Cüneyt Arıtürk

GÖLCÜK DEPREMİ VE DİĞERLERİ!

Cüneyt Arıtürk

Türkiye, bir depremler ülkesidir. Yaşanan büyük deprem olayları açısından  irdelediğimizde bu büyük depremlerden birinin 17 Ağustos 1999 günü yaşandığını göreceğiz. Tüm ülkeyi yasa boğan o deprem vatandaşları gece uykusunda yakalamış yerel saatte 03:02'de gerçekleşmişti. Merkez üssü Gölcük olan 7.6 şiddetindeki deprem çevre illerde de etkisini göstermiş 45 saniye süren Gölcük depremi sadece Kocaeli'nde değil, Ankara'dan İzmir'e kadar geniş bir bölgede ve Marmara'da hissedilmişti. Resmi bilgilere göre depremde 17.480 kişi ölmüş, 23.781 kişi yaralanmış, 505 kişi de sakat kalmıştı. Bunun yanında 285.211 ev, 42.902 işyeri hasar görmüştü. 2010 yılında yayınlanan Meclis Araştırması Raporu'nda ise ölen kişi sayısı 18.373 olarak güncellenmişti.

Resmi olmayan bilgiler çok daha şaşırtıcıydı. Resmi olmayan bilgilere göre 50.000'e yakın kişi ölmüş 100.000'e yakın kişi de yaralanmıştı. Depremin Türkiye'nin sanayi bölgesi olan Marmara bölgesinde gerçekleşmesi Türk ekonomisini de bir hayli etkilemişti.

Gölcük depreminden sonra Türkiye'ye toplamda 52 ülke yardım etmişti. Bunlar Japonya, Belçika, İsrail, Azerbaycan, Bangladeş, KKTC, Kıbrıs Rum Kesimi, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Fas, Cezayir, Almanya, İtalya, Pakistan, Ürdün, Fransa, Rusya, İngiltere, Mısır, Yunanistan, Gürcistan, İsveç, Macaristan, Malezya, Finlandiya, Amerika Birleşik Devletleri bu ülkelerden bazılarıdır.

17 Ağustos 1999 depreminde İllere göre ölen kişi sayısı ise şöyle açıklanmıştı:

Bursa: 268, Eskişehir: 86, İstanbul: 981, Kocaeli: 9.477, Sakarya: 3.891, Yalova: 2.504  ve Zonguldak 3.

Gerçekte öldüren deprem değil, hırsızlıklardır! Yaşanan depremlerde görülmektedir ki, demirinden, çimentosundan çalınan, deniz kumu kullanılan binalar yerle bir olurken, hemen bitişiklerindeki binalar depremleri ya sapasağlam, ya da çok hafif hasarlarla atlatmaktadırlar. Haliyle, enkaz yığınına dönüşen binaların altında çok sayıda insan kaybı yaşanırken, ayakta kalan binalarda insan kaybı da hasar derecesinde az!

Yine dikkatleri çeken bir başka durum! Depremden en çok hasar gören binalar arasında kamu kurum ve kuruluşlarına ait olanların yer almasıdır. Bunun sebebi de belli. Çünkü kamu binalarını yapan müteahhitler, biraz daha fazla kar etmek için mutlaka demirinden, çimentodan çalmışlardır!

İyi müteahhitleri tenzih edelim ama kamu kurum ve kuruluşlarıyla çalışan müteahhitlerin büyük bölümünün hırsız oldukları, yaşanan depremler sonucu tescil edilmiş olmaktadır.

1999 yılında yaşanan depremde de  yine kamu kurum ve kuruluşlarına ait binalarla, yapsatçılar tarafından inşa edilen binalar çökmüştü.  Günah keçisi olarak bir tek

VELİ GÖÇER

adlı müteahhit tutuklanmış ve uzun süre cezaevinde yattıktan sonra, galiba 2010 yılında tahliye edilmişti.

Veli Göçer, Yalova depreminin sembolleşen ismiydi. Deprem öncesinde Yalova’da Yapsat yapan Veli Göçer’in inşa ederek sattığı yüzlerce daire depremde enkaz yığınına dönüşmüş ve daireleri satın alanlara mezar olmuşlardı!

Yeni depremler gösteriyor ki, yap-satçılar ve müteahhitler arasında hâlâ çok sayıda Veli Göçer’ler var! İşin gerçeği şu ki, inşaatlarla ilgili yasalarda büyük boşluklar bulunmaktadır! Bu boşlukların süratle doldurulması ve bu gibi durumlarda çöken inşaatların sorumlularının mutlaka cezalandırılmaları gerekmektedir.

Şayet, bir bina depremde çökmüş olsa bile çökmesinin malzeme hırsızlığından kaynaklandığı tespit edilirse, müteahhidi o binada enkaz altında kalarak ölen ve yaralanan insanların sayıları kadar ölüme ve yaralamaya sebebiyet verme suçu yanında

HIRSIZLIK SUÇU İŞLEMİŞ OLDUĞU KABUL EDİLEREK, buna göre cezalandırılmalıdır.

Depremlerden sonra demirinden, çimentosundan çalındığı için yıkılan binaların müteahhitleri mutlaka araştırılmalı ve bulunarak cezalandırılmalıdırlar. Hatta sadece müteahhitler değil, o binanın İnşaatının kontrolünden sorumlu yetkililer de cezalandırılsınlar ki, bundan böyle, inşaat işleriyle uğraşanlara ibret olsun!

Evet, deprem değil, asıl öldüren hırsızlıklardır! Bunun ispatı da demirinden, çimentosundan çalınmış binaların depremlerde enkaza dönüşmeleridir! Bu konuda hiçbir yasal boşluk bırakılmamalı ve bu gibi olaylarda taksiri bulunanlara ölüme sebebiyetten ceza verilmeli! Depremlerde, büyük acılar yaşamak istemiyorsak, bunu mutlaka yapmalıyız!

Elazığ’da ve Malatya’da 24 Ocak 2020 Cuma günü saat 20:55’te meydana gelen 6.8 şiddetindeki depremden sonra

6 Şubat 2023 tarihinde yerel saatle 04.17.32

'de Doğu Anadolu Fay Sistemi'nde merkez üssü Pazarcık olan 7,8 büyüklüğünde (ASRIN FELAKETİ) olarak yorumlanan bir deprem yaşandı. Resmi makamlara göre merkez üs olan Kahramanmaraş dışında Hatay, Osmaniye, Adıyaman, Diyarbakır, Şanlıurfa, Gaziantep, Kilis, Adana, Malatya ve Elazığ'da

53 bin 537

kişinin hayatını kaybettiği, 107 bin 213 kişinin de yaralandığını söylendi. Oysa, yıkımın resmi rakamların çok üstünde olduğu yaygın bir şekilde ifade edilmekte. Anlaşılan o ki depremlere karşı önlem almak işinde henüz bir

ARPA BOYU YOL ALINMAMIŞTIR.

(İbret alınsa, tarih tekerrür etmezdi) deyimini unutmamamız gerekir! Hele, deprem gibi bir konuda.

Evet, özellikle 6 şubat 2023 günü yaşanan Kahramanmaraş merkezi deprem göstermiştir ki, depremle ilgili alındığı söylenen tedbirler

HAVANDA SU DÖVMEKTEN ibarettir. Asrın felaketi olarak nitelendirilen bu depremde 11 İlimiz (Kahramanmaraş, Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır, Adana, Adıyaman, Osmaniye, Hatay, Kilis, Malatya ve Elazığ) enkaza dönüşmüş, 100 binin üzerinde insanımız yaşamını yitirmiştir.

Yazarın Diğer Yazıları