Cüneyt Arıtürk

'EY AHALİ, EY KURU KALABALIK!'

Cüneyt Arıtürk

(Kral Çıplak!)

deyimini bilmeyen yok gibi. Peki, bu deyimin ortaya çıkmasına yol açan masalı biliyor musunuz! Nasrettin Hoca gibi,

(Bilmeyenler, bilenlerden öğrensin)

demek yerine, bu deyimin kaynağını teşkil eden masalı özet olarak anlatalım. Masalın özeti şöyle:

Krallıkla yönetilen memleketin birine giden üçkâğıtçılar, çok güzel kumaşlardan, çok güzel elbiseler diktiklerini, bu elbiselerin bir özelliklerinin de

APTALLAR

tarafından görülmemeleri olduğunu etrafa yaymışlar. Söylentiler dönüp dolaşıp, Krala kadar ulaşmış. Kral, bu sözde maharetli terzileri sarayına çağırtmış. Kendisi için elbise dikmelerini istemiş. Üçkâğıtçılar da, sözde kumaş gösterir gibi yaparak, Krala, hangi kumaşı beğendiğini sormuşlar. Kralın yanında baş veziri ve diğer maiyet erkânı da varmış! Kral, sözde gösterilen kumaşları haliyle görmüyormuş, ancak, aptal görülmemek için yanındakilere danışmış. Baş vezir ve diğer maiyet erkânı da hiçbir şey görmüyorlarmış amma, aptal olarak anılmak korkusuyla sözde gösterilen kumaşları değerlendiriyor ve

(Kralımıza en çok bu yakışır!)

diye kanaatlerini söylüyorlarmış. Kral, baş vezirine çok güvendiği için, sözde onun seçtiği kumaşı beğenmiş görünerek:

-Bana bu kumaştan elbise yapın!

demiş.

Üçkâğıtçı sözde terziler de, elbiseleri sözde dikip hazır ederek, Kralın huzuruna gitmişler. Maiyetinin huzurunda sözde elbiseleri giydirmişler. Maiyetindekiler de:

-Oh! Ne güzel, ne güzel! Kralımıza ne kadar da yakıştı!

diyerek, sözde olmayan elbiseleri gördüklerini ve beğendiklerini, aslında böylece aptal olmadıklarını(!) ifade etmeğe çalışmışlar. Kralın bütün maiyet erkanı, elbiselerin diğer maiyet erkanı tarafından görüldüğünü görmeyenlerin  sadece kendileri olduklarını vehmederek, aptallıkları ortaya çıkmasın diye, olmayan elbiselere methiyeler düzmüşler.

Baş vezir, daha da ileri giderek, Kralın bir tören düzenlemesini ve bu harikulade elbiselerle tebasına görünmesini istemiş. Gerçekten de Tören düzenlenmiş, kral tebasının önüne çıkmış. Daha önceden, elbisenin hünerini(!) duymuş olan tebası da:

-Elbiseleri ne kadar da yakışmış! Kralımız çok yaşa!!!

diyerek alkışlamaya başlamışlar. Kral, bu durumdan çok memnun olmuş amma, o sırada kalabalık arasında bulunan bir çocuğun sesi yükselmiş:

-A! Kral çıplak! Kral çıplak!

Ve bütün tebadan aynı sesler yükselmeğe başlamış:

-Kral çıplak! Kral çıplak! Kral çıplak!

Tabii, durum ortaya çıkmasına çıkmış da, üçkağıtçı terziler, olmayan elbise karşılığında  Kral’dan aldıkları altınlarla çoktan sırra kadem basmışlar!

Evet,

(Kral Çıplak!)

deyiminin doğuş masalının özeti bu! Şimdi gelelim günümüze! Masallardaki gibi, çıkarları için

(kral çıplak)

deyimini kullanmaya cesaret edemeyenler vardır. Ya da, hesaplarına öyle geldiği için, böyle davranmayı yeğliyorlar!

Oysa çıplak olan sadece Kral değil, Kraliçe de çıplak! Ahali ise, ÇIRILÇIPLAK! İçimden  Keloğlan filmlerindeki gibi tellallık yapıp:

-Ey ahali, ey kuru kalabalık!!!

diyerek bağırasım geliyor!

SİİRT VE FISTIKÇILIK

Siirt fıstığının kilosu 150 TL olmuş. Geçen yıl, hasat mevsiminin başlangıcındaki fiyatla, mevsim sonundaki fiyat katlanınca, bu yıl, fıstığa çok yatırım yapanlar oldu. İddiaya göre, parası olanlar (doktorlar, avukatlar, müteahhitler bile) fıstığa yatırım yaparak, piyasadan bir hayli ürün topladılar.. Ürün toplanınca da, fıstığın kilosu 150 TL’ye dayandı.

İlimizde de, fıstık toplayarak depolayanlar var mı yok mu pek bilemiyoruz. Aslında, fıstık depolayacak kadar da zenginlerimiz pek yok. Ama Siirt dışından gelerek, yatırım amaçlı ürün toplayanların olduğu söyleniyor.

Öyle anlaşılıyor ki, fıstık ürününde gerçekten çok para var. Boşuna, bu ürün için

(YEŞİL ALTIN)

deyimi kullanılmıyor. Hemşerilerimiz, fıstık üretimine gereken önemi verseler ve yetkililer de, üreticilere yeterli desteği verseler, Siirtliler, geçimlerini sadece fıstıktan sağlayabilirler.

Şehrimizde birkaç ay öncesine kadar 75 liradan satılan fıstık şu anda 150 liradan satılmakta. Fıstık haricinde hiçbir emtia, 8-9 aylık süre içinde fiyatını yüzde yüze katlayamaz. Bunundan dolayı, parası olan için fıstık stokçuluğu iyi bir kazanç kapısı olacak gibi!

Neyse ki, fıstık stokçuluğuyla ilgili bizim bir sorunumuz yok. Fıstığı, zaten zenginler yiyebiliyorlar. Varsın, biraz daha az yesinler! Fıstığın kilosu 20 liraya bile düşse, fakir yine de alıp yiyemez. Kilosu 200 liraya çıksa dahi, zengin yine alacak ve yiyecektir!

Evet, Siirtliler olarak fıstık konusuna yoğunlaşalım. Fıstığın kıymetini biz Siirtlilerden çok daha iyi bilen bir Valimiz vardı. Allah selamet versin. Nuri Okutan zamanında dikilen fidanlar, mahsul vermeğe başladı, bile! Siirt, sanayi ile kalkınmaz amma, fıstık ile kalkınabilir. Bu gerçeği unutmayalım!

Yazarın Diğer Yazıları