Yusuf Salih Arıtürk

YANINDA HİSSETTİĞİM GÜVEN HİÇ DEĞİŞMEDİ, EN GÜVENDE OLDUĞUM YER 'KABRİNİN BAŞIDIR' ARTIK…

Yusuf Salih Arıtürk

İnsan hayatının önemli kırılma noktaları vardır ve bunların en önemlilerinden biri babasının ölümüdür.. Baba bu dünyadan gidince insan önünü göremez oluverir bir an ve ne yapacağını bilemez..

Cemal Süreya’nın; Sizin hiç babanız öldü mü?  Benim bir kere öldü kör oldum dizeleri bunu çok iyi anlatır.. İnsan rotasını yitirir ve bir an kendini takip ettiği izleri kaybetmiş gibi hisseder.. 26 Ekim 2020 Pazartesi sabahı saat 05.30’da babamı kaybettik. Ben ve ablalarım beklemediğimiz bu durumla karşılaşınca tıpkı yukarıda anlattığım gibi bilmediğimiz bu acıyla sarsıldık.. Elbette inancımız var, Allah’tan geldik ve Allah’a döneceğiz. Ancak günün verdiği acıyı da kendi vakarı içinde yaşayacaktık.. Nitekim içimizde bunu en dip noktasına kadar hissettik.. Hayat pek çok şeyi insana kabul ettiriyor.. Ne kadar acı ve ne kadar zor olsa da dünya durmuyor ve hayat devam ediyor.

O sabah, sevgili babacığım Mehmet Metin Arıtürk’ü adını hiç unutamayacağım; BHT CLINIC İstanbul Tema Hastanesinin bir odasında kaybettik. O güzeller güzeli babayı; çalışkan, ailesine, dostlarına, sevenlerine hep vermiş ama hiç istememiş, hayat dolu insanı kaybettim.. Onu hastaneden çıkarmayı umarken, hiç beklenmedik bir anda, birlikte yaşanacak güzel günlerin düşünü kurarken kaybettim.. İçim acıyor.. İnsanın sevdiğinin ölümüyle baş etmesi ne kadar zormuş..

‘Göz yaşarır, kalp hüzünlenir..’ Hz. Peygamber kaybettiği oğlunun ardından ağlarken, ‘sen peygambersin, sen de mi ağlıyorsun?’ diyenlere böyle cevap vermişti. Oğluna şöyle sesleniyordu; ‘Ey İbrahim, önde gidenlerin sonda gidenlere kavuşmayacağını bilseydik hüznümüzün bir nihayeti olmazdı. Ama yine de üzülüyoruz..’ Babacığımın tabutunu çevreleyen o yeşil çuhanın üzerinde ayet-i kerime ecelden haber veriyor. Her varlık bir ecelle doğuyor ve ecel vakti geldiğinde ‘ne bir saat öne alınabilir, ne de ertelenebilir..’

Ama yine de üzülüyorum.. O iyilik insanının, o fedakâr babanın, sadece bize, torunlarına ve çevresindeki tanıdık/tanımadık her insana bir şeyler daha verebilmek için yaşamak isteyen güzel insanın ardından ağlıyorum.. Eş, dost, komşular ve Siirt temiz bir insanın ardından söylenebilecek en güzel sözlerle bahsediyor. Benim babam haram lokma yememeyi, kul hakkına girmemeyi, çalışmayı, kalp kırmamayı önemseyen bir insandı. Benim ruhumda bıraktığı o derin izler için ona olan borcumu nasıl ödeyebilirim ki?

İşte bu sabah, her sabah olduğu gibi torunlarını görmeye gelemedi.. Sokağa çıktığımda şehrin her noktasında dostlarıyla birlikte oturan babamla karşılaşmayacağım. Akşam evine gittiğimde içimi bir huzur ve emniyet duygusu sarmayacak. Sırtımı dayadığım o büyük duvar yok artık.. Ben babamın oğluydum ve hiç de büyümeye niyetim yoktu.. O’nun ölümüyle bir gecede büyüdüm!..

Bilebilseydim bu ecel vaktini.. O’na daha çok hizmet etmez miydim?  Onunla baş başa uzun konuşmalara girişmez miydim?  Vefat edebileceğine hiç ama hiç ihtimal vermeden, dostum Mansur’la birlikte, onu ve anneciğimi tedavi olmak üzere pandemi yüzünden zarar vermemek adına ellerini dahi öpemeden yumruk tokuşturarak havaalanından İstanbul’a gönderdik.. İstiyordum ki sağlık kontrollerini gerçekleştirsinler ve yine birlikte huzur içinde, torunlarının da neşesiyle sarmalanmış olarak hayatımıza devam edelim.. Tam da geleceklerine seviniyorken ve çok dikkat etmesine rağmen, kendisi küçük ama bıraktığı tahribat çok büyük olan bir virüs babacığımın ölümüne sebep oldu.. Virüsü yenen babam, kalbine yenik düştü.. Bir sebep mutlaka olacaktı, kadere iman ediyoruz.. Geceler beni yara bere içinde bırakıyor olsa da, imdadıma inancım yetişiyor.. “Hepinizi çok seviyorum” demişti son akşamında.. Takdir Allah’tan ve biz her şeyi kontrol edemiyoruz.. Ecel saati gelmişse mutlaka bir sebep oluyor.

Çocukken, gençken ne zaman bir yerlere gidecek olsam üzülür, benimle vedalaşırdı. Babam gözleri çabuk buğulanan, merhametli bir insandı. Ben de hiç kimselere görünmeden pek kolay ağlıyorsam bu babamdandır. O, bu şehrin, cömert ruhuyla çatlakları sıvayan gönül adamlarından birisiydi. Bu şehrin gizli kahramanlarından birisiydi.

Benim babam meleklerin kanatlarına binerek öte alemlere gitti.. Hayatı veren yüce Allah, onun için bir ecel takdir etmişti ve bu gerçekleşti.. Babamı bu kadar çok sevdiğim için ve bütün ailesi olarak onun tarafından bu kadar çok sevildiğimiz için, bize vermiş olduğu bu mutluluk için Allah’a şükrediyoruz..

Babalarımızın ölümü biraz da bizim ölümümüzdür.. Hayat şu an bana çok boş ve beyhude görünüyor.. Hırslar, kızgınlıklar, öfkeler..  Anne ve babalarımızı el üstünde tutmamız gerek.. Şu an her şeyimi babamla geçirilecek fazladan bir zaman için bağışlayabilirdim.. Demek ki maddi olan manevi olanı satın alamıyor.. Demek ki hayatın özünü maddi olanla değiş/tokuş edilemeyen değerler oluşturuyor.

Babacığım! Allah’tan geldik ve ona döneceğiz.. Ben seni çok sevdim.. Seni tanıyan herkes seni çok sevdi.. Allah’ın rahmeti üzerine olsun.. Dilerim, hayatı ve ölümü bize veren Allah’ın cennetinde buluşuruz..

Yaşadığımız bu zorlu süreç içerisinde bizleri ayakta tutan ve teselli eden değerli Siirt halkına, baba dostlarına, yurt içinden ve yurt dışından telefonla arayarak taziyelerini bildiren, moral veren, adını sütunlara sığdırmamın mümkün olmadığı yüzlerce hemşerime ve dostlarıma en içten dileklerimle teşekkürü bir borç bilirim.. Babamın son makalesinde yazmış olduğu son cümle ile; “Hepiniz Allah’a emanet olun..”

Yazarın Diğer Yazıları