Karadeniz’de patlak verecek bir savaş durumunda Türkiye’miz süreci doğru yönetemezse kendisini bir anda savaşın ortasında bulabilir.. Bu süreç, Montrö’den zerre taviz vermeden yönetilmeli ve arabuluculuk rolü, arada kalmadan yapılmalıdır.
Özellikle ABD ve Rusya tarafından gelen açıklamaların tansiyonu düşürmek bir yana, yeni bir dünya savaşına davetiye çıkarır bir tonda olması savaş endişesini artırıyor.. Hem ABD, hem Rusya’nın ülkelerin egemenlik haklarına saygılı olmaları ve yayılmacı stratejilerini terk etmeleri gerekiyor.
Türkiye olarak hemen yanı başımızda cereyan eden gerilim hattında tansiyonun düşmesi ve diplomasi yolu ile sürecin nihayete erdirilmesi konusunda ısrarcı olmak zorundayız ve Karadeniz’de patlak verecek olan bir savaş durumunda Türkiye’miz süreci doğru yönetemezse bir anda kendisini savaşın ortasında bulabilir.
Bu süreçte Montrö Boğazlar Sözleşmesinin kıymetini bir kez daha net olarak anlamış olduk.. Mareşal/Gazi ve tek Başkomutanımız Mustafa Kemal Atatürk, 1936 yılında kurduğu bu düzen ile Karadeniz’i bir barış denizi haline getirmiştir.
Bu denklemde arada kalmak Türkiye’miz için taşınabilir bir durum olmayacaktır.. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün hem Montrö ile kurduğu düzen hem de “yurtta sulh, cihanda sulh” prensibi dış politikadaki tek pusulamız olmalı ve dünya barışının kıymeti, diplomasinin gerekliliği taraflara ısrarla anlatılmalıdır.
Bölgede çıkacak olan bir savaşın Türkiye’mize olumsuz bir yansıması da gıda konusunda olacaktır.. Rusya ve Ukrayna arasında yaşanacak olan olası bir savaşın ülkemiz için bir başka anlamı da tarım ürünlerinde yaşanacak olan kıtlık olacaktır.. Hükümetimizin uyguladığı yanlış tarım politikaları sonucu özellikle hububat alanında Rusya ve Ukrayna’ya bağımlı bir Türkiye tablosu var.. Buğdayda ithalatın %85’i Rusya ve Ukrayna’dan yapılıyor.. Geçen yıl Türkiye’miz Çin’i bile geride bırakarak Rusya’dan en fazla tarımsal ürün ithal eden ülke oldu.. Soframızdaki nohuta varana kadar neredeyse tüm hububat ürünlerinde Rusya’ya bağımlı bir ülkeyiz.. Bu da şu anlama geliyor ki, olası bir savaşta Türkiye ekmek üretecek un dahi bulamayabilir.. Hem uygulanan yanlış tarım politikası hem de böyle bir savaş Türkiye’yi kuru ekmeğe muhtaç bir hale getirebilir.. Türkiye gibi dünyanın tahıl ambarı bir ülkeyi, Rusya’nın en büyük tarım pazarı haline getiren siyasi anlayış, ülkemizi bir anda kıtlık ile karşı karşıya bırakabilir.