Spor alanında tesisleşme konusunda son yıllarda oldukça iyi bir duruma geldik. Artık hemen-hemen her ilçemizde birden çok spor tesisi var ve ilçelerimizin çoğu tribüne sahip futbol sahalarına kavuştular.
Yine bütün ilçelerimizde birer kapalı spor salonu mevcut. Kapalı spor salonlarını önemsiyorum çünkü genelde spor denince ilk akla gelen futbol algısını yıkacak yerlerin başında bu salonlar geliyor. Bokstan güreşe, judodan tekvandoya kadar bütün bireysel sporların yapılabildiği alanlar.
Bu kadar salon ve bu salonlarda görevli birçok branştan hoca olunca doğal olarak insan ülke Avrupa ve hatta dünya genelinde başarılar beklemeye başlıyor. Bu konularda başarılarımız yok mu? Elbette var. Ama yıllar öncesinin imkansızlıkları ile karşılaştırdığımızda bu başarılar yeterli görülmüyor. Üstelik bu başarılar daha çok bireysel yani kişiye özgü başarılar. Sistemli değil. Örneğin bir Evin Demirhan başarıdan başarıya koşuyor. Ama bunun bir veya birkaç kişiyle sınırlı kalmaması gerekiyor. Yoksa bir saman alevi gibi söner. Tıpkı yıllar öncesinde boksta ülke genelinde birçok başarıya imza atmış boksörlerimizin olması gibi.
Peki bunun kalıcı olması için ne yapılmalı diye sorulabilir? Cevabım bu sporların gelişmesinde sivil toplum örgütlerinin devreye girmesidir diyeceğim. Bu iş Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğünde görevli hocalara bırakılmamalı. Elbette o hocalar yine görevde olmalı. Ancak onlar bir maden mühendisi gibi bir görev üstlenme ve madeni keşfeder gibi sporcuları keşfetmelidirler. O madeni işlemek pazarlamak başka firmaların işi olduğu gibi bu sporcuları daha ileriye götürmekte başka kurumların işi. İşte bu hocalar yetenekli sporcuları keşfedip onlara temel becerileri kazandırmalı gerisini de spor kulüplerine bırakmalıdırlar.
Çünkü sporcunun belirli bir başarısının ardından onu daha da ileriye götürmekte kamu mantığı maalesef yetersiz kalıyor. Avrupa ve Dünya çapındaki rakiplerle mücadele etmek bambaşka bir şey. Motivasyondan fiziki ihtiyaçlarına kadar sporcunun birçok ihtiyacı ortaya çıkıyor ve bunları ancak kulüpler, daha doğrusu sivil toplum mantığı karşılayabilir.
Bu nedenle işe kulüplerimizden başlamalı. Her kulübümüzün bildiğim kadarıyla birden çok spor branşı ile uğraşması yasal olarak zorunludur. Bu zorunluluk kağıt üzerinde gerçekleştirilen işlem olmaktan çıkarılmalı. Her kulüp gerçekten birkaç branşta faaliyet göstermeli. Hatta bu kulüplerin takımları arasında örneğin bir boksta, bir güreşte ligler düzenlenebilir. Böylelikle o spor branşlarının daha geniş kitlelere yayılması sağlanabilir.
Bunları gerçekleştirdiğimizde başarılar doğal olarak gelmiş olacak. Çünkü çok daha geniş bir kitleyi sporla gerçek anlamda tanıştırmış olacağız. Bu arada yıllar önce futbol dışında birkaç branşta daha ilimizde ligler düzenlendiğini de hatırlatayım.