Rusya'nın saldırısı kabul edilemez ve dünya dengelerini sarsacak derecede ciddi bir tehdittir.. Ukrayna ve Rusya arasında gelişen olaylar ve Rusya’nın Ukrayna topraklarına girişi, ülkemizi çok yakından ilgilendiriyor.. Ancak olaylara bir bütün olarak bakıldığı zaman Rusya’nın bu davranışını anlamak çok da zor değil.. ABD, NATO aracılığı ile son 15 yıldır Rusya’yı tahrik etmek için mümkün olan her şeyi yapmıştır.. ABD, NATO tatbikatları bahanesi ile 2009’ yılından başlayarak Gürcistan’ı devreye sokmuş ve Rusya’yı kuşatmak istediğini açıkça göstermiştir. Turuncu Devrim ve Gül Devrimi adı altında Ukrayna ve Gürcistan’da yapılan iktidar değişimleri de bu amaçla gerçekleştirilmiştir.. Benzer şekilde ABD tarafından eğitilen Mihael Şaakaşvili’nin Gürcistan’ın başına getirilmesi ve Gürcistan’ın yönünü ABD’ye çevirmesi de tesadüf değildir. Fakat ABD’nin Gürcistan’daki faaliyetleri Gürcistan lehine olmamış, birçok karışıklık sonrası Gürcistan, Güney Osetya ile Abhazya’yı kaybetmiştir.. ABD şimdi de Ukrayna’yı NATO şemsiyesi altına alarak, Moskova’yı orta menzilli füze tehdidi altında tutmak istiyor.. Rusya’da ABD’nin tüm bu adımlarına karşılık hamle yaparak kuşatma altına alınmasını engellemek üzere Ukrayna’yı kontrol altına almak istiyor.
Rusya’nın bu savaşta elindeki en önemli koz, Avrupa’nın ihtiyacı olan doğalgaz kaynaklarıdır.. Şu anda Ukrayna üzerinden Avrupa’ya sevkiyat durdurulmuş vaziyette.. Rusya AB’yi de doğrudan karşısına almamak için Slovakya üzerinden yaptığı sevkiyatı iki misline çıkardı.. Tüm bu gelişmeler karşısında ABD ve NATO’nun ekonomik yaptırımlar dışında bir harekete geçmeyeceği düşünülüyor.. Bu işgal ile Rusya orta menzilli füzelerin hedefi olmaktan önemli ölçüde kurtulmuştur.. Zira Ukrayna’nın NATO’ya girişi bilinmez tarihlere sarkmıştır.. Rusya ekonomik yaptırımlarla çok fazla sıkıştırılırsa Avrupa’ya karşı doğalgaz silahını kullanabilir ve böyle bir durumda AB’nin çok fazla direnmesi de pek mümkün görünmüyor.
Türkiye’mizin yaşanan bu vahim tablo karşısında Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne sahip çıkması, savaşın bir an önce sona ermesi için etkin şekilde arabuluculuk yapması ve Montrö Anlaşması’na tavizsiz bir şekilde uyması çok büyük önem arz ediyor.. Türkiye olarak bugün döviz sıkıntısı ve çok yoğun bir dış borç ihtiyacı içinde olmasak, savunma sanayi ve teknoloji alanında dışa bağımlılıktan kurtulmuş olsak elimiz çok daha güçlü olabilir, arabuluculuğumuz ve diplomatik girişimlerimiz çok daha etkili olabilirdi.