SİİRT GELENEĞİNDE AŞURE GÜNÜ

Siirtliler olarak Aşure Gününün geleneklerimizde çok önemli bir yeri vardır.Muharrem ayının girmesiyle Aşure Gününü de heyecanla beklenmeye başlarız.

Siirtliler olarak Aşure Gününün geleneklerimizde çok önemli bir yeri vardır. Muharrem ayının girmesiyle Aşure Gününü de heyecanla beklenmeye başlarız. Bilindiği gibi Aşure Günü, Muharrem ayının onuncu günü kutlanır. Muharrem ayının dokuzuncu gününü, onuncu gününe bağlayan geceye de

(LEYLETİL AŞOR = AŞURE GECESİ)

denilir.

Bilindiği gibi, Muharrem ayının ilk günü  Hicri Yılbaşı olarak kutlanır. Bu yıl Hicri Yılbaşı, Miladi takvime göre 21 Eylül Perşembe günüydü. Muharrem ayının ilk on günü oruç tutmanın sevabının, bütün bir yıl oruç tutmak kadar sevap olduğu vurgulanır.

Müslim’im aktardığı bir Hadis-i Şerif’e göre: Ramazandan sonra tutulan en faziletli oruç, Muharrem ayında tutulan oruçtur.

Muharrem ayı, dinimizde en önemli dört aydan biri olarak kabul edilmiştir. Bu ayın en önemli gecesiyse, onuncu günü, yani bugün idrak ettiğimiz aşure günündür. Aşure günü (Tövbe Günü) olarak da bilinir. Yüce Allah (Celle Celelühü), Hz. Adem’in tövbesini bugün kabul etmiştir. Hz. Nuh, tufandan bugün kurtulmuştur. Yunus, balığın karnından, İbrahim atıldığı ateşte yanmaktan bugün kurtulmuştur. Hz. Yakup, oğlu Yunus’a bugün kavuşmuştur. Hz. İsa, ölümden kurtulup bugün göğe yükselmiştir. Hz. Musa, asasıyla Kızıldeniz’i bugün yarmıştır. Hz. Eyyub hastalığından bugün kurtulmuştur. Bunun gibi pek çok mucize Aşure Günü’nde gerçekleşmiştir.

Muharrem Ayının ilk on gününe biz Siirtliler

(AŞTIYEMIL AŞOR)

deriz.

Bu ayın ilk on günü oruç tutan kimsenin Cenabı Hak o sene ömrünü bereketlendirir, uzatır.

"Bu ay içerisinde; Perşembe, Cuma, Cumartesi günleri peşpeşe oruç tutulursa 900 senelik nafile sevabı verilir."

Muharrem ayının birinden onuna kadar 10 gün oruç tutmak ve 10’uncu gün aşure pişirmek faziletli ibadetlerdendir. Bunu yerine getirenlerin Hz. Hasan ve Hüseyin Efendilerimizle cennete girecekleri ümit edilir.

Bu 10 günlük orucu tutamayanlar, mümkünse 8, 9 ve 10 günleri oruç tutmalıdır. Rasülüllah Efendimiz S.A.V. 9.cu günü seferde bulunuyorlardı. Bu bakımdan yalnız 10. gün oruç tutmuşlar ve "sağ olursak seneye 9.günü de tutarız" buyurmuşlardır.

Muharremin 9. ve 10. günleri birer tesbih namazı kılınmalıdır. Yine 9. ve 10. geceleri teheccüd vaktinde rıza-i ilahi için 4 rekat namaz kılınır. Her rekatta 50 ihlası şerif okunur.

İlk AŞURE YEMEĞİNİN, Hazret-i Nuh Aleyhisselam’ın gemisinin karaya oturacağı gün yapıldığı rivayet edilir. Gemide bütün zahireler tükenmiş gibidir. Arta kalan zahireler karıştırılarak son yemek yapılmıştır. Böylece bugün adına AŞURE dediğimiz  yemek ortaya çıkmıştır.

Aşure yemeğinin tarifi: Pirinçleri ve buğdayları yıkayın. Pirinçleri ve buğdayları tencereye koyun ve üzerine su ekleyin (üzerini 2-3 parmak aşacak şekilde). Bu şekilde 5 dakika karıştırarak pişirin. Üzerini sıkıca kapatıp sıcak ortamda, bir gece bekletin. Nohut ve fasulyeleri yumuşayıncaya kadar haşlayın. Pirinç ve buğdayları tencereye biraz sıcak su ekleyerek ateşe koyup kapaksız olarak kaynatın. Dibinin tutmamasına dikkat edin, devamlı karıştırın. Bir süre sonra altını kısarak, kabukları soyulmuş nohut ve fasulyeleri katın. Malzemeler kısık ateşte pişerken karıştırarak bir kilogram şekeri de ilave edin. Ateşten almaya yakın limonları rendelenip aşureye katın ve bir iki taşım daha kaynatın. Ateşten almadan önce isteğinize göre gül suyu da ekleyebilirsiniz. Soğumadan kaselere koyun. Fındığı, cevizi ve pilav fıstığını kavurarak aşurelerin üzerine serpiştirebilirsiniz ya da aşurenin üzerine tarçın ya da nar taneleri ekleyebilirsiniz. Aşure tarifi hazır. Afiyet olsun.

“GERÇEKTEN DE EDEPSİZLİK ETMİŞ”

Geçmiş yıllarda, Siirt’e bağlı iken Kozluk Sağlık Ocağında Tıbbi Sekreterlik yapan Abdullah adlı hemşerimiz, bir iş için Baykan’a gitmiş, Siirt’e geleceği minibüsü kaçırınca mecburen Baykan’da kalacakmış. Çünkü, o yıllarda Siirt’e gelen arabalar çok seyrek olduğu gibi, akşam saatlerinde hiç sefer yokmuş. İçinden:

“Baykan Sağlık Ocağına gider, lojmandaki Tıbbi Sekreter arkadaşın evine kalır, sabah

da ilk minibüsle Siirt’e giderim,”

diye geçirmiş.  Böyle de yaparak, Baykan Tıbbi Sekreterinin kaldığı lojmana gitmiş. Kapıyı çalmış. Ancak, Baykan Tıbbi Sekreteri o gün Siirt’e gittiği için hanımı evde yalnızmış. Kozluk’tan gelen Tıbbi Sekreter kapıyı çalmış. İçeriden bir kadın:

-

Kim o, kimi aradınız? di

ye sorunca, Kozluk Tıbbi Sekreteri:

-

Kerem evde yok mu? d

iye sormuş.

-Yok!

Cevabını alınca da:

-

Ben, Kerem Beyin çok samimi arkadaşıyım. Kozluk Tıbbi Sekreteriyim. Siirt’e gidecekken, minibüsü kaçırdım. Gece sizde misafir kalıp, yarın Siirt’e dönmek için geldim! d

emiş.

Bunun üzerine Kadın:

-

Vallahi, Kerem evde yok, olsa başımız gözümüz üzerine. Amma, evde ben yalnızım d

eyince, tıbbı sekreter üstelemiş:

-

Yahu, benle Kerem kardeş gibiyiz, salonun bir köşesinde kıvrılır, yatarım d

emişse de kadın, kocası evde olmadığı için erkek misafir almasının imkânsız olduğunu belirtmiş ve kapıyı açmamış.

Bu duruma çok içerleyerek, otel aramak durumunda kalan ve geceyi Baykan’da geçiren Abdullah, ertesi gün sabah ilk minibüsle Siirt’e gelmiş. Sağlık Müdürlüğünde, Baykan Tıbbi sekreteri Kerem’le karşılaşmış. Birkaç memur arkadaşla birlikte oturuyorlarmış. O’na sitem ederek, gece başından geçen olayı ve Eşinin kendisini misafir olarak kabul etmemesini yana, yakıla anlatmış. Bunun üzerine çok şakacı biri olan Kerem, orada bulunan diğer memurların yanında, güya eşinin tutumundan kızdığını belirterek söylenmiş:

-

Hiç merak etme! Baykan’a dönünce kulağını çekeceğim. Gerçekten de edepsizlik etmiş. Seni, salonun bir köşesine değil, hatta, yatağına almalıydı. Vay edepsiz karı!

Kerem’in cevabını dinleyen diğer memurlar, kahkahalarla gülmeğe başlamışlar.

Bakmadan Geçme