Ülkede yaşayan farklı dillerin ve inançların mensuplarını, o ülkenin asıl sahipleri haline getirmek için başta gelen şart, insanların temel haklarına saygılı olmak, yani demokrat olmaktır.. Din ve milliyet konusunda tarihsel saplantıları olanlardan “açılım” sözcüğünü duyduğumuzda bunun mevsimlik bir seçim yatırımı olduğunu anlamalıyız.
Hükümetin Alevilerle ilgili yeni uygulamalarında öne çıkan husus, Aleviliğin bir din veya mezhep olduğunu reddederek, onu kültürel bir kurum olarak kabul etmesi ve bu nedenle Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlamasıdır.. Bazı Alevi çevreleri bu kararı hiç yoktan iyidir diyerek olumlu karşılasalar da Alevi çoğunluğun bununla tatmin olmayacağı açık.
Herkes için başta gelen soru şudur; Alevilik bir din, bir mezhep veya inanç sistemi midir, değil midir? Cem evleri Alevilerin ibadet makamları mıdır, değil midir?
Türkiye’de toplumun Ortaçağ karanlığı içinde bulunan uç kesimlerindeki Müslümanlarını inançlarını temsil eden ve bunu devletin yapısına şırınga etmek isteyen hükümet, Aleviliği bir inanç sistemi olarak değil, folklorik bir malzeme olarak görüyor.. Türkiye’de nüfusları ne kadar olursa olsun, bütün inanç sistemlerinin kurumları, temsilcileri, ibadethaneleri devletçe tanınmıştır ama Aleviler bunun dışındadır.. Hükümete göre Sünni tarikatlar makbuldür ve devletin her kademesinde görev alabilirler, hatta almalıdırlar ama Aleviler, böyle bir şanstan yoksundur