Evet, hırsız var, hırsızcık var! Bunları birbirlerinden ayırmak gerekir. Adam işsiz, aç, çıplak, evde çoluk, çocuk bekliyor amma, cebinde ekmek alacak parası yok. Bir fırının önünden geçerken, fırıncıdan habersiz elindeki çaput torbaya bir veya birkaç ekmek atıyor, evine götürüp, aç olan çocuklarına yediriyor. Elbette, yanlış bir davranış amma, aynı durumda ben de olsam inanın ki çekinmeden bunu yaparım! İşte, bunun adı HIRSIZCIKTIR!
Öyleleri var ki, Karun kadar zengindirler. Ancak, öylesine muhterisler ki, servetlerine servet katmak için her türlü dalavereyi yapmaktan imtina etmiyorlar.
“Devletin malı
deniz, yemeyen domuz!”
havası içinde, aslında milletin olan kaynakları yağmalıyor, talan ediyorlar. Altlarında lüks arabaları, katları, yatları var. Amma, yine doymak nedir bilmiyorlar. Kanlı, kanlı lokmaları yutmaktan yüzleri kızarmıyor. İşte, ASIL HIRSIZLAR BUNLARDIR! Ancak ve maalesef toplum içinde itibar görürler. Mevkileri, makamları vardır. Hapşırdıklarında “Padişahım çok yaşa!” diyen dalkavukları, yalakaları zibil gibidir.
Merhum Ziya Paşa’nın TERKİP-İ BEND’İNDE buyurduğu gibi:
MİLYONLA ÇALAN MESNED-İ İZZETTE SER-EFRAZ
BİRKAÇ KURUŞU MÜRTEKİBİN CÂY-I KÜREKTİR
İşleri bu milleti soymak olan asıl namusuz, hırsızlara duyurulur.