15-20 yıl önce, yolda yürüyen şarapçı ya da tinercinin biri; Ben bu ülkede devlet başkanı olacağım, başbakanlığı kaldıracağım, bakanları ben atayacağım, meclisin yetkilerini kaldıracağım, bana hizmet eden 600 tane mebus seçeceğim, anayasa mahkemesi üyelerini ben seçeceğim, yüksek yargı mensuplarını ben belirleyeceğim, rektörleri ben atayacağım, silahlı kuvvetlerin komutanlarını ben atayacağım, kimse beni yüce divana götüremeyecek diye nara atarak yürüseydi, hadi oradan, Allah’ın delisine bak, hayallerinde bile mantık yok, bu kadar yetki bir insanda toplanır mı? tarihte böyle bir şey olmuş mu? sarhoşluğun, deliliğin alemi yok, bizi rahatsız etme ve olabilecek hayaller kur derdik.
Ama şimdi bunların hepsi gerçek.. Peki, 15-20 yılda bu ülkeyi bu kadar gerileten, bir delinin hayali olmasına bile tahammül edilemeyecek, bu milleti yanlış ve tehlikeli kararlara evet dedirtecek kadar bozan, beynini uyuşturan nedir diye soracak olursanız?
*Türkiye’nin her mahallesinde farklı grup, cemaat, tarikat ve ülke düşmanı din adamlarınca yabancı ajanlar kontrolünde öğretilen yanlış din eğitimi.
*TV’lerin sergilediği cahilleştirici, aptallaştırıcı yayınlar, diziler, evlilik programları, yeteneksizleştirme yarışmaları.
*Eğitim sisteminin akıldan, mantıktan, düşünmekten uzak cahilleştirici, geriletici, kimlik ve kişilik bozucu olması.
*Gençliğe zorla öğretilen cahilleştirici, aptallaştırıcı kültür emperyalizmi, popüler yabancı hayranı kültürü ve pop müziği.
*Siyasetçilerin ve aydınların toplumu geliştirecek, kalkındıracak hiçbir düşünce üretmemeleri.
*Siyasetçilerin, aydınların ve din adamlarının tamamen dışa bağımlı emperyalist kültüre ve siyasete teslim olmaları gibi yüzlerce ana sebep sayılabilir.
Bu yüzden hayal kurun, yaşadığımız ülkede tüm bunlar gerçekleşiyorsa gerçekleşmeyecek hayal yok denilebilir.. Hem ne güzel söylemiş Namık Kemal; Hayal kuranı bir, kurmayanı iki kere diye!..
