• Haberler
  • Siirt Haber
  • Siirtli Hemşerimiz Murat Akdemir'in Kaleminden: Emaneti Ehline Veriniz

Siirtli Hemşerimiz Murat Akdemir'in Kaleminden: Emaneti Ehline Veriniz

Görev taksimi yapılırken, işe uygunluk ve kapasiteden ziyade, iltimas ve birtakım iltisaklarla tabiri caizse, ehliyetli iş bilir donanımlı kişilerin yerine, torpillilerin tercih edilmesi sonucu hak edenler değil de, hakka girerek hak etmeyenler tercih

Görev taksimi yapılırken, işe uygunluk ve kapasiteden ziyade, iltimas ve birtakım iltisaklarla; tabiri caizse, ehliyetli iş bilir donanımlı kişilerin yerine, torpillilerin tercih edilmesi sonucu; hak edenler değil de, hakka girerek; hak etmeyenler tercih edildiği için, ciddi bir adaletsizliğe sebebiyet vermekle kalmayıp, iş verimliliğini düşürmek suretiyle, işletme ve kurumların zarar ve ziyana uğramasına da sebep olunmaktadır.

-Açık konuşmak gerekirse; bu duruma en fazlaca, bazı siyasiler ve onların yönlendirdiği bürokratlar ön ayak olmaktadırlar. Bunun sebebi; seçilmek için önceden verilmiş sözler de olsa, yakınlarına öncelik sağlamak babında da olsa, bu etik ve ahlaki bir durum değildir. Mevkilere gelenlerin bir kısmı, bunu kendilerine sanki bir hakmış gibi görmekteler. Oysa o seçildikleri makamlar onlara; doğru işler yapmaları ve adaletle davranmaları için emaneten verilmiştir.

-Adeta ülkenin kronik rahatsızlığı haline gelmiş bu durumla ilgili olarak, yaşadığım birkaç örnek üzerinden konuyu somutlaştırmak istiyorum. Eminim, birçoğunuz benzer şeylere şahit olmuşsunuzdur. -1984 yılında bölümümü birincilikle bitirip  üniversiteden mezun olduktan sonra; Teknik unvanım gereği Jeomorfolog olarak işe girmek istedim, bölüm yeni olduğu için;Ankara'da başvurduğum yetkililerce bir iş kapısı açılamayınca. Hazır Ankara'da iken, Maliye ve TRT açtığı sınavlara girdim. Önce Maliyenin sonra da TRT’nin sınavlarında başarılı olduğuma dair mülakata girmemle ilgili yazıları geldi. Özellikle maliye sınavına; yüksek okul mezunu binlerce kişi girmiş, sınav soruları ağır olduğundan mülakata sadece 140 kişi girmeye hak kazanmıştık. Alacakları sayı 100 kişi. Mülakat salonuna girdiğim odanın kapısında komisyon odası yazıyordu. Lakin içeride sadece bir kişi vardı. Bana garip geldiği için, diğer komisyon üyeleri nerede şeklinde bakınarak, içerideki bayana dayanamayıp sorduğumda.Direk sorularını sıralamaya başladı.Odadan çıktığımda halen kafam almamıştı,bu ciddiyetsizliği. Mülakat sonucu olumsuz gelince, aynı hayal kırıklığına uğramayayım diye TRT ‘nin yardımcı prodüktör (yapımcı) alımı için yapılan sınavını mülakatına girmeden, Ankara'dan ayrıldım.

-Yıl 1987; öğretmen olarak atandığım Siirt'te, Sağlık müdürlüğüne memur alımı için yapılacak sınavda komisyon görevlisi olarak görevlendirildiğimi, yapılan bir önceki sınavın söylentiler yüzünden iptal edildiğini, tekraren yapılacak sınavın zor olacağı söyleniyordu. Çok şükür ki, komisyon görevlisi arkadaşlarla gayet düzgün bir mülakat yapmaya çalıştık. Sonuçlar onun bunun istediğinden ziyade, olabildiğince hak edenin işe girmesi ile sonuçlanınca, vicdanen de rahat bir nefes aldık.

-Yıllar sonra, aynı mezun olduğum lisede idarecilik yaparken, çocukları bizde okuyan iki parti başkanı ve ben ile okul müdürü odamda sohbet ederken, insanlara nasıl yardımcı olduklarını birbirlerine nispet edercesine anlatmaya başladıklarında dayanamayıp lafa girdim. Biri İnşaat mühendisi, diğeri doktor olan hemşerilerimize işe alımlarda, mesela doktor olan başkana tarıma eleman alınırken iş koluna yabancı oldukları halde tavsiye ötesine geçip telkinlerde bulunmalarının yanlış olduğunu vs anlattım. Son olarak da binlerce insana sınırlı kontenjanı olan işlerde vaatte bulunmalarının ters tepeceğini,neticede söz verilen herkese bu vaatler gerçekleşmeyeceğinden 10-15 kişinin gönlünün alınırken,binlerce kişinin küstürüleceğini;, velev ki politik amaçlarla bile olsa, sonuç olarak bunun yanlış olacağını ve ters tepeceğini söyledim.Öyle ya;sen çevrendekilere ve kendine çekmek istediğin herkese aynı şeyler için söz vereceksin ve bu sözlerin çoğu havada kalacaksa bunun neresi akıllıca.

-Son olarak yine kendim üzerinden bir örnekle bitireyim. Lisede idareci olarak çalışırken,bir arkadaş;Eğitim Enstitüsüne, Coğrafya dalında öğretim görevlisi alacaklarını söyledi.Onun ısrarlarıyla müracaatta bulundum.O zamanki Eğitim Enstitüsü müdürüne, Ege Üniversitesini yüksek dereceyle bitirdiğime dair transgrip yani not dökümünü verdim.O da yetmez diye hazırladığım esaslı bitirme tezimden bir numune kitapçık verdim. ,Bunlara gerek olmadığını, zaten tek müracaatçının ben olduğumu söyledi. İşim gücüm olduğu için, üzerine fazla düşmediğim bu müracaat da garip bir şekilde neticelendi. Zira; ilkokul öğretmeni biri hariçten falan olsa gerek coğrafya öğretmeni olarak başvurmuş ve işe o alınmıştı. Velhasıl o gün bu gündür aynı teraneler devam ediyor. Sorsan herkes dürüst. Millete ahlak dersi vermeye kalkıp, mangalda kül bırakmayanlar da az değil. Oysa kul hakkı boyna geçti mi, onu Allah da affetmez. Hesap günü ne ağır ve çetin bir gündür. Bir zerrenin dahi hesabı sorulacak. Allah,bizi hak yiyenlerden eylemesin.Hak yiyenleri de, hidayet eylesin.

Bakmadan Geçme