- Haberler
- Siirt Haber
- Siirtli Hemşerimiz Murat Akdemir'in Kaleminden: Erozyon ile Kaybettiğimiz Topraklar
Siirtli Hemşerimiz Murat Akdemir'in Kaleminden: Erozyon ile Kaybettiğimiz Topraklar
-Türkiye'nin en sinsi ve zararlı afeti Erozyondur ve derelerle, nehirlerimiz çamur akarken, kaybettiğimizin toprak olduğunun farkında bile değiliz.Maalesef, Türkiye'de çok şiddetli bir erozyon var ve bu gerçeğe çok kişi gözünü yumuyor.
-Türkiye'nin en sinsi ve zararlı afeti Erozyondur ve derelerle, nehirlerimiz çamur akarken, kaybettiğimizin toprak olduğunun farkında bile değiliz. Maalesef, Türkiye'de çok şiddetli bir erozyon var ve bu gerçeğe çok kişi gözünü yumuyor. Gelin toprakları verimsizleştiren ve hatta birçok yerde tamamen yok eden bu afetin sebeplerini beraberce irdeleyelim.
-Türkiye topoğrafik olarak, dağlık ve çok engebeli yüksek bir ülkedir. Üç tarafı denizlerle çevrili bir ülke olan Türkiye, dağlık olduğundan genellikle çok eğimli yamaçlara sahiptir. Bu da ülkemizde akan suların hızlarını fazlasıyla arttırıp, aşınma ve taşınmayla anormal derecede toprak erozyonuna sebep olmaktadır. Türkiye'nin kuzeyindeki Karadeniz boyunca uzanan sıra dağlar ile güneyinde Antalya’dan başlayıp, Hakkari’ye kadar uzanan Toros Dağları tarafından boydan boya kuşatıldığı yetmiyormuş gibi, Ağrı, Süpyan, Erciyes gibi çok yüksek ve eğimli volkan konileri, Batısında ise; Kaz Dağları, Bozdağlar ve Menteşe dağları gibi birçok dağ ve aralarındaki çöküntü ovaları sıralanmaktadır. Yükseklik ve eğim yüzünden bir zamanlar her yıl 500 milyon ton civarında toprağımız aşınıp erozyonla yok olmaktaydı. 40 yılı aşkın bir süredir bu böyle devam etti ve tarım açısından çok büyük bir önem taşıyan Türkiye'nin güzelim toprakları, çok büyük oranlarda heba olup gitti. 500 milyon ton toprak serili vaziyette, Kıbrıs Adasını kaplayacak bir alana tekabül etmektedir. Bu korkunç felaket, yıllar yılı böylesi yüksek tempoda devam ederek çok büyük zararlara sebebiyet vermiştir. Son yıllarda alınan sınırlı önlemler ve son derece azalan toprak örtüsü yüzünden erozyon şiddeti düşmekle beraber yine de yüksek seviyelerde seyretmektedir.
-Erozyonun şiddetlenmesindeki en önemli faktörlerden biri de bitki örtüsünün ve özellikle ormanların tahrip edilmesidir. Zira; bitkiler eğimli yerlerdeki toprağı tutmakta ve aşınmaya karşı korumaktadırlar. Maalesef insanlarımız toprağı tutan ağaçları yaş kuru demeden keserek, birçok yerde tamamiyle yok etmiştir. Siirt'ten örnek verecek olursak, Botan bölgesindeki meşe ormanları, yıllar yılı fidanlar dahil kesilerek yük odunu olarak şehre getirilip, cüzi paralara satıldı durdu. Bunun neticesinde eğimli olan bu bölgenin yamacındaki topraklar tutunamayarak, tamamiyle aşındı ve çıplak kayalarla kaplanan yüzeylerde neredeyse hiçbir şey yetişemez oldu.
-Toprak doğal süreçlerle oluşan, yaşam kaynağımızdır. Binlerce yıl içinde oluşan topraklarımızı onlarca yıl gibi kısa sürelerle yitirmekteyiz ve Türkiye iklim şartlarında 1 cm kalınlıktaki toprağın oluşması, 300-500 yıl gibi uzun bir zamanda gerçekleşmektedir. Yani, bu basit hesaba göre, işe yarar bir 10 cm kalınlıktaki toprak, tam 3-5 bin yıl gibi uzun bir zamanda olmuştur. Kaybettiğimiz toprakların yeniden oluşması için binlerce yıllık zaman beklemek, kısacık ömre sahip insanlar için mümkün ötesi bir şeydir.
-Yalova'ya yerleştiğim 2004 yılı itibariyle, bu konuyla ilgili tanıştığım kıymetli zat, TEMA yani Türkiye Erozyonla Mücadele ve Ağaçlandırma Vakfı kurucusu ve onursal başkanı Hayrettin Karaca ile birlikte konuyla ilgili koşturmacalarım oldu. Şunu gördüm ki kendini bu konuya adamış ve ömrünün sonuna kadar da gece gündüz uğraşarak, bütün mal varlığını bu işe bağışlamış kıymetli kişilerin dışında, çok az kişinin umurundaymış; böylesi hayati ve önemli konular. Oysa, rahmetli Hayrettin Karaca öğrencilere ve yetişkinlere verdiği konferanslarda hep şunu dile getirirdi; "Toprak yoksa, ekmekte yok"
Bakmadan Geçme





