• Haberler
  • YÜCE ALLAH BİZİ HEM DİN İSTİSMARCILARININ, HEM DE DİNSİZLERİN ŞERRİNDEN KORUSUN!

YÜCE ALLAH BİZİ HEM DİN İSTİSMARCILARININ, HEM DE DİNSİZLERİN ŞERRİNDEN KORUSUN!

Biz, dini konuları istismarın sadece Türkiye'ye ait olduğunu zannederiz ama gerçekte bunun böyle olmadığı ortada.Baksanıza, ABD'de bile insanları Allah ile kandırmak ön planda.

Biz, dini konuları istismarın sadece Türkiye’ye ait olduğunu zannederiz ama gerçekte bunun böyle olmadığı ortada. Baksanıza, ABD’de bile insanları Allah ile kandırmak ön planda. Bunu nereden anlıyoruz derseniz, Beyaz Saray Sözcüsü Sanders’in, Hristiyan Yayın Network'ünde (CBN) katıldığı programda Trump'ın başkanlığını Tanrı’nın istediğini söylemesinden!

Sanders, Tanrı'nın herkes için bir rol biçtiğini kaydederken:

"Tanrı, Trump'ın başkan olmasını istedi, orada olmasının sebebi budur.

" şeklinde konuşmuş!

"Trump, görevi boyunca dini inançları olan kişilerin önemsediği şeyleri destekleyen birçok başarılı işe imza attığını"

belirten Sanders’in bu sözleri, kimi çevrelerden destek görürken bazı kesimlerden ise karışık tepkiler aldı.

Demek oluyor ki, din istismarı konusu sadece Türkiye’ye özel bir durum değildir. Trump, Rahip Brunson’un serbest bırakılmasını isterken de aslında din adamlarına verdiği önem konusunda Hıristiyan âlemine bir mesaj veriyordu.

Evet, din istismarı Türkiye’ye özel bir durum değildir. Dünyanın hemen her ülkesinde din istismar vardır. 21’inci yüzyıldayız ama hala ortaçağ zihniyetinde olan insanlar maalesef çoğunluktadır. Din istismarı öylesine dal-budak salmasaydı, insanlık mutlaka bambaşka bir durumda olacaktı. Sözün özü, din istismarı dinsizlik kadar tehlikeli bir durumdur.

Yüce Allah bizleri hem dinsizlerin, hem de din istismarcılarının şerrinden korusun. Amin!

ANEKDOT

Siirt’te, dini ilimler açısından otorite sayılan biri, öylesine kibirliydi ki, sanki

“küçük dağları ben yarattım!”

havasındaydı. Buna ders vermek işi

Siirtli bir meczuba düştü

. Meczup Siirtli, bu kibirli din adamına bir ders vermeyi aklına koymuştu. Bir gün divanına giderek, müritlerinin önünde O’na şöyle bir soru yönetti:

-Şeyh Hazretleri, ben en çok şu hususu merak ediyorum. Acaba, Yüce ALLAH’IN bilgisiyle, insanoğlu’nun bilgisini mukayese etmek gerekirse, nasıl bir misâl vermek gerekir.

Kendisini bilge gören din adamı istihza eder bir tavırla söylendi:

-Düşündüğün şeye bak! Hiç Yüce Allah’ın ilmiyle, insanların ilmini mukayese etmek mümkün olur mu! Amma, madem sordun sana cevap vereyim!

Bunu söyleyen sözde allame, önündeki büyük bir parşömen kâğıdının ortasına kaleminin ucuyla bir NOKTA koydu ve sözlerine şöyle devam etti:

-Teşbihte hata olmazsın. Şâyet Yüce ALLAH’ın ilmini bu parşömen kâğıdı kadar kabul etsek, geçmişte kalan, yaşayan ve gelecek bütün insanların ve cinlerin ilimleri ancak bu nokta kadar olur!

Verdiği misâldeki isabetinden dolayı meclisteki müritlerini kibirle süzen din adamı, meczubun verdiği ders mahiyetindeki cevap karşısında şaşırdı kaldı. Çünkü meczup bu sefer şöyle soruyordu:

-Peki Şeyh Hazretleri,  şimdi bu nokta içinde, ilminize düşen payı gösterir misiniz!

Meczuptan aldığı cevabın mânasını kavrayan din adamı, o günden sonra kibri, gururu bıraktı, çok mütevazi bir din adamı olmanın yolunu buldu…

Bakmadan Geçme