KURTALAN (MISRIÇ-GARZAN);
1990 yılına kadar Siirt’in 9 ilçesi vardı. Bunlar Şırnak, Kurtalan, Beşiri, Batman, Baykan, Sason, Pervari, Eruh ve Kozluk’tu. Bu ilçelerimizden 2’si (Şırnak-Batman) İl yapıldı. Sason, Kozluk ve Beşiri yeni il olan Batman’a bağlandı. Teselli ikramiyesi olarak Tillo beldemizi ilçe statüsüne kavuşturdular. Bugün Siirt’e bağlı ilçe sayısı 6’ya düşmüştür. Bunları Kurtalan, Baykan, Şirvan, Eruh, Tillo ve Pervari’dir. İlçelerimizden en büyüğü konumunda olan Kurtalan’dan başlayarak, 6 ilçemizi sırasıyla tanıtmağa çalışacağız.
1500 tarihlerinde Şerefhan Beyliği toprakları içinde bulunan Kurtalan “Garzan” adıyla anılmaktaydı. Siirt’in eski kazalarından biridir. Ancak yerleşim yeri birkaç defa değişmiştir, 1938 yılında adının “Kurtalan”, yerinin de Mısrıç Köyü olarak değiştirilmesi bir kanunla kabul edilmiş, 1944 yılında tren yolu hattının Mısrıç Köyü’ne ulaşmasıyla İlçe Merkezi oraya taşınmıştır. Doğusunda Siirt İli, batısında Beşiri, güneydoğusunda Eruh, güneybatısında Hasankeyf İlçeleri bulunmaktadır. İlçe’nin doğusunda Başur Çayı, batısında Garzan Çayı ve güneyinde Botan Çayı doğal olarak idari sınırları belirlemektedir. Toplam yüzölçümü 669.25 Km2’dir. Nüfus yoğunluğu Km2 başına 145 kişidir. İlçe’nin rakımı 670 M.’dir. Başur Çayı’nın İlçe sınırları içerisindeki uzunluğu 60 Km.’dir. Garzan Çayı’nın uzunluğu ise 100 Km.’dir. Reşan Çayı ile Garzan Çayı Çattepe Köyü yakınında birleşmektedir. Ekinli Köyü’nde DSİ tarafından Yayıklı Köyü’nde ise Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü tarafından yaptırılan birer sulama göleti bulunmaktadır.
İlçe’de ekonomi büyük ölçüde tarıma, dağlık bölgelerde ise hayvancılığa dayanmaktadır. Toprak Mahsulleri Ofisi Ajans Müdürlüğü 1952 yılından beri faaliyet göstermektedir. İlçe’de önemli sanayi kuruluşu olmamakla birlikte 1984 yılında üretime başlayan çimento fabrikası bulunmaktadır.
İş ve çalışma hayatı son yıllardaki iki büyük kamu yatırımına (Çimento fabrikası) rağmen yeterli canlılığa kavuşmamıştır. Bölgede çalışma hayatı daha çok tarım sektörü ile ilgili bir gelişme göstermektedir.
Tarımsal kredilerin artmasına paralel olarak suni gübre kullanımında da artış olmuştur. İlçe’nin bazı kesimlerinde küçük çapta hayvancılık yapılmaktadır.
Tarım ürünlerine tahıl (buğday, arpa ve mercimek) ağırlıklı olup, pamukta kısmi bir artış gözlenmektedir. Çiftçi aileleri genellikle kendi ihtiyaçları, az miktarda da ticari amaçla süt hayvancılığı yapmaktadırlar. Ayrıca, küçük çapta besi hayvancılığı da yapılmaktadır.
İlçe mülki sınırları içinde yolu olmayan ve ulaşılamayan yerleşim birimi yoktur. İlçe Merkezi’nde Devlet Demiryolları birimi olarak Gar Şefliği bulunmaktadır.
20019 nüfus sayımına göre ilçe toplam nüfusu 60.180 olup erkek nüfusu 30.628 , kadın nüfusu 29.552 kişiden oluşmaktadır.
Kurtalan’ın bir önemi de Trenden dolayıdır. Fevzipaşa-Diyarbakır hattının 1935’de Diyarbakır’a ulaşmasına karşın, Kurtalan’a ilk tren, ancak 28 Ekim 1944’te girebilmişti. Diyarbakır-Kurtalan hattının bu kadar gecikmesinin nedeni 1939’da patlayan II. Dünya Savaşı’nın yarattığı ekonomik daralma ve Diyarbakır-Kurtalan arasındaki adeta geçilmez coğrafi yapıydı. 159 kilometrelik Diyarbakır-Kurtalan demiryolu hattında toplam 800 metreyi bulan 4 tünel, biri 60 metre uzunluğunda 362 köprü ve menfez, bir adet de 100 metre uzunluğunda bir köprü inşa edilmiş ki o günün şartlarında yapılan işin büyüklüğü daha iyi anlaşılmaktadır.
Devlet Demir Yolları arşivlerinden edindiğimiz bilgilere göre Temmuz 1941’e kadar Diyarbakır-Kurtalan hattının yapımında 2 milyonu aşkın işçi çalışmıştı. 1929-1930 yıllarının kapitalizm buhranının askeri yolla çözümü olan II. Dünya Savaşı’nın yurtta yarattığı ekonomik daralmayı dikkate almayan Cumhuriyet ve Cumhuriyetçiler, Kurtalan’a bir an önce ulaşmak için büyük çaba sarf etmiş, mali kaynaklarını çok zorlamışlardı.
Kurtalanlıların, demiryoluna kavuşmasına kadar, çevresiyle olan ekonomik ve sosyal ilişkisi Kurtalan’ın 5–7 km. çevresiyle sınırlıydı. O zaman Kurtalan diye bir ilçe de yoktu. Adı “MISRIÇ” olan bir köy vardı. Mısrıçlılar, Diyarbakır’dan Kurtalan’a demiryolu ve ilk trenin ulaşması için geçen yedi yıl boyunca yine geleneksel yaşam biçimlerini sürdürmüşlerdi. Mısrıçlılar, trene ilk kavuştuklarında Cumhuriyet’in Anadolu’da yaşayan diğer yurttaşları gibi bir anda şaşkınlığa uğramışlardı. İlk tren Mısrıç’a gelmişti. Bu demiryolu, bu tren olmasaydı, belki bugün Kurtalan adlı bir ilçe de olmayacaktı. Kurtalan’a bir de istasyon binası yapılmıştı. Derli toplu, düzgün, sağlam. Yolcu salonu, gişesi, müdüriyeti hatta helâsıyla… İstasyonda kimileri kravatlı, kimileri papyonlu tertemiz, ütülü üniformalı demiryolcular çalışıyor, trenlerin zamanında kalkması için çabalıyorlardı.
Kurtalan’a ulaşan bu demiryolu hattı üzerinde hareket eden trenlerden Reis-i Cumhurlar, Başvekiller, vekiller, diğer üst düzey Cumhuriyet bürokratları inip, Kurtalanlıların yanına geliveriyor, dertlerini dinliyor ve dilekçelerini kabul ediyorlardı. Kimi girişken Kurtalanlılar itilmeden kakılmadan, kovulmadan onlarla yüz yüze konuşabiliyordu. Bunlar olurken istasyon duvarının yarattığı bir gölgeye sığınmış, sinmiş oturan Kurtalanlı kendisini bir garip hissetmeye başlamıştı.
Kurtalan’da Cumhuriyet’in kaymakamı, mal müdürü ve öğretmeninin yanı sıra şimdi de istasyon şefi ve memurları kasabanın önde gelen kişileri olmuşlardı. Bin yıllık bir geleneğin Kurtalan’daki kırk yıllık temsilcisi imam efendi epeyce kuru kalmıştı!..
Trenlerin geliş-gidiş saatleri de Kurtalan’da her şeyi değiştirmişti adeta. Eskiden namaz vakitlerine göre kendisini ayarlarken Kurtalanlı, elinde olmadan şimdi tren saatlerine göre yaşıyordu. Bilinçsizce tren saatlerinden önce hazırlanıyor, derli toplu giyinmeye çalışıyor, fırsat bulursa sokak berberinde tıraş oluyor ve istasyona koşuyordu, geleni gideni görmek için. Epeydir görmediği eş, dost ve akrabasını da trenin geliş ve gidiş saatlerinde istasyon binasının çevresinde görüp, hasret gidermeye başlıyordu.
İstasyon binası ve çevresi, hiç istemeden Kurtalanlının yeni sosyalleşme alanı, yeni yaşam alanı olmuştu. Kurtalanlı, biraz girişimci diğer Kurtalanlıların tarlalarında ve evlerinin bahçesinde yetiştirdikleri ürünlerin fazlasını istasyon çevresinde tren yolcularına sattıklarını görünce iyice afalladı. Kendisinde de ne yapacağını bilemediği ürün fazlası vardı, acaba kendisi de satmalı mıydı?
Kurtalanlı, kasaba pazarında çevre kasabalardan ve köylerden gelen satıcıların giderek artmaya başladığını fark edince de dili damağı kurudu şaşkınlıktan. Pazarda ürünlerini satan çoğu köylü bu satıcılar, aynı günün akşamı trene binip kendi kasaba ve köylerine gidiyorlardı. Hepsinin cebinde 15 günlük, bir ve iki aylık Halk Ticaret Biletleri vardı. Kardeşleriyle konuşup, ürün fazlalarını trenle Beşiri, Bismil ve Batman’a götürüp satsalar iyi olmaz mıydı? Ama, bir türlü karar veremiyordu Kurtalanlı.
Tren sadece Kurtalanlıya değil Batmanlıya, Beşiriliye ve ulaşmadığı Siirtliye de önemli açılımlar sağlamıştı. Kurtalan 1940’ların şartlarıyla tren yoluna kavuşmuştu amma, Siirt-Eruh-Şırnak medeniyetin bunca ilerlemesine karşılık henüz bu şansı yakalamış değil. Demiryolunun geleceği zamanı halâ hayal etmekle meşgul! Dileriz ki, projesi ihale edilen tren yolunun ihalesi de bir an evvel gerçekleşir ve Siirt Merkez ilçe halkının 80 yıllık tren özlemi son bulur.
İyisi mi yazımızı (KARA TREN) hasretini dillendiren bir türkünün sözleriyle noktalayalım:
Kara tren gelmez mola düdüğünü çalmaz ola
Gurbet ele yar yolladım mektubumu almaz ola
Allı gelin al olaydın selvilere dal olaydın
Gelen geçen yolculardan nazlı yar beni soraydın
Aldım çantamı elime düştüm gurbetin yoluna
Bilseydim ayrılık vardı düşmezdim alem diline
Allı gelin al olaydın selvilere dal olaydın
Gelen geçen yolculardan nazlı yar beni soraydın
Evlerinin önü taştan sen çıkardın beni baştan
Ben seni sevdim seveli gözlerim dinmiyor yaştan
Allı gelin al olaydın selvilere dal olaydın
Gelen geçen yolculardan nazlı yar beni soraydın