TARIM POLİTİKASI İFLAS ETMİŞTİR!..

Bir zamanlar tarım ve hayvancılık sektörleri sayesinde dünyanın kendi kendine yeterli 7 ülkesinden biri olan Türkiye'mizin, çok elverişli olan bu potansiyellerine sahip çıkamadığından, ithal ettiği tarım ürünleri katlanmaktadır ve bu durum, tarım politika

Bir zamanlar tarım ve hayvancılık sektörleri sayesinde dünyanın kendi kendine yeterli  7 ülkesinden biri olan Türkiye’mizin, çok elverişli olan bu potansiyellerine sahip çıkamadığından, ithal ettiği tarım ürünleri katlanmaktadır ve bu durum, tarım politikamızın iflas ettiğinin düşündüren ve üzen bir göstergesidir.

Tarım konusunda zaman-zaman bazı ilgililerimizce yapılan seslendirmeler halen kulaklarda çınlıyor ve söylemlerden birinin; “Ekilmeyecek bir karış arazi kalmayacak...” sözleriyle dile getirildiği unutulmuş değildir. Pirinç, Kuru Fasulye, Nohut ve çok sayıda tarım ürününe yönelik ithalatın katlandığına dair haberleri okurken, bu ülkenin bir vatandaşı olarak özellikle Buğday ithalatının 821 tona ulaşmış olmasına kahroluyorum.

Ülkemizin tarım alanında her geçen yıl başka ülkelere daha çok bağımlı duruma gelmesi, bu durumun sağlıklı şekilde sorgulanmadığını düşündürürken,  aynı zamanda endişelendirmektedir. Yakın bir gelecekte tarım ürünlerinin petrolden bile değerli olacakları dile getirilirken, ülkemizin sahip olduğu elverişli tarım potansiyelinin canına okunmuş olması, birçok konuda daha verilen müjdelere olan güvenin inandırıcılığını ortadan kaldırıyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2005 yılında 41.3 milyon hektar olan toplam tarım alanı 2017’de 38 milyon hektara gerilemiştir ve bu tespit sergilenen tarım politikasının endişelendiren sonucunu çok net şekilde gözler önüne sermektedir. Tarım sektörü sayesinde bir zamanlar “Dünyanın kendi kendine yeterli ülkelerinden biri” sıfatına sahip olan ülkemizin bu vasfını yitirmesine, elbette ki uygulana gelen tarım politikaları sebebiyet vermiştir ve bunun aksini iddia etmek, abesle iştigal etmekten öteye geçmez.

Uzun zamandan beri tarım ve hayvancılığa verildiği belirtilen desteklerin bekleneni vermemesi durumu da ayrıca düşündürmektedir. Öyle ya; sözü edilen destekler niçin arzulanan olumlu sonuçlar vermemiştir? Bu olumsuzluğun sorgulanmadığını söylemek de kimseye haksızlık teşkil etmez. Tarım ve hayvancılık potansiyelimiz çok elverişli olmasına rağmen bu sektörlerde söz sahibi olamıyorsak, kendi kendimize yeterli olma vasfımızdan uzaklaşıyorsak, başka sektörlerde nasıl başarılı olabiliriz ki?

Tarımda geldiğimiz noktalar gönül dağlayıcıdır ve bu sektöre yönelik olarak pembe tablo çizme huyunu bir kenara itmenin zamanı çoktan gelmiş ve geçmiştir. Bu nedenle, can çekişmeye başladığı anlaşılan tarım sektörü için vakit kaybetmeksizin gerçekçi politikalar üretilerek hayata geçirilmelidir diyerek, endişe taşıyan tüm vatandaşlarımızın paylaştığı bu görüşe önemle dikkat çekiyorum.

AA

Bakmadan Geçme