• Haberler
  • Siirt Haber
  • Siirtli Hemşerimiz Murat Akdemir'in Kaleminden:Siirt'in Farklı Sosyal Yönleri ve Yok Olmaya Yüz Tutmuş Kadim Yerel Kültürü

Siirtli Hemşerimiz Murat Akdemir'in Kaleminden:Siirt'in Farklı Sosyal Yönleri ve Yok Olmaya Yüz Tutmuş Kadim Yerel Kültürü

-Siirt sosyal yapı bakımından yıllarca diğer birçok yöreden farklı özellikler göstermiştir ve halen bu durum, kısmen devam etmektedir.Özellikle Osmanlı sonrası Cumhuriyetin ilk dönemlerinde sınırların değişmesine rağmen Arap coğrafyası ile olan birlikteli

-Siirt sosyal yapı bakımından yıllarca diğer birçok yöreden farklı özellikler göstermiştir ve halen bu durum, kısmen devam etmektedir. Özellikle Osmanlı sonrası Cumhuriyetin ilk dönemlerinde sınırların değişmesine rağmen Arap coğrafyası ile olan birliktelik akrabalık ve yakınlık manevi açıdan kültürel açıdan ve daha birçok yönden etkilendiği Arap coğrafyasındaki izleri kendine has bir çerçevede uzun yıllar devam ettirmiştir. Burada şöyle ciddi bir durum zuhur etmiştir. Arap alfabesinin Latin alfabesine dönüştürülmesi sonucu ağırlıklı Arapça konuşulan Siirt'te Arapçanın yazı dili olarak devam edilmesine büyük bir sıkıntı oluşmuştur. Yazı dili olmayınca okuma konusunda da insanlar bir nevi Ümmi bir topluluğa dönüşmeye başlamıştır; yani okuryazar olmayan bir kitle. Tarihsel derinliklerden gelen geniş birikimleri olan, bilgisi birikimi kültürü geniş; fakat, okuryazarlığı olmayan bir insan kitlesi. Arapça dini vecibelerin yürütülmesinde elzem olduğu için ve Siirt'te Arap kültürü merkezde özellikle Arap kültürü yaygın olduğu için hadizatında sadece merkezde değil yakın köylerde ve hatta bu çevreden daha uzaktaki beldelere yörelere dini vecibeleri yerine getirerek dini tebliğ etmek ve yaygınlaştırmak adına; çeşitli yörelere hicret eden İnsanların oluşturduğu gruplarda, özellikle medreselerde Arapça eğitimi devam edebilmiş, bu da sınırlı kalmıştır. Nesiller ilerledikçe, ikinci üçüncü kuşaklarda Türkçe'nin etkisini arttırması ile birlikte karma bir kültür yapısı ortaya çıkmıştır Bu nedenle Siirt Arapçasının içine birçok Türkçe kelime zorunlu olarak girmiştir. Böylece kendine has karma bir dil ortaya çıkmıştır

-Bir de soyadı kanunu kabul edilmesine rağmen, yazı dili olmayan, Türkçe bilmeyen ve ileri yaşlara geldikleri için Türkçeyi öğrenemeyen Siirtliler, daha önce ailelere takılmış bir takım lakaplarla soyadı kanunu yerine işi bir süre devam ettirmişlerdir Bu arada insanlara da isim kırma yani ikinci yani göbek adı diyebileceğimiz isimlerle hitap etme de bir gelenekti Bu nedenle çocuklukta özellikle çocukların adını kısaltan kıran bir yapı bu insanlar büyüdükten sonra bile bu isimleriyle çağırmaya devam edilmişlerdir. Angelo, pıno,  vs. gibi.

-Siirt'in Şubat’ta kutlanan ijgor'da eski dönemde Siirt’te yaşayan Ermenilere nispet olsun diye, herkes Siirt’te cokat adı verilen bumbar pişirilir, suke adı verilen meşalelerle akşam vakti her yer ışıl ışıl aydınlatılıp şenlendirilirdi. Ramazanda yakılan melede ateşi, ayrı bir coşku vesilesiydi. Mayıs’ta kutlanan yumurta bayramı ise, muhtemelen Ermenilerden esinlenilerek uzun yıllar devam ettirildi.  Öte yandan yazı dilinden uzak kalındığı için kulaktan kulağa ve dilden dile taşınarak bu güne kadar zayıflaya zayıflaya zor gelebilmiş bir mahalli Arapça unutulmaya yüz tutmuştur. Zira yeni nesiller bu dilden uzak büyümektedirler. Siirtlilerin sosyal ve ekonomik nedenlerle Siirt'ten göç etmesi de Siirt yerel kültürünün zayıflamasında rol oynamaktadır. Her ne kadar; İstanbul, Yalova, Bursa, İzmir gibi ağırlıklı olarak göç edilen yerlerdeki Dernek ve Vakıfların etraflarında kümelenerek, özünü ve kültürünü koruma refleksi gösterilse de; ne yazık ki büyük ihtimalle, bir en fazla iki kuşak sonrası bu kültürü bilen paydaşların sayısı çok azalacak gibi görünüyor. Çünkü gençler tüm modern dünyadaki gibi yerelliğini kaybedip Avrupa’yla ve batıyla benzeşen bir konsepte büyüyüp, yetişiyor. Siirt yöresel kültürünün hiç olmasa daha uzun anılarda yaşatılması dileğiyle, başka bir yazıda, buluşmak umuduyla, kalın sağlıcakla.

Bakmadan Geçme