Cüneyt Arıtürk

SİİRT FISTIĞI!

Cüneyt Arıtürk

Fıstık devşirme mevsimi içindeyiz. Eylül ayı sonuna kadar toplama işi sona erecek. Siirt fıstığı, fıstıkların en gözdesi, en aranılanıdır. Fıstık, artık değil fakirlerin, orta hallilerin bile ulaşamadıkları nimetlerden biri haline gelmiştir. Siirtliyiz diye çerez olarak bol-bol fıstık yediğimizi düşünenler olabilir. Yok öyle bir şey. İnanır mısınız, fıstık bahçesi olanlar bile, fıstığı yemeye kıyamıyor, satarak, parasıyla diğer zorunlu ihtiyaçlarını gidermeğe bakıyorlar. Yeşilinin kilosu 300, kurutularak kavrulmuşunun kilosu 500-600 TL. olunca haliyle zenginlerin çerezi durumuna gelmiş bulunuyor.

Gerçekte,

FISTIK YEMİŞLERİN KIRALIDIR. A

rgo tabirle güzellere

“FISTIK GİBİ”

diye söz atanlar olsa da

, fıstık, FEMİNEN değil, MASKÜLEN’DİR.

Hem

FEMİNEN

olsa değişen ne olur. O zaman,

“Yemişlerin Kralı”

diyeceğimize

“Yemişlerin Kraliçesi”

deriz, olur biter.

Allah selâmet versin, eski Valilerimizden Nuri Okutan zamanında,

FISTIK ÜRÜNÜNE

gerçekten büyük önem verildi. Milyonlarla tabir edilecek sayıda fıstık fidanı dikildi, aşılandı. Belki, mevcutlar kadar fidan toprakla kucaklaştırıldı. Karadeniz için

FINDIK

ne ise,

SİİRT için de FISTIK

aynı anlama gelir. Siirt’in ekonomisini

ayakta tutacak olan FISTIK’TIR.

Bu bakımdan, Siirtliler olarak, fıstık bahçeleri kurmaya ne kadar önem versek azdır.

Bilindiği gibi, Dünyanın en büyük üç fıstık tesisinden biri Siirt’te hizmete açılmış bulunmakta. Tesisin günlük fıstık işleme kapasitesi 4 bin ton.

Bu arada, anımsatmakta yarar var. Şehrimizdeki bağlar, bahçeler, bostanlar ve ekili alanlar, maalesef, son yıllarda hayvanların tasallutlarından bir türlü kurtarılamamaktadırlar. Hayvanlarını bağlara, bahçelere, bostanlara ve diğer ekili alanlara salarak otlatan hayvan sahipleri,

BAŞTA

FISTIK OLMAK ÜZERE

bağlardaki, bahçelerdeki, bostanlardaki ağaçlara ve özellikle fidanlara büyük zararlar vermektedirler.

Bağ, bahçe, bostan sahipleri başıboş hayvanlar yüzünden gayetle muzdarip durumdalar. Hayvanlarını otlatanlarla dövüşecek durumları da yok. Çünkü hayvan sahipleri, genelde aşiret sahipleri kişiler. Bir cıngar çıkarsa, bağ, bahçe sahibinin çevresini 10-20 kişi birden saracak!

Bağlarını, bahçelerini harabeden hayvan sahiplerine

“Günah değil mi, Allah’tan korkmuyor musunuz?”

diyenlere, bazı hayvan sahiplerinin

“Senin malın mı bu! Zaten, Ermeni malı

!” diyerek kendilerini haklı duruma çıkarmak istedikleri söylentilerini de hep duyarız. Tabii, bu durumda bu tahripkârlara sorulması gereken soru şudur. Diyelim ki,  gerçekten bu bağlar, bahçeler, Ermenilerden kalma, Ermeni malı olsun. Peki bağlarda, bahçelerde hayvanlarını otlatarak büyük zarar verenler, Ermenilerin varisleri mi! Ki, bu ekili arazileri, bağları, bahçeleri talan etmek yetkisini ve hakkını kendilerinde görmektedirler.

Eğri oturup, doğru konuşmak lâzım. Bağlarda, bahçelerde hayvanlarını otlatanlar kimlerdir. Yetkililer ve etkililer bir gün bu hayvan sahiplerini toplayıp

“Bundan böyle bağlara

,

bahçelere hayvanları salmak yok. Siirt’in ekonomisinin geleceği, FISTIĞA BAĞLI! Bunun için ve bundan böyle bağlara, bahçelere, hele-hele FISTIK AĞAÇLARINA ZARAR VERMEYİN. Çünkü eninde sonunda Siirt’in ekonomisini bunlar kurtaracak!”

deseler, bu suretle bağları, bahçeleri ve ekili alanları hayvanların tasallutundan kurtarmağa gayret gösterseler, herhalde çok yararlı bir hizmet vermiş olacaklardır.

Bizden söylemesi…

Yazarın Diğer Yazıları