- Haberler
- Siirt Haber
- Siirtli Hemşerimiz Mehmet Nuri Yardım'ın Kaleminden: Ben Gazze'yim, Eskader Ödülleri
Siirtli Hemşerimiz Mehmet Nuri Yardım'ın Kaleminden: Ben Gazze'yim, Eskader Ödülleri
Kuzeyimde Lübnan ve Suriye, güneyimde Mısır, doğu tarafımda Ürdün vardı.Bizi seven, bize değer veren Osmanlı dağılmış, bizler yapayalnız kalmıştık.
Kuzeyimde Lübnan ve Suriye, güneyimde Mısır, doğu tarafımda Ürdün vardı. Bizi seven, bize değer veren Osmanlı dağılmış, bizler yapayalnız kalmıştık. Kendi insanlarımızla bile ihtilafa düşmüştük... Bir çekişme, bir didişme, bir kavga meydana geldi ve Arap dünyası paramparça oldu. Yabancıların, bilhassa İngilizlerin tahrikiyle bazı kardeşlerimiz Osmanlı’ya bile başkaldırmışlardı. Kendi ocağımızı söndürmüş, bindiğimiz dalı kesmiştik.
Şimdi kuşatılmış bir halde, cehenneme döndürüldüm. İsrail uçakları gökten lavlar saçıyor üstüme, füzeleri habire bombalar atıyor. Tankları devamlı ateş ediyor. Karadan, denizden ve havadan cehennemî bir bombardıman var. Dağlarım sis içinde, ovalarım kül renginde, ağaçlarım yakılmış, tepelerim dümdüz... Evlatlarım yanıyor, insanlarım ölüyor göz göre göre. Evler kurşunlardan delik deşik, hastanelerim, okullarım, mabetlerim harabe... Kirli bir ölüm kokusu sinmiş üstüme... Kadın çığlıklarına, çocuk inleyişleri karışıyor. Yaşlı erkeklerin beyaz sakalları kanlara bulanmış. İsrail ordusu, dünyada her zaman yasaklanan fosfor bombalarının yanı sıra pudra bombaları atıyor insanlarımın üstüne... Yaralıların yüzü gözü değişiyor. Gözyaşlarımı içime akıtıyorum ne yapacağımı bilmeden...
Ayrılmayacağız!
Önümüzde deniz, ardımızda orman
Nasıl ayrılırız?
Ey dostum, kara gözlüm
Al beni! Nasıl ayrılırız?
Senden başka hiç kimsem yoksa!
*****
Ey yabanılların en güzeli!
Bu amansız yolun korkusundan
Ve nifaktan gayrı ey dost
Hiçbir şey yok aramızda
Deniz önümüzde
Orman ardımızda
Nasıl ayrılırız?
Gün geldi haramiler kestiler dört bir yanımı. Eskiden şakîler ayda yılda bir gelirdi üstüme. Şimdi eşkıyalar basıyor her akşam evlerimi... Çocuklarım ölüyor, insanlarım can veriyor her an. Bini aştı ölülerim, binleri geçti yaralılarım. Üç koldan havan topları, misket gülleleri ve kurşunlar yağıyor yağmur gibi. Ben her an Siyonistlerin bombardımanından sendelerken dünya sus pus olmuş. Bir Türkiye ayakta... Mısır, Arabistan sessiz, Ürdün, Suriye ıssız, ama Türkiye benim için ağlıyor. Müslüman Türklerin yüreği benim için yanıyor.
Harabeye dönen köy
Bağ bekçisi, toprak, çöl
Ve tarlanızdaki zeytin kütükleri
Yuvaları baykuşların ya da kargaların!
Bu yıl kim hazırladı sabanı?
Kim işlediği toprağı?
Sana söylüyorum: Hani kardeşin? Hani baban?
Onlar birer seraptı!
Nereden çıktın? Duvardan mı? Evet, sen!
Yoksa bulutlardan mı d üştün yere?
Ölülerin onurunu korur musun acaba?
Gecenin bitiminde çalar mısın kapıyı?
Niyedir kızıp öfkelenmemen?
Ben Gazze’yim... Nice savaşlar gördüm tarih boyunca. Nice cenklere tanık oldum. Silahlar eşit, askerlerin sayısı yakın, kuvvetler denkti çoğu zaman. Orantısız güç kullanılmazdı o zaman. Ama bugün yaşadıklarımı herkes görüyor. Bu kadar alçalışa şahit olmadım. Çocukların mezarlıklara yollandığını da... Yaşlılara acınmadığını, kadınların kollanmadığını görmedim hiçbir zaman. İnsanlık düşmanı bir güruh katlederken evlatlarımı her gün beşer onar, bazı Yahudi aileleri genç oğlanları ve kızlarıyla Sderot şehri tepelerine savaş seyrine çıkmışlar. Masum sivil halka yapılan kanlı saldırıları, iğrenç taarruzları güle oynaya dürbünlerle seyrediyorlar. Her bombardımandan sonra alkışlarla ve sevinç içerisinde tezahüratta bulunuyorlar. Demek ki televizyonlarından seyretmek yetmemiş onlara. İştahla masum çocukların kanlarını içen iğrenç canavarlarını bizzat gözleriyle görmek istiyorlar. İsraillilerin içine düştüğü bu alçaklık, hayvanları bile utandırdı. Herkes kana susamış bu sefil güruhu nefretle, lânetle ve ibretle seyretti, seyrediyor.
Bir kulem olsaydı benim
Cebimde hapsederdim yıldırımları
Söndürürdüm bulutları
Denizde yelkenlerim olsaydı benim
Avuçlarıma alırdım dalgaları ve fırtınaları
Uyuturdum köpükleri
Merdivenlerim olsaydı benim
Güneşin tepesine dikerdim
Harap topraklarda mahvolan bayrağı
....
Ayaklarım olsaydı benim
Yürürdüm... Ölesiye yürürdüm
Ormandan ormana
Ben Gazze’yim... Köklü bir medeniyetin sancaktarıydım. Berrak bir gökyüzüm vardı, denizin rengine eş. Haftalardır alevler kuşattı dört bir yanımı... Her taraf sis, her taraf ateş... Kirli bir kül rengine döndü semam. Canhıraş feryatlar yükseliyor her sokak başından. Evler birer tabutluk. Pencereler İsrailli askerlerin nişan tahtaları... Büyüklerin kollarında koşturuluyor sevimli esmer bebeklerim... Hastane sedyelerinde üçer beşer siyah kıvırcık saçlı çocuk yatıyor kan revan içinde... Minik bedenler sıralanıyor yol ortalarında. Ve dünya seyrederken bu içler acısı hâlimi.
Türkiye’deki kardeş şehirlerim ayakta...
Yürüyorum en güzel kıyıya
Ayaklarımın altında diken
Üzülme sen
Güneş gibidir adımlarım
Gücünü koruyamaz kanım olmaksızın!
Yürüyorum en güzel kıyıya
Kalbimin etrafında korsanlar
Üzülme sen
Toprak gibi yoğrulmuş yüreğim
Aşkın elinde bir meltem
Nefrete karşı baruttur!
Bir azim bileniyor, inançlar güçleniyor aslında. Yeni bir doğuştur yaşanan. Yok edilmek istenen bir millet köklerinden, bitirilmek istenen bir ümmet küllerinden doğuyor. Asya Filistinli artık, Avrupa Filistinli... Amerika da Filistinli olacak, Avustralya da... Mazlum milletlerin temsilcisi bundan böyle Filistinliler... Emperyalistlerin karşısında direnen şanlı gücün sembolü ise Gazzeliler...
Hançerelerimiz
Yükseke, daha yükseğe!
Göz yuvalarımız
Yükseğe, daha yükseğe!
Özlemlerimiz
Yükseğe, daha yükseğe!
Şarkılarımız
Yükseğe, daha yükseğe!
Darağaçlarımızdan
Bugünümüzün, dünümüzün çarmıhlarından
Merdivenlerini öreceğiz vaat olunan yarınların1
Sonra haykıracağız: Tanrım!
Açılsın kapalı kapın!
İstanbul Ankara ayakta. Konya Kayseri kıyamda. Erzurum Elazığ isyanda. Utanç duyuyor birçok insan. Sesi kısılmış vicdanların. Ama İsrail işte yine çullanıyor üstüme. İmanımı ve ümidimi yok etmek istiyor. Sebatım onu kudurtuyor, inancım onu kahrediyor. Mümin kardeşlerimin duaları yetişiyor bana. Birkaç milyon iken nüfusum yüz milyonlara yükseliyor. Birazdan iki milyarın yürekleri atmaya başlayacak benim için biliyorum. Küçük bir kabileden büyük bir cihana doğru yürüyorum. Yahudilerin korkusu bundan. Bütün İslâm âleminin şefkati kucaklıyor beni, yaralarımı insaflı bütün insanlar sarıyor.
Bu gece o sesin
Bir bıçak, bir yara, bir sargı
Kurbağaların sessizliğinden gelen bir uyku
Nerede benim ailem?
Sürgün çadırından çıktılar
Ve yeniden tutsak oldular!
Tarlakuşunun sesini
İşgalcilerin çehresinde
Parıldayan bir hançere dönüştüren nedir, biliriz
Kabristan sessizliğini
Bir festivale, hayat bahçelerine
Dönüştüren nedir biliriz
Sen şarkı söylerken
Balkonların koptuğunu gördüm duvarlardan
Dağın yamaçlarına kadar uzanmaktaydı alan
Dinlediğimiz müzik değildi
Göremiyorduk sözcüklerin rengini
Odadaydı bir milyon kahraman!
Resimler yok oluyor bir bir, müziğin nağmeleri bitti. Kelimeler tükeniveriyor artık. Bir kahredici suskunluk sarmışken dört bir yanı, bir ümit ateşi yakılıyor İstanbul’da. “Filistinli kardeşleri”yle birleştiriyor yüreklerini genç Osmanlılar... Eller tutuşuyor, sesler birleşiyor, dualar buluşuyor ve ilahî bir inayet yetişiyor imdada... Küçük çocuklar gece yarıları teheccüd namazına kalkıyor Türkiye’de. Yara bere içindeyken her bir yanım, coşkulu adımların sesi duyuluyor bütün evlerde... Mahallelerde bir şehrayin başlayacak pek yakında. Bebeklerin ağlama sesi kesilecek, biliyorum. Zulüm sona erecek, fetih ve huzur rüzgârları esecek Filistin’de ve diğer İslâm ülkelerinde... Despotların, zalimlerin, diktatörlerin ve hainlerin hükmü sona erecek...
Geldi artık çekip gitme zamanınız
Nerede isterseniz orada ölün ama ölmeyin aramızda
Yapılacak işlerimiz var toprağımızda
Burada bizimdir mazi
Bizimdir hayatın ilk sesi
Bizimdir bugün, bizimdir gelecek
Burada bizimdir dünya ve ahiret
Çıkıp gidin toprağımızdan
Denizimizden, karamızdan
Buğdayımızdan, tuzumuzdan, taşımızdan
Defolun her şeyimizden!
Defolun
Belleğimizdeki anılardan
Ey yürüyenler eğreti sözcükler arasında! (*)
Ben Gazze’yim... Nice dağdağalı devirler gördüm asırlar boyu, nice kanlı savaşlar yaşadım. Ama kasem ederim ki, bu kadar zulme tanık olmadım. Yaradanım şahit ki, bu kadar masum katledilmedi bu topraklarda, bu kadar vahşet işlenmedi hiçbir harpte. Acılarımı içime gömüyorum, yavrularımı toprağa... Ama bu hesap bitmedi burada. Zalimler, işledikleri zulümleriyle her zaman gözümüzün önünde olacak. Mahkememiz adalet tecelli edinceye kadar devam edecek. Ve biz bakışlarımızla yok edeceğiz o zavallı mahlûkları... Onlar utanmadan dünyanın en kirli yüzlerini taşırlar bedenlerinin üstünde... Bizim ise yediden yetmişe bütün öfkemiz bir duaya ve bedduaya dönüşecek: Mazlumların yeri cennet, zalimlerin cehennem!
Gazze’de bir şuur uyanıyor. Bir diriliş muştusu var bütün yeryüzüne... İnananlar daha bir feraset sahibi artık... Bir iman dalgası yayılıyor kıtadan kıtaya... İman nuruyla yıkanmış kalpler ile tefessüh etmiş kalıplar ayrılıyor bir bir... Ruhlarda ve yüreklerde bir asr-ı saadet devri başlıyor. Ve şükürler olsun ki Rabbim, iman küfre galebe çalıyor!
Ben Gazze’yim!.. Ben kaybetmedim kazandım, ölmedim dirildim. Bakın bir seda duyuluyor uzaktan uzağa... Fetih sureleriyle, ilahilerle, mehter marşlarıyla yaklaşıyor sesler... İnanan kahramanların zafer yürüyüşüdür bu... Galibiyet şarkılarım çalınıyor dört bir yanda... Türkülerim yankılanıyor denizde, vahada, çölde... Bin masumu, bin şehidi gömdüm içime ama, milyarlarca yüreği kazandım... Şehadet şerbetleriyle yükseldi mertebem ve Rabbimin gözünde taçlandım! Bütün cihan bilsin ki ben Gazze’yim ve dimdik ayakta diriyim.
ESKADER 2022 ÖDÜLLERİ SAHİPLERİNİ BULUYOR
Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği'nin 2022 Ödülleri töreni, 21 Ekim 2023 Cumartesi günü İstanbul'da gerçekleşecek. ESKADER Ödülleri, Fatih Belediyesi Fatih Kültür Sanat Merkezi'nde sahiplerini bulacak. Program, saat 14.00’te “İrfan Türküleri” ile sevilen sanatkâr Ender Doğan’ın müzik programıyla başlayacak. ESKADER hakkında Mustafa Nadir Önay’ın hazırladığı “Belgesel”in sunumundan sonra ödül törenine geçilecek. Akşemsettin Mahallesi, Şair Cem Sokak No: 26 Fatih (Fatih Belediyesi Başkanlık Binası C Blok) adresinde gerçekleşecek olan merasime, kültür, sanat, fikir, basın ve yayın dünyasından pek çok ismin katılması bekleniyor. Değerlendirme Kurulu’nun kültür sanat alanında 24 dalda seçtiği eserler ve sahipleri şöyle:
Araştırma-İnceleme: Üç İsim Dört Mevsim, Dr. Necmettin Turinay, Ketebe Yayınları.
Armağan Kitap: Prof. Dr. Nazım H. Polat Kitabı, Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları. Editörler: Tayfun Haykır, Dinçer Apaydın ve Merve Akbaş.
Biyografi: Mehmet Genç Bir Âlimin Hayat ve İlim Serencamı, Prof. Dr. Abdullah Mesud Küçükkalay, Ötüken Neşriyat.
Çocuk Yayınları: “Kardeş Şehirler Seti”, Diyanet Vakfı Yayınları.
Deneme: Seslerden Uzakta, Prof. Dr. Mustafa Kurt, Çolpan Kitap.
Dergi: Şiraze (kitap kültürü dergisi)
Düşünce: Avrupa Türkleri Üzerine Düşünceler, Veyis Güngör, Çizgi Yayınları.
Gazete Köşe Yazarlığı: Ali Bal, Milat Gazetesi.
Gezi: Kendini Arayan Şehir, Ahmet Köseoğlu, Çizgi Yayınları.
Hatıra: Cağaloğlu’nda Bir Yayıncı Portresi, Ebubekir Erdem, Erdem Yayınları.
Hikâye: Hasar Raporu, Özlem Metin, Şule Yayınları.
Kitap Kültürü: Anadolu Mektebi - Prof. Dr. Sami Güçlü.
Kitap Yayıncılığı: Post Yayınları.
Klasik Türk İslâm Sanatları: Dr. Savaş Çevik (Hattat)
Kurum: Türk Kültürüne Hizmet Vakfı. (Av. Şerafettin Yılmaz)
Müzik: Ender Doğan – İrfan Türküleri.
Portre: Kırklanmış Portreler, Fahri Tuna, Hece Yayınları.
Roman: Ben Gönen’de Doğdum, Salim Nizam, Ötüken Neşriyat.
Sinema: Tay filmi. Yönetmen Nurullah Yemlihan.
Şehir ve Kültür: Balıkesir Belediyesi ve Millet Kütüphanesi ile Ahmet Kot.
Şiir: Yer Çok ve Adımlarımız, A. Samet Atılgan, Dergâh Yayınları.
Televizyon Programcılığı: “Edebiyat Söyleşileri” Ahmet Murat, TRT2.
Üstün Hizmet Ödülleri:
1. Prof. Dr. Abdullah Uçman.
2. Prof. Dr. Mertol Tulum.
3. Dr. İ. Aydın Yüksel.
Özel Ödül: Prof. Dr. Ramazan Şeşen.
ŞEKER DİYE BİR KURŞUN DELER YÜREĞİMİZİ – Âdil Avaz
Koşun çocuklar koşun
Bugün bayram diyorlar
Şenlikler dağa çıkmış
Orda bizim çocuklar
Şeker diye bir kurşun deler yüreğinizi
Kan çiçekleri sarar beyaz elbisenizi
Sonra acı bir feryat
Rüzgâr kapıp uçurur
İntifada şehrinde
Sapana kurşun olur
Önce bayram namazı
El Aksa Mescidi’nde
Sonra şenliğe koşun
Şu Gazze şeridinde
Belki kopar kafanız kollarınız kırılır
O berrak kanınızla göğe İslâm yazılır
Bakmadan Geçme





