15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi fırsata çevrilerek, 21 Temmuz 2016’da ilan edilen olağanüstü hal yedi defa üçer aylığına uzatılarak 17 Temmuz 2018 gecesi itibariyle sona erdirilmişti. Bu süreçte İstanbul, Ankara ve İzmir gibi Türkiye'nin batısındaki büyük şehirler, 1980'lerden sonra ilk defa OHAL'i yaşamış oluyordu.
2 yıllık olağanüstü hal döneminde TBMM adeta devre dışı bırakılmış, Türkiye, Kanun Hükmünde Kararnamelerle idare edilir bir duruma düşürülmüştü.
21 Temmuz 2016'da Bakanlar Kurulu tarafından 3 aylık süre ile ilan edile olağanüstü hal 7 defa 3’er ay uzatılarak tam 2 yıl sürdürülmüştü.
Milli Güvenlik Kurulunun tavsiyesi üzerine demokrasi, hukuk, özgürlükleri koruma ve güçlendirme amacıyla 3 ay süreli OHAL uygulanmasına yönelik Bakanlar Kurulu kararına ilişkin söz konusu tezkere aynı gün TBMM Genel Kurulunda görüşülerek kabul edilmiş, görüşmelerin ardından, Anayasa'nın 120. maddesi ile Olağanüstü Hal Kanunu'nun 3. maddesinin (b) bendi kapsamında, ülke genelinde 21 Temmuz 2016 Perşembe günü saat 01.00'den itibaren 90 gün süreyle olağanüstü hal ilan edilmişti.
Olağanüstü hal süresince yalnızca FETÖ değil, PKK, DEAŞ gibi terör örgütlerine karşı da daha etkin mücadele sürdürüleceğinin hedeflendiği belirtilmekteydi. Amaçlardan biri de FETÖ ile mücadele devam ederken, bu örgütün başta Türk Silahlı Kuvvetleri olmak üzere devletin önemli organlarında nasıl yapılandığının ortaya çıkarılmasıydı. Ancak 3 ay için ilan edilen olağanüstü hal TBMM'de yapılan görüşmelerle her defa 3’er ay olmak üzere tam 7 defa uzatıldı. 19 Ekim 2016, 19 Ocak 2017, 19 Nisan 2017, 19 Temmuz 2017, 19 Ekim 2017, 19 Ocak 2018 ve son olarak 19 Nisan 2018'de, her biri saat 01.00'de başlamak üzere 7 kez uzatılan olağanüstü hal ancak 21 Temmuz 2018 itibarıyla son buldu. Olağanüstü hal koşullarında 24 Haziran 2018’de genel seçimler yapıldı. Böylece, (Ata alan Üsküdar’ı geçti.)
BİR KAHRAMANLIK DESTANI,
VEYA KIBRIS BARIŞ HAREKÂTI!
1974 yılında Kıbrıs’a 25 gün arayla iki harekât düzenlenmiştir. Bu harekâtların sebebi, Kıbrıs’ta yaşayan soydaşlarımıza karşı Rum yönetiminin uyguladığı katliamlardı. İlk harekat 20 Temmuz 1974 günü gerçekleştirilmişti. Askeri kod adı
(Atilla Harekâtı)
olan 1. Kıbrıs Harekâtı başlatılmıştı. Adına
BARIŞ HAREKÂTI
da denilen bu askeri operasyon Türk tarihine altın harflerle yazılmış kahramanlık destanlarından biridir.
15 Temmuz 1974'te Kıbrıs'ta bir askeri darbe gerçekleştirilmişti. Yunanistan'daki askeri cuntanın emri ile gerçekleştirilen darbe Kıbrıs Millî Muhafız Ordusu, Yunan-Rum paramiliter ordusu EOKA-B ile beraber organize edilmişti. Darbenin sonucunda Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Başpiskopos III. Makarios görevden alınmış, yerine EOKA-B'nin lideri Nikos Sampson getirilmişti. Darbenin amacı Kıbrıs'ta Yunan ilhakının gerçekleştirilmesi ve Kıbrıs Helenik Cumhuriyeti'nin kurulmasıydı.
Kıbrıs'ta yapılan darbe, Lefkoşa'daki Türk Büyükelçiliği tarafından şifreli mesajla Türkiye Cumhuriyeti Dış İşleri Bakanlığı'na iletilmişti. Kıbrıs’taki bu darbe 1960 yılında imzalanmış olan Kıbrıs Cumhuriyeti Garanti Antlaşması'na aykırıydı. Garantör devletler olarak Türkiye’nin ve İngiltere’nin duruma müdahale hakları vardı. Türkiye, bir diğer garantör ülke olan İngiltere ile ortak bir operasyon gerçekleştirmek için durumu görüştü. İngiltere'nin destek vermemesi üzerine de tek başına askeri operasyon gerçekleştirme kararı aldı.
16 Temmuz 1974'te Dış İşleri Bakanlığı, ABD ve İngiltere Büyükelçiliklerine durumu bildirdi. Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit (merhum), muhalefet partileri liderleri ile durumu görüşerek bir gün sonra müzakereler için Londra'ya gitti.
Bülent Ecevit önderliğindeki Türk heyeti, dönemin İngiltere başbakanı Harold Wilson, İngiltere Dış İşleri Bakanı James Callaghan ve ABD Dış İşleri Bakan Yardımcısı Joseph Sisco ile Kıbrıs meselesini görüştü. Fakat İngiltere ve ABD, Türkiye'ye destek vermedi. 18 Temmuz 1974'te Türk heyeti Ankara'ya geri döndü. 19 Temmuz 1974'te Kıbrıs'taki durum Genelkurmay Başkanlığı'ndaki komutanlarla görüşüldü ve görüşmenin ardından Bakanlar Kurulu oy birliği ile Kıbrıs'a askeri müdahale kararı aldı.
Temmuz 1974'teki ilk askeri müdahalede Kıbrıs'ın yüzde 3'ü Türk kuvvetleri tarafından ele geçirildi. Kıbrıs'taki Yunan askeri cuntası ve Kıbrıs Cumhuriyeti'ndeki Nikos Sampson görevi bıraktı. Yunanistan'da yönetim sivil iradeye devredildi. Fransa'da 7 yıldır sürgünde olan Konstantin Karamanlis Yunanistan'a geri çağırıldı ve 24 Temmuz 1974'te hükümeti kurdu. Böylece Yunanistan'da 1967'den bu yana süren askeri cunta yönetimi Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahalesi sayesinde sona erdi. Yani, 1. Kıbrıs Barış Harekâtı, Yunanistan’a demokrasiyi getirmişti.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 353 sayılı kararının 5. maddesi kapsamında Türkiye, Yunanistan ve İngiltere taraflarının, Kıbrıs'ta anayasa düzeninin tekrar kurulması için görüşmelere başlaması gerekiyordu. 25 Temmuz 1974'te Birinci Cenevre Konferansı başladı ve 6 gün sürdü. 30 Temmuz'da Cenevre Antlaşması imzalandı. Üç ülkenin de dış işleri bakanları Kıbrıs'ta Türk ve Rum olmak üzere iki otonom yönetimin mevcudiyetini kabul etti. Bu sebeple ortaya çıkabilecek sorunları görüşmek için anlaşma sağlandı.
İkinci Cenevre Konferansı'nın görüşüleceği 8 Ağustos 1974 tarihine kadar Rum ve Yunan askerlerinin Türk bölgelerinden çekilmeleri gerekiyordu fakat askeri birlikler bu bölgelerden çekiledi. Türk bölgelerine saldırılar düzenlendi, kuşatıldı ve birçok Türk esir alındı.
8 Ağustos 1974'te İkinci Cenevre Konferansı başladı. Türk heyeti, Kıbrıs'ta coğrafi esasa dayalı federatif devlet kurulmasını önerdi fakat Rum tarafı bu öneriyi reddetti. Türk tarafı, Rum tarafına zaman kazandırmamak ve Türk bölgelerine yapılan saldırıları engellemek amacıyla 14 Ağustos'ta ikinci harekâtın başlaması için anlaşmaya vardı.
Cenevre'deki görüşmelerden sonuç çıkmayınca dönemin başbakanı Bülent Ecevit, dönemin dış işleri bakanı Turan Güneş'e ''
Ayşe Tatile Çıksın
'' parolasını iletti ve 14 Ağustos 1974 günü saat sabah 04:30'da Kıbrıs'taki Türk birlikleri harekete geçti.
15 Ağustos 1974'te Kıbrıs'ın yüzde 38'i ele geçirildi. Rum kuvvetleri bu gelişmeyle beraber geri çekilmek zorunda kaldı fakat geri çekilirken Türk köylerini yaktılar ve insanları katlettiler.
Yunan Temyiz Mahkemesi bile Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahalesinin haklı gerekçelere dayandığını bilahare kabul edecekti. Nitekim askeri cunta yönetimi hakkında açılan dava sonucu Yunan Temyiz Mahkemesi 21 Mart 1979'da şu kararı vermişti:
''
Zürih ve Londra antlaşmalarına göre Kıbrıs'a yapılan Türk askeri müdahalesi yasaldır. Türkiye, yükümlülüklerini yerine getirme hakkı olan garantör devletlerden biridir. Esas suçlular darbeyi hazırlayan ve icra eden ve bu suretle de bu müdahalenin koşullarını hazırlayan Yunan subaylarıdır
.''
Kıbrıs Barış Hareketi sonucu Türk Silahlı Kuvvetleri'nden 415 kara, 65 deniz, 5 hava ve 13 jandarma olmak üzere toplamda 498 şehit verildi, 1200 kişi de yaralandı. 1672 Kıbrıs Türkü şehit oldu. Rum ve Yunan tarafında 4 bin kişi öldü, 12 bin kişi yaralandı.
Kıbrıs Barış Harekâtını müteakip 1975 yılında Kıbrıs Türk Federe Devleti kuruldu. 15 Kasım 1983 tarihinde de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilan edildi.
Anımsatmakta yarar var. O yıllarda Türkiye’de koalisyon vardı. CHP-MSP koalisyonu iş başındaydı. CHP’nin başında Bülent Ecevit, MSP’nin başında ise Necmettin Erbakan bulunuyordu. Kıbrıs Barış Harekâtı bu ikilinin kararlı tutumlarıyla gerçekleştirilmiştir. Bugün Kıbrıs’ta bir hak iddia edebiliyorsak, bunu Ecevit ve Erbakan’a borçluyuz. Bu bakımdan her iki lideri de rahmet ve minnetle anıyoruz.
Yeri gelmişken Bülent Ecevit ve o yıllardaki koalisyon ortağı Necmettin Erbakan’ın ile KIBRIS BARIŞ HAREKÂTINDA ŞEHİT OLANLARA FATİHALAR OKUYARAK AZİZ RUHLARINI ŞADEDELİM…
ANEKDOT
Kıbrıs’ta olaylar yaşanırken ve savaş rüzgarları eserken ben ve Merhum Kardeşim Mehmet Metin ARITÜRK tarafından Şehrimizde 3 ayrı miting düzenledik. Kıbrıs Barış harekâtının yıldönümünde mitingde okuduğum şiirden aklımda kalan bölümünü okuyucularımla paylaşmak istedim:
YURDUN DÖRT BİR YANINDAN
KIBRIS’A SESLENİYORUZ
SİZİNLE BERABERİZ
KALBTEN SÖZ VERİYORUZ
DAVANIZ DAVAMIZDIR
KÂİNAT BİLSİN BUNU
SİİRT’İN YİĞİTLERİ
MERTÇE HAYKIRIR BUNU
TAŞLAMA
MİLLET DEVRİ BİTECEK
ÜMMET DEVRİ GELECEK
ATATÜRK TÜRKİYESİ
HA BİTTİ, HA BİTECEK!!!
ÜMMET BEŞTEN BÜYÜK DE
ABD EKONOMİSİ
ÜMMET EKONOMİSİNDEN
KAT-KAT BÜYÜK BU BELLİ
MÜSLÜMAN ÜLKELER HEP
ADALET FUKARASI
BUNDANDIR BU OLANLAR
VAR MI BUNUN DAHASI
ALLAH, PEYGAMBER DEYİP
KANDIRDILAR MİLLETİ
UYANINIZ GAFLETTEN
EY MUHAMMED ÜMMETİ