ikide bir, bin bir emekle vücuda getirdiği eve bakıp, bakıp:
-Vallahi, bu Vali’nin şakası yok, evimizi başımıza yıkacak!
diyerek ne kadar telâşlandığı ve üzüldüğü anlatılır.
Keşke, Merhum Vali Sakıp Beygo’nun zamanı el verseydi de, bugün eski Siirt olarak tabir
ettiğimiz
kesimde açmayı plânladığı, Şehri enine kesecek caddeleri açsaydı, bu arada varsın, bizim evimiz de yıkılmış olsaydı.
Rahmetli Sakıp Beygo’dan 80 küsur yıl geçti. Şehrin eski kesiminde yol açmak için bir kazma bile vuran olmadı.
Bakmadan Geçme





