Çağımız bilim çağı, çağımız uzay çağıdır. 1999 yılından bu yana her yılın 4-10 Ekim arası günler
(DÜNYA UZAY HAFTASI)
olarak kutlanır. Tespit edilen tarih lalettayin bir tarih değildir. Haftanın bu günlerde kutlanması insanoğlunun uzay yolculuğundaki iki önemli dönüm noktasına işaret etmektedir.
Bunların ilki SSCB tarafından 4 Ekim 1957 tarihinde dünyanın ilk yapay uydusu olan Sputnik 1’in uzaya fırlatılmasıydı. İkincisi ise 10 Ekim 1967’de uzayın keşfi, kullanım hakları ve devletlerin faaliyetlerini kapsayan bir Uzay Antlaşması’nın yürürlüğe girmesidir.
Artık dünya ile yetinmeyen ülkeler, uzayı bile paylaşmaktadırlar. Maalesef, Türkiye olarak bu yarışta ancak sonuncu sıradayız.
4 Ekim 1957 günü Sovyetler Birliğinin (Rusya) uzaya gönderdiği ve aynı zamanda uzaya gönderilen ilk insan yapımı araç olan Sputnik’ten beri uzaydaki yapay uydu sayısı binlere ulaştı. Bunlar arasında Hubble Teleskobu ve Uluslararası Uzay İstasyonu gibi insanlığın uzay bilgisinde ufuk açan çok önemli araçlar da var. 1966 yılında uzayda sadece ABD, Sovyetler Birliği (Rusya), Kanada, Fransa, İngiltere ve İtalya’ya ait uydular vardı. Bugün ise 58 ülke ve 20 organizasyon uzayda uyduya sahip. Uydu fırlatma kapasitesine sahip bazı ülkelerin askeri ve istihbarat amaçlı uydularını gizlemesi nedeniyle, yörüngedeki aktif uydu sayısını kesin olarak bilmek mümkün değil.
Duyarlı Bilim İnsanları Derneğinin (UCS) veri tabanına göre 30 Haziran 2016 itibarı ile dünyanın yörüngesinde 1419 uydu aktif olarak faaliyette. En fazla aktif uyduya sahip ülke ise ABD. Amerika Birleşik Devletlerinin yörüngede halen aktif 576 uydusu bulunuyor. ABD’nin 576 uydusundan 12’si sivil, 286’sı ticari, 132’si devlet ve 146’sı ise askeri amaçlı faaliyette. İkinci sırada ise 181 aktif uydu ile Çin yer alıyor. ABD, Çin ve Rusya, uzaydaki uyduların nerdeyse üçte ikisine sahip. Geri kalan diğer bütün ülkeler ise uzaydaki uydu sayısının üçte birini oluşturuyor.
Türkiye’nin ilk uydusu Turksat 1B, 10 Ağustos 1994’te fırlatıldı. Aslında ilk uydu Turksat 1A idi ancak 24 Ocak 1994 günü fırlatıldıktan 12 dakika sonra okyanusa düşmüştü. Türkiye Turksat 1B’den sonra 5 uydu daha uzaya gönderdi. Türkiye’nin halen 4 uydusu aktif olarak faaliyetine devam ediyor. Japonya ise kendi fırlatma kapasitesine sahip olmadığı halde bugüne kadar 197 uyduyu uzaya göndererek, uydu istatistiğinde sıradışı bir özellik kazandı.
Sputnik’ten bugüne kadar 7000’den fazla uydunun yörüngeye oturtulduğu tahmin ediliyor. Aktif ömrünü tamamlayan binlerce uydu ise, yörüngede uzay çöpü olarak dolaşıyor. Bunlar, başta Uluslararası Uzay İstasyonu olmak üzere diğer aktif uydulara da en büyük tehdidi oluşturuyor.
Bugüne kadar 10 ülke kendi uydusunu kendisi uzaya fırlatma kapasitesine erişti. İlk uydularını fırlatış sırası ile bu ülkeler şunlar:
SSBC, ABD, Fransa, Japonya, Çin, İngiltere, Hindistan, İsrail, İran, ve Kuzey Kore.
UCS veritabanına göre uzayda en fazla aktif uydusu olan ülkeler ise
ABD: 576, Çin: 181, Rusya: 140, Japonya: 55, İngiltere: 39, Hindistan: 31, Kanada: 27, Almanya: 23.
Türkiye'nin, Türksat 6A öncesinde 5'i haberleşme (Türksat 3A, Türksat 4A, Türksat 4B, Türksat 5A, Türksat 5B) ve 3'ü gözlem (Göktürk-1, Göktürk-2 ve İMECE) olmak üzere aktif
8
uydusu bulunuyordu. Türksat 6A, filonun 9'uncu faal uydusu haline geldi.
Peki, uzaya uydu göndermenin ne gibi kazanımları var. Şunu anımsatalım, mesela ABD, uzaydaki uyduları sayesinde Dünyanın herhangi bir noktasında, hatta herhangi bir şehrinin caddesinde, sokağında bulunan araç, insan ve diğer cisimleri anında ve gerçek sayılarıyla birlikte saptayabilmektedir.
İsrail’in nokta atışlarıyla Hizbullah’ın komutanlarını şehit etmesinin sırrı da uzay alanında çok ileri düzeyde olan teknolojisi sayesindedir. İşte, uzayda uydu bulundurmanın avantajları. Uzay çağında isek, bu çağa ayak uydurmak gibi bir sorumluluğumuz olduğunu asla unutmamalıyız!