Yusuf Salih Arıtürk

MİLLİ BAYRAMLAR!..

Yusuf Salih Arıtürk

Eskiden Milli Bayram denilen ve yaygın biçimde resmi olarak kutlanan özel günler, milletleşme döneminin ürünleridir.. 20. Yüzyılın başlarına kadar Osmanlı Devletinde cemaatler, kendi dini bayramlarını kutlarlardı.. Müslümanlarda, biri Ramazan bir diğeri Kurban Bayramı olarak iki dini bayramın kutlanmasına bugün de yaygın olarak devam edilmektedir.. Devlet bu bayramlarla ilgilenmez.. Dini bayram geleneklerinin yaşatılması tamamen vatandaşlara bırakılmıştır.. İlginçtir olan ise insanlar arasında dini bayramlarda milli bayramlara göre daha büyük bir hareketlilik yaşanmasıdır.

Türkiye’nin ilk milli bayramı 10/23 Temmuz 1908’de Meşrutiyetin ikinci kez ilan edildiği günün yıldönümünde, Hürriyet Bayramı adıyla 1909’da kutlanmıştır.. 2. Abdülhamit’in Anayasayı rafa kaldırdığı 1878’den sonra 30 yıl devam ettirdiği bir diktatörlük rejiminden sonra, aydınlar o kadar bunalmışlar ki, Hürriyet’in ilanıyla günlerce, haftalarca, hatta aylarca bayram yapmışlar.. Bu hareket, hürriyetçilerin zincirlerinden kopmasıydı ve Türkiye’de geleceğin demokrasisi için büyük ümitler doğurmuştu.. Müslüman olmayanlar da olmak üzere basın sansürden kurtulmuş, partiler yasallaşmış, yeni partiler, dernekler kurulmuştu.. Cemaatler artık Osmanlı yurttaşı olarak kardeşçe yaşayacaklardı..

1914’te 1. Dünya Savaşının patlak vermesi ve Osmanlıların bu savaşa katılması, Türkçülüğün resmi bir nitelik kazanarak devletin ideolojisi haline gelmesi ve İttihat Terakki’nin Abdülhamit dönemini aratan diktatörlüğü, bu bayram havasının uzun sürmesini engelledi.. Yine de, Kurtuluş Savaşına gelindiğinde devletin tek resmi bayramı bu Hürriyet Bayramıydı.. Ancak Damat Ferit Hükümeti, işgal güçlerini hedef alır korkusuyla gençlerin bu bayramı kutlamasını yasaklamışlardır.

İkinci Milli Bayramımız, 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı günün 1. yıldönümünde 1921’de Meclisin kararıyla kabul edildi.. İlk bayram, bir diktatörlükten kurtulmayı temsil ediyorken ikincisi ise emperyalist saldırıdan vatanı kurtarmak için girişilen önemli bir girişimi temsil ediyor ve TBMM bunun önemini kavramış bulunuyordu.. O da Hürriyet Bayramı gibi olayın ilk yıldönümünde kabul edilmiştir.

Üçüncü Milli Bayramımız, 1 Kasım 1922 günü padişahlığın TBMM tarafından resmen kaldırıldığı gün; “Hakimiyeti Milliye” bayramı olarak ilan edilmişti.. Gerçi, padişahlığın rejim üzerinde bir etkisi kalmamıştı ama bu kararla millet egemenliği düşüncesi pekiştirilmiş oluyordu.. Bundan sonra artık kişisel diktatörlüklere yer verilmeyecek, millet kendi kaderini kendisi çizecekti..

Dördüncü Milli Bayramımız 30 Ağustos bayramıdır ki, Yunan Ordusuna karşı Batı Cephesinde kesin vuruşun gerçekleştirdiği gündür.. Kurtuluş Savaşının zaferini temsil etmektedir ve bu bayram 1935’te kabul edilmiştir.

Beşinci Milli Bayramımız, Cumhuriyetimizin ilan edildiği 29 Ekim 1923 gününü esas alan Cumhuriyet Bayramıdır.. Bu bayram 1925’te kabul edilmiştir.. Diğer devletlerden örnek alınarak ayrıca Türkiye’nin “Milli Günü” sayılmıştır.

Altıncı Milli Bayramımız Mareşal/Gazi ve Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsun’a çıktığı 19 Mayıs 1919 günü için; “Gençlik ve Spor Bayramı” adıyla 20 Haziran 1938’de yasalaşmıştır ve Atatürk bu günün kutlandığını görememiştir.

Yedinci Milli bayramımız 27 Mayıs 1960 Askeri Darbesinden bir yıl sonra 1962’de “Hürriyet ve Anayasa Bayramı” olarak kabul edilmiştir.

Saydığımız yedi bayramın içerisinden üçü, daha sonra gelişen siyasi nedenler yüzünden bayram olmaktan çıkarılmışlardır.. Çok önemli olduğu halde 1908 Hürriyet Bayramı, hürriyetsizlik içinde anlamını yitirmiş bulunuyordu.. Yine de kağıt üzerinde 1935’e kadar bayram günü sayılmıştır.

1 Kasım 1922 Hakimiyeti Milliye bayramının kutlanamayışının nedeni ise birinci yılının dolmasına iki gün kala Cumhuriyetin ilan edilmiş olmasıdır ki onun yerini artık Cumhuriyet Bayramı alacaktır.

27 Mayıs Hürriyet ve Anayasa Bayramı ise 1965’te eski Demokrat Partililerin Adalet Partisi olarak iktidara gelmelerinden sonra devlet tarafından kerhen kutlanmış.. 1971 karşı askeri darbesi ise zoraki olan bu bayramı ortadan kaldırmıştır.

Böylece halen kutlanmakta olan dört milli bayramımız kalmıştır.. Bunların sayısı çok sayılabilir.. Eğer içlerinden biri kalacak olsaydı, bunun 23 Nisan 1920 TBMM’nin açılış günü olması gerekir diye düşünüyorum.. İnönüler, Sakarya Savaşı, Büyük Taarruzun başladığı ve Yunan Ordusuna kesin darbenin vurulduğu, İzmir’in kurtuluşu, Lozan Barış Anlaşması gibi Kurtuluş Savaşıyla ilgili önemli günlerin anlamı, TBMM’nin açılışında toplanmıştır.. Halen kutlanan dört bayramın dördü de Atatürk’ün kişiliği ile ilgilidir ve onun Meclis Başkanı ve Cumhurbaşkanı olduğu dönemleri içermektedir.. Dördü de onun partisi ve devlet tarafından yüceltildiği dönemde kabul edilmiştir.

Milli bayramların millet hayatında oynadığı rol, bütün milletler için aynıdır.. Yurttaşları resmi bir görüşün potasında eritmek, diğer akımların halk üzerindeki etkisini azaltmak, rejimi ayakta tutmak bu amaçların başında gelir.. Milli bayramlar için devletin seferber ettiği kuvvetler, okullu çocuklar ve gençler, askerler ve memurlardır.. Bu bayram günlerinde halkta bir coşku yaşandığı söylenemez.. Onların ilgisini çeken gösterişli geçit törenleri, havai fişek gösterileri gibi şenliklerdir.. Milli bayram günlerinde halktaki bu coşku azlığının nedeni, bayramların iktidarlar tarafından kendi hakimiyetlerini pekiştirme aracı olarak kullanması, halkın temel taleplerinin bu törenlerde dile getirilemeyişidir.. Hamaset edebiyatının neden kullanıldığını şu dizeler özetle ifade eder; “Kalkın ey ehli vatan dediler, kalktık, bir de baktık yerimize başkaları oturmuş!..”

Yazarın Diğer Yazıları